Yapılan şuyulandırma işlemi zemine ilişkin ise, zeminin üzerindeki yapılar bakımından imar parseli malik veya paydaşlarınca kaim bedeli ödenmeksizin yapı sahibi bu yerden men edilemez ve yapı da yıkılamaz.
Taraflar arasında görülen davada; Davacı; kayden paydaşı bulunduğu 1850 ada 62 parsel sayılı taşınmazı, davalının bina yapmak suretiyle işgal ettiğini ileri sürüp, el atmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.
Davalı; çekişmeli taşınmazda müstakil malik iken, davacı idarenin yaptığı imar uygulaması sonucu davacıyla paydaş hale geldiklerini, payı oranında taşınmazı tasarruf ettiğini belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; dava konusu binanın mülkiyetinin davacının paydaş hale gelmesinden önce davalıya ait olduğu, davacının sadece arsa payı itibariyle ecrimisil isteyebileceği gerekçesiyle; el atmanın önlenmesi ve yıkım istemlerinin reddine, ecrimisil isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava; el atmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece; ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne, diğer taleplerin reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden toplanan delillerden; cekişme konusu 1850 ada 62 parsel sayılı taşınmazın, 6785 sayılı Yasanın yürürlükte bulunduğu tarihte anılan yasanın 42/C maddesi gereğince yapıan imar uygulamasıyla oluştuğu, taşınmazda davacı Belediye ile davalının paydas kılındığı, bu yerde davalıya ait imar öncesi yapının mevcut olduğu görülmektedir.
Yukarıda sozü edilen 6785 sayılı Yasanın 42. maddesı hükmü, daha sonra yurürlüğe giren 3194 sayılı İmar Yasasının 18. maddesinde de aynen yer almıştır.
Söz konusu yasal düzenlemelerden; şuyulandırma işlemlerinin zemine ilişkin bulunduğu, üzerindeki yapılar bakımından imar parseli malik veya paydaşlarınca kaim bedeli odenmeksizin yapı sahibinin bu yerden men edilemeyeceği ve yapının da yıkılamayacağı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere imar yasaları düzenli şehirleşme ve yapılaşma amacı ile oluşturulan düzenlemelerdir. Bu nitelikleri gereği de kamu düzeni ile ilgili hükümleri içerirler. Anılan yasalar uyarınca meydana getirilen imar parsellerinde, imar mevzuatına aykırı yapıların korunması, nitelikleri belirtilen bu yasaların amacına uygun bir düsunce tarzı olamaz. Aykırılıgın giderim bicimı de, haklar dengesi gözetilmek suretiyle gerek 6785 sayılı Kanun 42/c, gerekse 3194 sayılı Kanunun 18. maddelerinde düzenlenmiştir. Aksi hal imar parselinde yapısı bulunan kişinin diğer paydaşlar aleyhine haksız korunması sonucunu doğuracaktır.
Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen düzenlemeler gözetilmek suretiyle, taşınmazdaki davalıya ait yapının kaim bedelinin belirlenmesi, bu bedelin mahkeme veznesine depo ettirilmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK: nun 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.4.2005 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.