1. Anasayfa
  2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2004/11454 K: 2004/12516 T: 04.11.2004


İmar uygulaması iptal edilmiş ve kesinleşmiştir. Dairenin bozma ilamında belirtildiği üzere imar şuyulandırması, davacı yönünden dayanağını yitirmiştir. Yapılacak iş, kadastral parsele dönülmek suretiyle davacı hakkının kendisine teslim edilmesinden ibarettir. Sonradan oluşan fiili durum (cadde v.s. tesis açılması) mahkeme (idari yargı) kararının uygulanmasına engel teşkil edemez.

Taraflar arasında görülen davada; davacılar, miras bırakanları adına kayıtlı 734 ada 36 kadastral parsel sayılı taşınmazın 2981 Sayılı Yasanın 10/c maddesi uygulanmasıyla, imar parsellerine revizyon gördüğünü bu işlemlerin iptali için idari yargıda açtıkları davanın kabulle sonuçlanıp kesinleştiğini ileri sürerek, imar şuyulandırması ile davalılardan hazine ve Valilik adına kayıt edilen 3040 ada 4 imar parselinin tapusunun iptali ve adlarına tescil isteğinde bulunmuştur. Davalılar, ayrı ayrı davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak önceden verilen karar Dairece “”imar öncesi kadastral duruma dönülmesi şeklinde bir karar verilmesi gerekirken, İdare Mahkemesi kararıyla sebebi kalmayan imar parselini ayakta tutacak şekilde ve infazı kabil olmayacak biçimde karar verilmesinin doğru olmadığına”” değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamından sonra yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu önceki kararda olduğu gibi hüküm kurulmuştur.

Karar, davacılar ve davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı.

Dosya incelendi duruşma isteği, tebligat gideri eksikliğinden reddedildi gereği görüşülüp düşünüldü: K: Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacılar, 1770 m2 miktarındaki 743 ada 36 parsel sayılı taşınmaz, miras bırakanları Fevzi adına kayıtlı iken K: Belediyesince yapılan imar şuyulandırması sonucu 653 m2 lik 3040 ada 2 sayılı imar parselinin murislerine verildiğini; kalan payının bedele dönüştürüldüğünü; 3040 ada 4 sayılı imar parselinin ise hazine ve İ. Valiliği adına tescil edildiğini; uygulamanın İ. 6. İdare Mahkemesinin 31.10.1997 tarih 1996/1267-1340 sayılı kararıyla iptal edildiğini ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.

Mahkemece, davanın kabulü ile 3040 ada, 4 parselde (B) harfi ile gösterilen 687 m2 lik kısım için iptal ve tescile ilişkin olarak verilen karar, Dairece “”… imar şuyulandırması ile oluşturulan parsellerin sebebini teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edildiği, böylece imar parsellerinin illetsiz kaldığı gözetilerek imar öncesi hak durumu dikkate alınarak karar verileceği kuşkusuzdur. Davada …istemin önceki kadastral parsele dönüştürülme niteliğinde bulunduğu sonucuna varılmaktadır…”” gerekçesiyle bozulmuş; bozma üzerine mahkemece ek rapor alındıktan sonra, direnmeden söz edilerek yeniden karar verilmiş; Yüksek Hukuk Genel Kurulu mahkeme kararı yeni bir hüküm, niteliğinde bulunduğundan dosya Daireye gönderilmistir.

Toplanan deliller ve dosya içeriğine gore, belediyece yapılan uygulama uzerine davacılar murisinin actıgı dava sonucu 6. İdare Mahkemesınce “”… dava konusu şuyulandırma işleminin davacının parseli ile ilgili kısmının iptaline…”” karar verildiği, kararın Danıştay 6. Dairesince onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Mahkemece, oluşturulan uzman bilirkişiler kurulunun, bozmadan önceki asıl ve ek raporlarında 3040 ada 4 parselin 36 sayılı kadastral parsel içerisinde kalan (B) harfi ile gösterilen bölümünün davacılar adına tescili gerektiği bildirilmiş; bozmadan sonraki ek raporlarında ise, oluşan fiili durum nedeniyle kadastral parsele dönüş olanağı kalmadığı mütalaa edilmiştir. Bunun üzerine mahkemece, bozmadan önceki karar yinelenmek suretiyle hüküm kurulmuştur.

Hükme yönelik davalıların temyiz itirazları yerinde değildir, reddinE: Davacıların temyizine gelince; Bilindiği üzere Anayasanın 125. maddesinin 1. fıkrasında “”idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır”” denildikten sonra 138. maddenin son fıkrası “”Yasama ve Yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır, bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez, bunların yerine getirilmesini geciktiremez”” hükmünü öngörmüstür. Yargı mercilerince verilen kararlar, yontemine uygun bicimde kesin hüküm niteliğini kazandıgında “”Lazım-ul icra”” (uygulanması gereken) duruma gelirler. Somut olayda, davacılar miras bırakanı tarafından idarı yargı yerinde açılan dava sonucu davacının parseline ilişkin olarak imar uygulaması iptal edilmiş ve kesinleşmiştir. Dairenin bozma ilamında belirtildiği üzere imar şuyulandırması, davacı yönünden dayanağını yitirmiştir. Yapılacak iş, kadastral parsele dönülmek suretiyle davacı hakkının kendisine teslim edilmesinden ibarettir. Sonradan oluşan fiili durum (cadde v.s. tesis açılması) mahkeme (idari yargı) kararının uygulanmasına engel teşkil edemez. Böyle bir düşünce hukuk devleti anlayışıyla da bağdaşmaz. Kaldı ki mülkiyet hakkı yine Anayasanın 35. maddesiyle teminat altındadır. Mülkiyetin nasıl el değiştirebileceği ve nasıl kamuya tahsis edilebileceği yasalarda belirlenmiş olup olayda böyle bir işlem ya da tahsis de yoktur.

Fiili durumda ortaya çıkan güçlükler ve infaza ilişkin sıkıntıların çözümünün, kesinleşen yargı kararları doğrultusunda ilgili idarece yeniden yapılacak imar düzenlemeleri ile olanaklı hale geleceği düşünülmelidir.

Hal böyle olunca davacının kadastral parselinin ihyası suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.

SONUÇ: Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK’nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 4.11.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir