1. Anasayfa
  2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2005/1703 K: 2005/6037 T: 12.05.2005


Aktif dere yatakları, Türk Medeni Kanununun 715 (Eski 641 maddesi) ve 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/c maddeleri hükümleri gereği kamu malı niteliğinde, özel mülkiyete konu olamayacak ve tescile tabi olmayan yerlerdendir. Bu nitelikteki taşınmazlarda her ne surette olursa olsun sicil oluşturulması olanaksızdır. Anılan taşınmazlarda imar uygulamaları yapılmış olması da taşınmazların değinilen nitelikleri bakımından yapılan idari işlemlere değer verilmesine neden teşkil etmez.

Taraflar arasında görülen davada; davacı Hazine, Ş. Dere yatağının kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakıldığını, üstünün kapatılarak 990 m2 lik kısmının imar uygulaması sonucu özel mülkiyete konu edildiğini, dere yatağının devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek, davalı yerin dere yatağından ihdas edildiğinin ve mülkiyetinin Hazineye aidiyetinin tespiti ile 990 m2’den gelen davalılara ait payların yolsuz tescil nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile tescil dışı bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.

Bir kısım davalılar, idari işlem iptal edilmediği sürece imar uygulamasının geçerliliğini koruyacağı ve tapu iptal tescil davasına konu olamayacağını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece; dere yatağının devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu, özel mülkiyete konu olamayacağı gerekçesiyle; Fen bilirkişinin 14/05/2001 tarihli raporunda; 9897 ada, 16, 17, 18, 19 ve 20 parsellerde yer alan krokide yeşil ile renklendirilen alanın Şarlak dere yatağı olduğunun tespitine, 9897 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve 12 parseller içerisinde kalan imar çalışmaları sırasında bu parsellerle şuyulandırılan Ş Dere yatağının, bu parsellerin yeniden imar görmesi ile gittiği parsellerdeki 990 m2 den gelen payların davalılara ait tapu kayıtlarından iptali ile bu payların dere yatağı olarak Hazine adına tesciline karar verilmiştir.

Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü: K: Dava, tapu iptal ve terkin isteklerine ilişkindir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; Ş. Dere yatağının kadastro calışmaları sırasında tespit dışı bırakıldığı, daha sonra 2981 Sayılı Yasa uyarınca 990 m2 lik kısmının üstü kapatılarak, imar suyulandırılması sonucu ozel mulkiyete konu edildigı, 9897 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 16, 17, 18, 19, 20 sayılı imar parselleri oluşturulduğu anlaşılmaktadır.

Davacı Hazine, anılan imar parsellerinin kısmen, halen aktif dere yatağında bulunduğunu, bu yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek, taşınmazların dere yatağına isabet eden bölümlerinin tapusunun iptalini ve sicilden terkinini istemiştir.

Gercekten de yerinde son kez yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi rapor ve krokileri ile tespitlerden 9897 ada 16, 17, 18, 19, 20 parsellerin bir bölümünün üzeri kapanmakla birlikte halen aktif olan Şarlak Deresinden oluştuğu anlaşılmaktadır.

Aktif dere yatakları, Türk Medeni Kanununun 715 (Eski 641 maddesi) ve 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/c maddeleri hükümleri gereği kamu malı niteliğinde, ozel mulkiyete konu olamayacak ve tescile tabi olmayan yerlerdendir. Bu nitelikteki taşınmazlarda her ne surette olursa olsun sicil oluşturulması olanaksızdır. Olusan sicıl kayıtlarına da değer verme olanagı yoktur. Anılan taşınmazlarda imar uygulamaları yapılmış olması da taşınmazların değinilen nitelikleri bakımından yapılan idari işlemlere değer verilmesine neden teşkil etmez. Diğer bir anlatımla bu taşınmazlar hakkındaki idari işlemler de yok hükmündedir.

Esasen açıklanan hususlar mahkemenin de kabulündedir. Öyle ise davaya konu edilen imar parsellerinin dere yatağına isabet eden bölümlerinin sicilden terkinine karar verilmesi gerekeceğinde kuşku yoktur.

Hal böyle iken; taşınmazların dere yatağına isabet eden bölümleri belirlenerek bu yerlere ilişkin tapularının iptali ile sicilden terkinine karar verilmesi gerekirken, sicil oluşturulması olanağı bulunmayan yerler yönünden Hazinenin paydaş kılınması suretiyle hüküm oluşturulması doğru değildir.

SONUÇ: Davalıların temyiz itirazları açıklanan sebeplerden dolayı yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK: nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.5.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir