1. Anasayfa
  2. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1995/8467 K: 1996/3554 T: 8.4.1996


2762 s. Vakıflar Yasası’nın 8. maddesi uyarınca doğrudan doğruya hayrat olan vakıf mallar dışında kalan vakıf malların zilyetlikle kazanılmasına bir engel bulunmamaktadır. Nitekim aynı Yasa’nın 41. maddesinde Medeni Yasa’nın zamanaşımına ilişkin hükümlerinin vakıf mallar hakkında da uygulanacağı öngörülmüştür.

Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle, temyiz isteğinin yasal süresinde olduğu anlaşıldı. Tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu. Gereği görüşüldü:

KARAR: Kadastro sırasında 181 parsel sayılı 7480 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğundan söz edilerek Hazine adına tesbit edilmiştir. İtirazları komisyonca reddedilen O… K:.. ve paydaşları tapu kaydına dayanarak dava açmışlardır. Tesbit ve askı süresinden sonra Asliye Hukuk Mahkemesinde İ… K:.. tarafından Hazine aleyhine açılan tescil davası görevsizlik kararı ile kadastro mahkemesine aktarılmıştır. Mahkemece İ… K:..’ın davasının reddine, O… K:.. ve paydaşlarının davasının kabulüne, dava konusu parselin davacılar O… K:.. ve paydaşları adına payları oranında tesciline karar verilmiş, hüküm davacı İ… K:.. ile davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.

Dava konusu taşınmazın K:.. Bey mirasçıları olan davacı O… K:.. ve paydaşlarının tutunduğu S… S… H… Vakfından icareteynli taşınmaza ait K:Sani 1288 günlü tapu kaydının kapsamında kaldığı, mahkemece yapılan keşif ve askeri harita uygulaması ile saptanmıştır. Tapu kaydının icareteynli vakıf taşınmaza ait olması ve bu nitelikteki taşınmazların 4.3.1959 gün ve 2/19 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de, söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararı hüküm fıkrası ile sıkı sıkıya bağlantılı olan gerekçesinden de açıkça anlaşıldığı üzere icareteynli vakıf mutasarrıfının intikale salih mirasçı bırakmadan ölümü nedeniyle vakfına dönen ve bu nedenle mülkiyeti mutasarrıfına geçmemiş olan taşınmazlarla ilgilidir. Bu nedenle taşınmazın vakfına dönüp dönmediğinin ve sözü edilen İçtihadı Birleştirme Kararının kapsamına girip girmediğinin 2762 sayılı Vakıflar Kanununun ilgili hükümleri incelenmek suretiyle belirlenmesi gerekmektedir. 5 Haziran 1935 tarihli Vakıflar Kanununun mukataalı ve icareteynli vakıf mallarının tasfiyesi ile ilgili 4. babında yer alan 26. maddesinde bu Kanunun neşrinden sonra vakıf malların mukaataya ve icareteyne bağlanamayacağı 27. maddesinde mevcut mukataalı toprakların veya icareteynli taşınmazların mülkiyetlerinin taviz karşılığında mutasarrıflarına geçirileceği 28. maddesinde tavizi ödenen taşınmazın mülkiyetinin mutasarrıfı adına tapuya tescil olunacağı 29. maddesinde on yıl içinde taviz vermek suretiyle icareteyn veya mukataa kayıtları terkin edilmemiş olan taşınmazların mülkiyetinin on yıl sonunda kendiliğinden mutasarrıflarına geçeceği ve vakfın hakkının ivaza döneceği hükme bağlanmış ve 13 Haziran 1945 günlü 4755 sayılı Kanunla da 29. maddede yazılı süre sona erdiği tarihden başlayarak on yıl uzatılmıştır. Anılan Yasa hükümlerinden çıkan sonuca göre uzatılan süre bitmiş olup söz konusu sürenin bitiminden itibaren taşınmazın mülkiyeti kendiliğinden mutasarrıfı olan kişi ya da kişilere, ölümleri halinde ise mirasçılarına geçmiş vakfın hakkı bedele dönüşmüştür. Mutasarrıfın mülkiyetine geçen taşınmazlar 4.3.1959 gün ve 2/19 sayılı içtihadı birleştirme kararının kapsamı dışındadır. Vakıflar Kanununun 41. maddesi hükmüne göre Medeni Kanundaki zamanaşımı hükümleri vakıf mallar hakkında da tatbik olunur. İstisnası, aynı Kanunun 8. maddesi hükmünce doğrudan doğruya hayrattan olan vakıf taşınmazlardır. Medeni Kanunun 81/B maddesi kazanılmış hakları ortadan kaldırmış değildir. O halde, tarafların iddia ve savunmalarının bu kurallar ve hükümler gözönünde tutulmak suretiyle incelenmesi gerekmektedir. Davacı O… K:.. ve paydaşlarının tutunduğu tapu kaydına göre taşınmazın mutasarrıfları K:.. Bey ile kardeşleri B…, S… ve Z… A… Hanımdır. Bunlardan Z… A… Hanım’ın 1/4 payı adı geçenin ölümü üzerine K:sani 1330 gün ve 125 sayılı tapu kaydı ile kocası A… A… Bey’e intikal etmiştir. Tapu kayıtlarında bu tarihten sonra intikal yapılmamıştır. Kayıt maliklerinden K:.. Bey 1296 yılında ölmüş ve dosyada bulunan veraset kararında adları geçen mirasçılarını bırakmıştır. Bu durumda K:.. Bey payının diğer koşulları bulunduğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisabı mümkündür. Mahkemece B…, S… ve A… A…’nin ölüm tarihleri ile mirasçı bırakıp bırakmadıkları belirlendikten sonra davacı İ… K:..’ın zilyetliğe dayanan iddiaları araştırılmalı, adı geçen davacı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-C maddesi hükmünde öngörülen edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanmalıdır. Taşınmazla ilgili kadastro tesbit tutanağında taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu belirtilerek çalılık niteliğiyle Hazine adına tesbit edildiği halde mahkemece dinlenen bilirkişi ve tanıklar taşınmazın tesbit gününden geriye doğru 20 yıldan fazla bir zamandan beri komşu parsel malikleri tarafından sürülüp ekildiğini bildirmişlerdir. Mahkemece bu çelişki üzerinde durulmamış, taşınmazın hangi bölümünün hangi zilyet tarafından ekilip sürüldüğü, zilyetlerle davacı İ… arasında akdi ya da irsi ilişki bulunup bulunmadığı belirlenmemiştir. Sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için teknik bilirkişi iştiraki ile tesbit tutanağında imzaları bulunan muhtar ve tüm bilirkişiler mahkemece dinlenen bilirkişi ve tanıklar hazır olduğu halde mahallinde yeniden keşif yapılmalı, yerel bilirkişi, tanıklar ve tesbit bilirkişilerinden zilyetliğin başlangıcı, sürdürülüş biçimi ilk zilyet ile sonraki zilyet arasında miras ve akti ilişki olup olmadığı yönünden olaylara dayalı etraflı bilgi alınmalı, davacının zilyetliği varsa, taşınmazın hangi kesimini kullandığı açıklığa kavuşturulmalı, teknik bilirkişiye keşfi izlemeye elverişli olacak şekilde haritalı rapor düzenlettirilmeli, bilirkişi ve tanık sözleri arasında çelişki ortaya çıktığı takdirde yöntemine uygun olarak yüzleştirilmek suretiyle giderilmeye çalışılmalı koşulların varlığı halinde zilyedin 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-c maddesi hükmünden yararlanabileceği dikkate alınmalı, deliller bu çerçevede değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mücerret 4.3.1959 günlü ve 2/19 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına dayanılarak eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi kabule göre de K:.. Bey mirasçılarının tümünün taşınmazda K:.. Bey’den intikal eden 1/4 oranında payları olduğu ve diğer kayıt maliklerinin mirasçısı olduklarını iddia ve ispat etmediklerine göre payla sınırlı olmaksızın taşınmazın tümünün K:.. Bey mirasçıları adına tesciline karar verilmiş olması dahi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 8.4.1996 gününde oybirliği ile karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir