1. Anasayfa
  2. Yargıtay Kararları

Kadastro İle İlgili Yargıtay Kararları


Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1996/6780 K: 1996/9067  T: 11.11.1996

Her ne kadar, tarafların dayanaklarını oluşturan tapu kayıtlarının çatışmasından doğan kadastro tespiti uyuşmazlıklarında, kural olarak, önceki tarihli ve doğru temele dayalı tapu kaydına dayanılarak uyuşmazlığın çözülmesi gerekse de, sonraki tarihli tapunun Hazine’nin iskanen temliki sonucu oluştuğu ve halen geçerliliğini koruduğu delillerden açıkça belirleniyorsa, sonraki tarihli tapu kaydına değer verilerek hüküm tesis edilmesi isabetlidir. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1996/7055 K: 1996/9414 T: 27.11.1996

2863 s. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 11. maddesine göre, korunması gerekli kültür ve tabiat varlıkları ile bunların korunma alanlarının kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisabı mümkün değil ise de, bu nitelikteki taşınmazların tapuda kayıtlı olması halinde özel mülkiyete konu olamayacağı hakkında bir düzenleme bulunmadığından, dava konusu taşınmaza ait tapu kayıtları geldilerinin ve ilk tesis sebebinin açıkça saptanması zorunludur. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2005/158 K: 2005/125 T: 28.1.20051086/7

Kadastro tespitinden doğan davaya konu yapılan taşınmazlar hakkında tesbitten önce genel mahkemeye açılan bir davanın bulunması halinde, çekişmeli taşınmazların kadastro tesbitlerinin Kadastro Kanununun 5. maddesi hükmü uyarınca yapılacağı bu nedenle somut olayda aynı yasanın 30. maddesi hükmünün uygulanacağı mahkemenin gerçek hak sahibini belirleyeceği düşünüldüğünde yerel mahkemenin vardığı sonuç dosya içeriğine uygun değildir. Devamını Oku

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2005/50 K: 2005/457 T: 12.1.2005

Kadastro tesbitine itiraz davasında, bilirkişi raporu dava konusu taşınmazın orman olup olmadığını ve hukuki durumunu belirlemeye yeterli değildir. Eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanan yerel mahkemenin kararı usul ve yasaya aykırıdır. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2004/8607 K: 2004/11467 T: 25.10.2004

Dava konusu taşınmazın üç tarafı mera ile çevrili olduğundan meradan elde edildiğinin kabulü gerekir. Meraların zilyetlikle kazanılması mümkün değildir. Bu sebeple, kadastro tesbitinin iptal edilerek taşınmazın mera olarak sınırlandırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Devamını Oku

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2004/5855 E: 2004/6608 T: 11.10.2004 3402/14

Kadim mera olduğu açıklanarak, Kadastroca orta malı olarak sınırlandırılan taşınmaza ilişkin tapu iptali ve tescil davasında; çevre parsel tutanakları ve dayanağı belgeler getirtilmeli, varsa bunlar mahalli bilirkişiler marifetiyle uygulatılmalı, dava konusu taşınmaz yönünün ne şekilde gösterildiği üzerinde durulmalı, tarafların komşu köylerden bildirecekleri şahitleri mahallinde dinlenmeli ve bilahare davacılar ve miras bırakanları yönünden zilyetlik araştırması yapılıp, sonucuna göre karar verilmelidir. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2000/2634 E: 2000/2552 T: 12.6.2000

Ortaklığın giderilmesi davaları yenilik doğurucu nitelikte olduğundan, bu tip davalara bakmak Kadastro Mahkemesinin görevi dışındadır. Devamını Oku

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 1998/5125 E: 1998/5996 T: 1.6.1998 3402/4

Orman olarak tahdid edilen yerin belirli bir kısmına karşı tespite itiraz amacıyla açılan dava, tüm orman parselini dava konusu yapmaz. Tahdidin kesinleştiği yerde, uyuşmazlık, kesinleşmiş tahdit haritası uygulanarak çözülmelidir. Dava edilen yer kesinleşmiş tahdit sınırı içinde kalıp, tapuya da dayanılmıyorsa, açılan davanın reddi gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1998/1667 E: 1998/1690 T: 21.4.1998

Kadastro ile oluşturulan tapu kayıtlarına karşı, tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki sebeplere dayanılarak dava açılamaz hükmü 766 s. Yasa’nın 31/2 ve 3402 s. Yasa’nın 12/3 maddelerinde açıkça yer almakta olup, on yıllık sürenin hak düşürücü nitelikte olması nedeniyle mahkemece bu hususun re’sen dikkate alınması gerekir. Kadastro tespiti 766 sayılı Yasa hükümlerince yapıldığı takdirde, 3402 s. Yasa’nın Gç. 4. maddesinde belirtilen ek bir yıllık süreden yararlanılması mümkün değildir. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1997/6527 E: 1998/236 T: 27.1.1998

Sel baskını nedeniyle taşınmazın belli bir süre kullanılmamış olması iradi terk olarak nitelenemeyeceğinden zilyetliğin kesilmesi söz konusu olmaz. Kadastro tutanağında malik haneleri doldurulmuş olan taşınmazın kadastro tespitine itirazda, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 30. maddesindeki ayrık hallerden hiçbirisi bulunmadığı takdirde, dava açmayan dava dışı kişiler adına tescil kararı verilemez. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1997/3867 K: 1997/4400 T: 29.9.1997

Muvazaadan ari bir belge ile tapu dışı satın alındığı kanıtlanamayan, Cemaat adına tapuda kayıtlı taşınmazın zilyetlik yoluyla da iktisabı mümkün değildir. Tapu kaydı maliki Musevi Cemaati mevcut olmasa dahi, Cemaatin hukuken ölümü söz konusu olamayacağından, bu tip taşınmazın mülkiyeti, bulunduğu ilin özel idaresine devredilmelidir. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1997/4181 K: 1997/4147 T: 18.9.1997

Kayıt maliklerinin ya da mirasçılarının taşınmazı kullanmamış ve boş bırakmış olmaları kaydın hukuksal değerini kaybetmesine neden olmaz. 3402 s. Kadastro Kanunu’nun 13/B-b maddesinde yazılı edinme koşulları, zilyet yararına gerçekleşmedikçe, tapu kaydı hukuksal değerini kaybetmez. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1997/2792 K: 1997/3395 T: 13.6.1997

İkinci derece koruma alanı içinde kalan taşınmazlarda, gübre depolanmamak kaydıyla her türlü ziraat yapılabileceğinden, bu alan içinde kalan taşınmaz, 3402 s. Kanun’un 14. maddesindeki diğer şartlar da mevcut ise zilyetlikle kazanılabilir. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1997/1121 E: 1997/1216 T: 6.3.1997

Kamu malı niteliğindeki meralar ile yaylaların yararlanma hakkının kime ait olduğunu inceleme görevi kadastro mahkemelerine ait değil ise de, taşınmazların niteliğini belirleme görevi kadastro mahkemesine aittir. Taşınmazın kamu malı niteliğinde mera yayla olduğu sonucuna varıldığı takdirde 3402 s. Kadastro Kanunu’nun 16/B maddesi uyarınca sınırlandırılmasına ve yararlanma hakkının belirlenmesi konusunda ise görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesi gereklidir. Devamını Oku

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 1992/985 K: 1992/4488 T: 2.3.1992

Taşınmazın bir bölümü Harşik çayının taşkınına maruz kalmış ve dere yatağı haline gelmiştir. MK: nun 636. maddesi hükmüne göre böyle bir yer Devlete ait olup özel mülkyet konusu olamaz. Devamını Oku

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu E: 1954/13 K: 1955/19 T: 6.7.1955

Tapulama Kanunu hükümlerine göre kadastro işlerinin başladığı birliklerdeki gayrimenkullere ait olup tapulamadan önce kullanılmış bulunan şuf’a hakkı sebebiyle tahaddüs eden ihtilafların gezici arazi kadastro mahkemelerinde görülmesi gerekir. Devamını Oku

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu E: 1956/11 K: 1957/9 T:15.5.1957

Başkasının arsası üzerinde kendi levazımı ile bina inşa eden veya fidan diken kimse ile asıl mal sahibi arasında çıkan ihtilaf genel mahkemelerin görevindedir. Devamını Oku

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu E: 1966/10 K: 1966/12 T: 26.12.1966

Olağanüstü zamanaşımı süresince zilyetliğe dayanan iktisap iddiasında zamanaşımı süresini hesaplamada 4753 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesi etkili değildir. Devamını Oku

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu E: 1977/4 K: 1977/4 T:5.12.1977

Tapulamaları yapılmış olan taşınmazlardan itirazlı olup da tapulama komisyonunca veya mahkemece karara bağlanmamış olanların tahdit ve tespitinde, ölçü, tersimat ve hesaplarında düşülen yanlışlıkların düzeltilmesine ilişkin 766 sayılı tapulama kanununun 94. Maddesinin kanuna aykırı olarak tapulama işlemlerinin kesinleşmesinden sonra da uygulanması suretiyle tapulama komisyonunca verilen düzeltme kararının kaldırılması için başvurulacak mahkeme genel mahkemedir. Devamını Oku

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu E: 1992/2 K: 1994/5 T: 23.12.1994

1617 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği 26/7/1972 tarihinden sonra ve o tarih itibariyle mer’i bulunan yasalara göre belgesizden zilyetlikle kazanılmış taşınmazların, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun yürürlüğünden sonra açılan davalarda, anılan Yasa’nın 14 üncü maddesinde öngörülen sınırlamalar bakımından nazara alınması gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 1989/4849 K: 1990/4192 T: 29.3.1990

Mülhak vakıflar belirli koşulların varlığı halinde zilyetlikle mal iktisap edebilen tüzel kişilerdir. Vakıflar Yasası madde 1’e göre mülhak vakıflardan olan cemaatlerce yönetilen vakıflar da vakıfnamenin buna izin vermesi, iktisaba konu olan malın vakfın kuruluş amacına uygun olması halinde zilyetlikle mal iktisap edebilir. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1995/8467 K: 1996/3554 T: 8.4.1996

2762 s. Vakıflar Yasası’nın 8. maddesi uyarınca doğrudan doğruya hayrat olan vakıf mallar dışında kalan vakıf malların zilyetlikle kazanılmasına bir engel bulunmamaktadır. Nitekim aynı Yasa’nın 41. maddesinde Medeni Yasa’nın zamanaşımına ilişkin hükümlerinin vakıf mallar hakkında da uygulanacağı öngörülmüştür. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 1992/726 E: 1992/8073 T: 24.9.1992

2981 sayılı Kanun’un 10/b maddesi hükmüne göre, hisseli satışlar sonucu fiilen oluşan yol, meydan, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha vs. hizmetlere ayrılan yerler ile bunlara ayrılan hisseler bedelsiz olarak re’sen tapudan terkin edileceğinden bu oluşuma aykırı imar planında değişiklik yapılmasını öngören mahkeme kararı yerinde değildir. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 1996/1113 E: 1996/1050 T: 7.3.1996 3194/11

İmar planı sınırları içinde kalan meralar planın onayı ile bu niteliklerini kendiliğinden kaybederek, imar planı kararı ile getirilen kullanma amacına konu ve tabi olurlar. İmar planında bu yer “mesire yeri” olarak belirlendiğine göre Kadastro Kanunu’nun 16/A maddesi uyarınca bu gibi yerlerin belediye adına tesciline karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1996/3099 E: 1996/3261 T: 19.6.1996

Genel kadastro sırasında, zeminin vakfa ait olmasına rağmen bu şerhin işlenmeyip, daha sonra 2981s.Kanun’un 10-b maddesi gereği yeniden yapılan kadastro sırasında zeminin vakfa ait olduğu yolunda şerh verilmesi, 3402s.Kanun’un 12. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle yasal olarak olanaksızdır. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 2003/5337 K: 2003/4970 T: 26.5.2003

Taşınmazın öncesinin mera olduğu yazılı mera norm kararı davacının miras bırakanı tarafından imzalanmış olup, bu beyanlar taşınmazın öncesinin mera olduğu olgusu yönünden halefiyet yolu ile mirasçısı olan davacıyı da bağlayacağından kazandırıcı zamanaşımına dayalı davanın reddi yerindedir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1995/211 E: 1995/318 T: 12.4.1995

Bir taşınmazın salt arkeolojik “SİT” alanında kalması onun kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile veya diğer bir mülkiyet belgesi ile edinilmesine engel değildir. Koşullarının gerçekleşmesi durumunda bu yer mülk edinilebilir. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1992/351 K: 1992/202 T: 4.2.1992

Kaçak ve yitik kişilerden Hazine’ye kalan taşınmazın satış işlemi resmi belgelerle kanıtlandığı takdirde, tespite esas alınan vergi kaydı sabit sınırlı kayda dönüştüğünden, tescil talebi kabul edilmelidir. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1992/5018 K: 1992/4044 T: 29.4.1992

Kadastro davalarında asli müdahale, yani taraflara bağlı olmaksızın bağımsız hak talebi ile davaya katılmak mümkünse de, asıl davacının davasından feragat ettiği tarihten sonra davaya katılanın, dava dilekçesinin, görev yönünden reddi gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1992/9471 K: 1992/7541 T: 11.9.1992

Davalının dava tarihinden önce öldüğü belirlendiği takdirde, davalının mirasçıları belirlenip davaya katılmaları sağlanarak uyuşmazlığın esastan çözümlenmesi gerekirken, davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi isabetsizdir. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1992/13053 K: 1992/7824 T: 21.9.1992

Mirasçılardan mal kaçırmak amacı ile, aslında bağış yapıldığı halde, danışıklı olarak tapuda satış göstererek yapılan temlik işleminin iptali istemini içeren davaya bakma görevi, kadastro mahkemesine aittir. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1992/12920 K: 1993/1010 T: 8.2.1993

Bir kadastro işlemi olan, tespit harici bırakılma işlemine kadastro sırasında taşınmaz başında itiraz edilmeyip tutanak düzenlenmediğinde karar kesinleşeceğinden; hak sahibi ancak genel mahkemede dava açabilir. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1993/1116 K: 1993/7507 T: 15.6.1993

Müdahil olarak davaya katılanların iddialarına ait uyuşmazlığın, kadastro mahkemesinde görülebilmesi için açılmış bir dava bulunması ve müdahilin tutanağa itiraz etmemiş olması gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1993/2716 K: 1993/10659 T: 7.10.1993

Kadastro tespitinden önce, genel mahkemelerde dava konusu olan parsellerin malik haneleri açık bırakılmalı ve gerçek hak sahibi kadastro hakimince belirlenmelidir. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1993/5056 K: 1993/10869 T: 12.10.1993

Dayanılan kayıtlardaki sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, tespit; bunlarda gösterilen miktar esas alınarak, ancak bunların kayıtları, konumları itibarıyla belli bir yeri kapsıyorsa, o sınır esas alınarak belirlenmelidir. Devamını Oku

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir