1. Anasayfa
  2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2003/6158 K: 2003/7358 T: 21.10.2003


Mera, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır bu nedenle özel mülkiyete geçirilmesi söz konusu olamaz, sınırlarının daraltılması, amacı dışında kullanılması, zamanaşımı uygulanması mümkün değildir.

Mera, bir veya birden fazla köy ve kasaba halkına, bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera yaylak ve kışlaklar, özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanmaz, sınırları daraltılamaz (Mera Kanunu m.3-4) 31.5.1965 tarihli ve 4/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile “…tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı…”öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.

Meralar üzerinde, aidiyet iddiasıyla, elatmanın önlenmesi, tapu iptali mera olarak sınırlandırma veya tespitin iptali ve mera olarak sınırlandırma davaları açılabilir.

Davayı, yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da Hazine açabilir. Davayı açan köy muhtarının veya Belediye Başkanının davayı kabule, vazgeçmeye ya da sulha yetkisi yoktur.

Mera yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilinir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmada ileri sürdükleri verilerin tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiasına dayanılması halinde ise bu hususun yeterince araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihi İçişleri Bakanlığından sorularak kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.

Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların da çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan yansız anlatımda bulunabilecek yöreyi iyi bilen ve çevre köy yada kasabalarda yaşayan yaşlı kişiler arasından seçilmesi gerekir.

Tahsise dayanılıyorsa, tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının ileri sürülmesi halinde ise varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun tespiti ile, çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak, uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.

Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında,Davacı İ Köyü Tüzel Kişiliği, dilekçesinde sınırlarını belirttiği taşınmazın kadimden beri köylerinin yaylası olduğu halde davalı köyün hayvan otlatmak suretiyle elattığını belirterek önlenmesi isteğinde bulunmuştur.

Davalı A Köyü Tüzel Kişiliği ise, dava konusu yer ile ilgili uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinin 1983/172 Esas, 1989/672 Karar sayılı ilamı ile çözümlenmiş olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, 1983/172 Esas, 1989/627 Karar sayılı dosyada dava konusu edilen yer ile eldeki davaya konu olan yerin aynı yer olduğu ve anılan dosyadaki kroki ile Asliye Hukuk Mahkemesinin 1970/310 Esas, 1971/213 Karar sayılı dosyadaki krokilere göre bu yerin İ Köyüne ait olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

HUMK: nun 74. maddesi uyarınca bir davada olayları anlatmak taraflara hukuki nitelemeyi yapmak ise Hakime aittir.

Bu nedenle; mahkemece öncelikle yerinde yapılacak keşif ile çekişmeli taşınmazın sınırları belirlenerek niteliği saptanmalı, uyuşmazlığa konu yerin mera ya da yayla olması halinde yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma yapılmalı, hükme esas alınan Asliye Hukuk Mahkemesinin 1983/172 Esas, 1989/627 Karar ve 1970/310 Esas 1971/213 Karar sayılı dosyalardaki kanıtlar da değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerektirmiştir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir