1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 2015/9421 K: 2019/4395 T: 16.5.2019


Bir alanın kentsel dönüşüm veya kentsel gelişime yönelik proje alanı olarak tespit edilmesini zorunlu kılan nedenlerin ne olduğuna ve sınır tespitinde hangi kriterlerin dikkate alındığına ilişkin  teknik, nesnel ya da bilimsel metotlarla ortaya konması gerekir. Kentsel dönüşüm alanı sınırının nesnel, teknik ve bilimsel veri, tespit ve analizlere dayandırılması gerekir. 

DAVANIN KONUSU: Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 13/06/2014 tarihli, 1053 sayılı kararı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 23/01/2015 tarihli, 537 sayılı yazısı üzerine 5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesi uyarınca Ankara ili, Çankaya ilçesi, A1 Mahallesinde bulunan ve sınırları belirlenen alanın “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı” olarak ilan edilmesine ilişkin 15/06/2015 tarihli, 2015/7736 sayılı Bakanlar Kurulu (Cumhurbaşkanı) kararı ile bu kararın davacıya tebliğine ilişkin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığının 11/08/2015 tarihli, 4845-12477 sayılı yazısının iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI: Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 7. ve 8. maddelerinde mekânsal planların, plan değişikliklerinin, revizyon ve ilavelerin hazırlanması sürecinde kurum ve kuruluş görüşlerinin alınması, bu görüş ve öneriler doğrultusunda analiz, etüt, araştırma ve çalışmaların yapılması gerektiği hükmünün yer aldığı; ancak dava konusu 11.08.2015 tarihli yazı ekinde görüşleri içeren herhangi bir değerlendirme raporu bulunmadığı, 5393 sayılı yasanın 73. maddesi gereği, kamuya ait arazilerin, belediyeler eliyle özel mülkiyete konu edilmesinin, kamu yararı açısından değerlendirilemeyeceği, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 7. ve 14. maddelerine göre, alınan kararların, kamu yararı öncelikli olması, kaynak kullanımında etkinlik, verimlilik sağlanması gerektiği; ancak bu alanların özel mülkiyete devri ile kamu yararının sağlanamayacağı, Kentsel Dönüşüm ve Gelişme Proje Alanları hakkında 5393 sayılı Yasanın 5998 sayılı yasa ile değişik 73. maddesi incelendiğinde, kentsel dönüşümün, kentteki sorunlu alanların sağlıklı yaşanabilir hale getirilmesi için yıkıp yeniden yapma, canlandırma, sağlıklaştırma veya yeninden yapılandırılması için proje üretilmesi ve uygulama yapılabilmesi anlamına geldiği; ayrıca bu yas a ile kent içinde kaçak yapılaşma alanları ile ekonomik ömrünü doldurmuş olan çöküntü alanlarının gerekli kentsel teknik ve sosyal altyapı gereksinimi sağlanacak şekilde standartlara uygun olarak yapılandırılmasının da hedeflendiği; deprem riski taşıyan alanlarda yapılaşmanın önlenmesi ya da gerekli önlem ve tedbirlerin alınarak yapılaşmanın sağlanması amacıyla kentsel dönüşümün yapılabileceği gibi tarihi veya kültürel dokunun korunması amacıyla da yasanın öngördüğü asgari büyüklük koşulunun altında kalmamak koşuluyla ilgili belediyelerin kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan etme tasarrufunun bulunduğu, Kentsel dönüşüm ile doğrudan ilgili olan 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunda kentsel dönüşümün amacının riskli yapıların bulunduğu alanların standartlara uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenileme ve yıpranan özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması olduğu gözönüne alınırsa henüz yapılaşmamış boş bir alanda Güney A1 Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı Sınırının tanımlanmasının gerekçesinin bulunmadığını, kentsel dönüşüme konu edilen Güney A1 Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı Sınırının mevcut durumu ve bulunduğu bölge yapısı incelendiğinde, söz konusu bölge için “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı” kararı alınmasını gerektiren hukuki koşulların olmadığını; bu alanların kentin eskiyen kısımları içerisinde kalmadığını; bölgenin imar planlarının oluşmadığını; bu alanların kentin eskiyen kısımları içerisinde kalmadığını; bu nedenle bölgenin yasada tanımlanan kentin eskiyen kısımları içerisinde değerlendirilmesinin mümkün olamayacağını ilerisürülmüştür.

DAVALILARIN SAVUNMASI:

CUMHURBAŞKANLIĞI VE ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞININ SAVUNMASININ ÖZETİ: Dava konusu işlem ile davacılar arasında “menfaat irtibatı” kurulabilmesi, ancak, davacıların “aktüel, şahsî ve meşru bir menfaatinin ihlâl edilmesi” hâlinde mümkün olduğu, davacılar tarafından iptali talebedilen Cumhurbaşkanı (Bakanlar Kurulu) kararının, davacı Odaların doğrudan veya dolaylı olarak aktüel, şahsî ve meşru bir menfaatini ihlâl eden bir tarafı olmadığından davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği, dava konusu işlem bir plan onama işlemi olmayıp kentsel gelişim ve gelişim proje alanının ilan edilmesine ilişkin bîr işlem olduğu, ilgili mevzuata göre belediye meclisi kararıyla, belediye veya mücavir alan sınırları içerisindeki hangi alanların kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanına konu edilebileceği belediye tarafından belirlendiği, alana ait üretilecek proje ve uygulamaların belediyesi tarafından gerçekleştirileceği, Bakanlığın kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilebilmesi sürecindeki görevinin, mezkur Kanun kapsamında belediyesince belirlenmesi öngörülen kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı sınırlarının da dahil olduğu teklif dosyasının Bakanlar Kurulu’na sunulmasından ibaret olduğu, teklife konu alanın çoğunluğunun Maliye Hazinesine ait kamunun kullanımı ve tasarrufunda veya mülkiyetindeki muhtelif kadastro parselleri ile birlikte özel mülkiyete konu kadastro parsellerin bulunduğu bir alan olduğu, bu alanlarda yapılacak planlama ve uygulamaların alana ait doğal, beşeri kaynak ve potansiyellerden optimum yararlanmaya imkan verecek biçimde, koruma ve kullanma dengesini kurmayı amaçlayan, kentin ve doğal yapının taşıma kapasitesi göz önünde bulundurularak, ilgili kurum ve kuruluşlar arası işbirliğinin sağlanması sonucu; konut, rekreasyon, sosyal donatı alanları gibi kullanımlar amacıyla kullanılacağı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞININ SAVUNMASININ ÖZETİ:Davacılar tarafından iptali talebedilen Bakanlar Kurulu kararının, davacı Odaların doğrudan veya dolaylı olarak aktüel, şahsî ve meşru bir menfaatini ihlâl eden bir tarafı olmadığından davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği, tüzel kişiliği olmayan veya F1 Odasının yetkili organı olmayan davacı şubenin huzurdaki davada taraf ehliyeti olmadığı, işbu nedenle huzurdaki davanın reddine karar verilmesi gerektiği, ilan askı sürecindeki planlara karşı herhangi bir itirazda bulunmaksızın anılan kararlara karsı doğrudan dava yoluna gidilmesinin hukuka aykırı olduğu, dava dilekçesindeki eleştirilerin büyük bir çoğunluğunun “Kentsel Dönüşüm” üzerine yapıldığı, ancak alanın aynı zamanda “Kentsel Gelişim Alanı” olarak ilan edildiği, Kentsel Gelişim Alanının yapısız ve imarsız boş alanlarda yeni yapılaşmaların getirilmesi anlamına geldiği, kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı olarak ilan edilen Çankaya İlçesi Güney A1 Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı’nın yaklaşık 220 hektarlık yüzölçümüne sahip olduğunu ve konut, rekreasyon ve sosyal donatı alanları amacıyla kullanılacağı, alanın 1/25.000 ölçekli 2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı onama sınırları içerisinde kaldığı, bu plan kapsamında “Kayak Merkezi”, “Turizm Tesis Alanı” ve “Diğer Tarım Alanları” niteliğinde öngörülen lekelere isabet ettiği, A2 Merkezi 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı onama sınırlarında “Mevcut Kayak Alanı”, “Mesire Yeri ve Ağaçlandırılarak Alan”, “Tarımsal Niteliği Korunacak Alan” ve kısmen “II. Kayak Geliştirme Bölgesi”, kısmen de “Park” alanı olarak planlanan alanlara isabet ettiği, 03.01.1985 tarihinde onaylanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı değişikliği ile “Konaklama Alanı (Net 100 kişi / ha.)” olarak değiştirildiği, KDGPA sınır ilanı ile mera vasıflı ve kamu orta malı niteliğinde bulunan, fakat halihazır durumda mera olarak kullanılmayan bahse konu parsellerin vasıf değişikliği ile imar sürecinin tamamlanması suretiyle söz konusu alanın konut, rekreasyon ve sosyal donatı ve mevcut plan kararları da gözetilerek turizm alanları amacıyla kullanılacağı, turizm, sosyal donatı ve rekreasyon alanlarının artırılması ve bu donatıları bütünleyen konut alanların oluşturulması suretiyle cazibesi artacak alanın kente kazanımı ve dönüşüm sürecinin hızlandırılmış olacağını; turizm alanlarının artırılması ve kente kazandırılmasının ülkemiz turizm politikaları ile uyumlu olduğu, mera vasfında olan fakat halihazır durumda mera olarak kullanılmayan, kentsel alanlara yakın turizm potansiyeli yüksek bir alanın 1982 yılından günümüze yeterli düzeyde gelişim sağlayamamış olması gerekçesiyle, bahse konu alanın KDGPA olarak ilan edilmesi suretiyle tek merkezli bir koordinasyon ile akıcı ve hızlı bir şekilde kente kazandırılarak turizm, sosyal donatı ve rekreasyon ve bu donatıları bütünleyen konut alanları ile kente kazanım sağlanmış olacağı ve kamuya artı getiri oluşacağı belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ K4’IN DÜŞÜNCESİ:Dava konusu işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI DANIŞTAYSAVCISIK5’IN DÜŞÜNCESİ: Dava, Ankara İli, Gölbaşı İlçesi, A1 Mahallesi sınırları içerisinde bulunan bazı alanlarının “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı” olarak ilan edilmesine ilişkin 15/06/2015 tarihli, 2015/7736 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile bu kararın davacıya tebliğine ilişkin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığının 11/08/2015 tarihli, 4845-12477 sayılı yazısının iptali istemiyle açılmıştır. Davalı idarelerin usule ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.

5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesinde; “Belediye, belediye meclisi kararıyla; konut alanları, sanayi alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarım yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir. Bir alanın kentsel dönüşüm ve gelişim alanı olarak ilan edilebilmesi için yukarıda sayılan hususlardan birinin veya bir kaçının gerçekleşmesi ve bu alanın belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması şarttır. Ancak, kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilebilmesi ve uygulama yapılabilmesi için ilgili belediyenin talebi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca bu yönde karar alınması şarttır.

Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilan edilecek alanın; üzerinde yapı olan veya olmayan imarlı veya imarsız alanlar olması, yapı yükseklik ve yoğunluğunun belirlenmesi, alanın büyüklüğünün en az 5 en çok 500 hektar arasında olması, etaplar halinde yapılabilmesi hususlarının takdiri münhasıran belediye meclisinin yetkisindedir. Toplamı 5 hektardan az olmamak kaydı ile proje alanı ile ilişkili birden fazla yer tek bir dönüşüm alanı olarak belirlenebilir.

Büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etmeye büyükşehir belediyeleri yetkilidir. Büyükşehir belediye meclisince uygun görülmesi halinde ilçe belediyeleri kendi sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Anılan Yasa hükmünde belediyelerin, üzerinde yapı olan veya olmayan imarlı veya imarsız alanlar olması, yapı yükseklik ve yoğunluğunun belirlenmesi, alanın büyüklüğünün en az 5 en çok 500 hektar arasında olması, etaplar halinde yapılabilmesi hususlarının takdiri tamamen kendilerinde olmak kaydıyla, kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabileceği belirtilmiş, ancak bu projelerin hangi amaca yönelik yerine getirileceği hususunda Yasa koyucu sayma yoluyla bir sınırlama getiirilerek, bir bölgede konut alanları, sanayi alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarım yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini uygulayabileceği ifade edilmiştir.

Danıştay Altıncı Dairesince yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda özetle; alanın ne amaçla ve ne gerekçe ile “kentsel dönüşüm” veya “kentsel gelişim”e yönelik “proje alanı” olarak tespit edildiğine, sınır tespitinde hangi kriterlerin dikkate alındığına ilişkin hiçbir teknik, nesnel ya da bilimsel bir dayanak bulunmadığı, belirlenen sınıra ilişkin hiçbir tespit, analiz ya da sentez çalışmasının da bulunmadığı, dava konusu işleme gerekçe olarak alanın tek merkezli bir koordinasyon amacı ile “kentsel dönüşüm” veya “kentsel gelişim”e yönelik “proje alanı” olarak tespit edildiği anlaşılmakta ise de, söz konusu gerekçe ile alanın ilanını zorunlu kılan nedenlerin ne olduğunun belirtilmediği, KDGPA sınırı tespitinde hangi kriterlerin dikkate alındığına ilişkin hiçbir teknik, nesnel ya da bilimsel bir dayanak bulunmadığı, belirlenen sınıra ilişkin hiçbir tespit, analiz ya da sentez çalışmasının bulunmadığı ve sınırın mülkiyet desenine bağlı olarak belirlenmiş olduğu, KDGPA sınırının alan büyüklüğü mevzuata uygun olmasına karşın, sınıra temel teşkil eden alan kullanımlarının yerseçim ve büyüklük kriterlerine ilişkin bir analitik değerlendirme yapılmadığı, söz konusu alanda imar planı kararları ile hedeflenen kullanımların hayata geçmesini engelleyen unsurların neler olduğunun belirtilmediği, dava konusu alanda üst ölçekli ve geçmiş planlama kararları ile öngörülen “Kayak Merkezi”, “Turizm Tesis Alanı” ve “Diğer Tarım Alanları” kullanımlarının kentsel dönüşüm alanı sınırları içerisinde değiştirilmesi neticesinde öngörülen konut alanlarına gelecek kalıcı nüfusun gereksinimlerinin, turizm ve tarım amaçlı kullanımların nasıl çözümleneceğine ilişkin hiçbir öngörüde bulunulmadığı, alanın KDGPA olarak ilan edilmesini zorunlu kılan hususların neler olduğunun belirtilmediği, alanda 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili imar uygulama araçlarının dava konusu alanda işletilmesini engelleyen nedenlerin neler olduğunun belirtilmediği ve KENTGES Belgesinde taahhüt edildiği üzere, dava konusu alandaki “dönüşüm” ve “gelişim” sürecinin, hangi katılım süreçleri ile gerçekleştirilmesinin hedeflendiğine ilişkin hususlara yer verilmediği; KDGPA sınırının nesnel, teknik ve bilimsel veri, tespit ve analizlere dayandırılmamış olması nedeni ile dava konusu işlemin şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırı olduğu, alanın 1/25.000 ölçekli 2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı’nda “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı” olarak belirlenmiş olan kısmının “Kayak Merkezi”, “Turizm Tesis Alanları” ve “Tarım Alanları” kullanımında kaldığı; yürürlükteki alt ölçekli plan kararlarına bitişik konumdaki 220 hektarlık alan için öngörülen ve kalıcı nüfus içeren kullanım kararlarının üst ölçekli plan kararlarına aykırı kararlar içermesi itibariyle “kentsel alanlara yakın turizm potansiyeli yüksek bir alanın 1982 yılından günümüze yeterli düzeyde gelişim sağlayamamış olması” hususunun alan sınırına temel gerekçe olarak kabul edilemeyeceği; üst ölçekte 1/25.000 ölçekli Ankara Nazım İmar Planı kararları açısından bakıldığında, dava konusu Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı sınırı kararına esas teşkil etmesi itibariyle yürürlükteki plan kararlarının bağlayıcı olduğu dikkate alındığında, anılan alanda mevcut alt ölçekli plan sınırları dışı için üretilecek konut, turizm ve donatı alanları amaçlı plan kararlarında üst ölçekli plan stratejilerine uygun bir sürecin işletilmediği, 1/25.000 ölçekli Başkent Ankara Nazım İmar Planı çerçevesinde KDGPA sınırları içerisinde planlanması hedeflenen kullanım kararlarının üst ölçekli planın koruma ilkeleri bağlamında esas alınması gerektiği, üst ölçekli planın B.5.6. sayılı hükmünde belirtildiği üzere A2 Merkezi olarak öngörülen alanların çevresinin doğal yapı ve dengesinin bozulmaması gerektiği, üst ölçekli plan ile öngörülen temel ilke ve stratejiler çerçevesinde yapılması gereken sektörel ana planların, “uygulamaya yönelik yön gösterici belgeler olarak havza bazında sürdürülecek nazım imar planları için de vazgeçilmez bir gereklilik olduğu”nun plan raporunda açık bir şekilde ifade edildiği, söz konusu ana planlar arasında “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanları Ana Planı” da bulunduğu, dolayısıyla alana yönelik, KDGPA sınırı ile bu sınırlar için hazırlanacak alt ölçekli planlar ile öngörülecek plan kararlarının söz konusu “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanları Ana Planı”nın üretilmesi sonrasında geliştirilmesi gerektiği, ancak Ankara kent bütününe yönelik “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanları Ana Planı” üretilmeden, dava konusu alana ilişkin “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı” ilanında, konut, turizm, sosyal donatı ve rekreasyon kullanımlarının öngörüldüğü; KDGPA ilanının üst ölçekli plan hükümlerinin B.3.6. maddesinde belirtilen Kültür-Turizm Alan Planı kapsamında ele alınması gerektiği, buna karşılık davalı idareler tarafından sunulan savunma dilekçelerinde ve alanın KDGPA ilanına ilişkin Gerekçe Raporu’nda bu yönde bir gerekçelendirmeye yer verilmediği, Ana Plan belgeleri olmaksızın, üst ölçekli plan kararları ile öngörülen kullanım kararlarına uyulmaksızın ve KDGPA ilanına esas herhangi bir bilimsel ve analitik çalışma yapılmaksızın tarif edilen konut, turizm ve rekreasyon kullanımlarının hedeflendiği ve böylece dava konusu KDGPA sınırının üst ölçekte 1/25.000 ölçekli Başkent Ankara Nazım İmar Planı ilke ve hükümleri ile çeliştiği, dava konusu “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alan Sınırı”nın belirlenmesine ilişkin işlemin, içerisinde olduğu alanın hiçbir üst ölçekli planın parçası olmadan, bütüncül yaklaşımlara ve Ankara kentinin planlama tarihine aykırı bir gelişme tarif etmesi, gerek geçmiş plan süreçleri, gerekse üst ölçekli plan kararlarıyla uyumsuz kullanım kararlarını dayanak alması nedeniyle, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, plan tekniğine, plan bütünlüğüne, kamu yararına ve Ankara kentinin yüzyıla yaklaşan planlama pratiğine aykırı olduğu belirtilmiştir.

Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, dava konusu Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı sınır tespitinde hangi kriterlerin dikkate alındığına ilişkin hiçbir teknik, nesnel ya da bilimsel bir dayanak bulunmadığı, sınırın nesnel, teknik ve bilimsel veri, tespit ve analizlere dayandırılmamış olması nedeni ile dava konusu işlemin şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırı olduğu, dava konusu “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alan Sınırı”nın belirlenmesine ilişkin işlemin, içerisinde olduğu alanın hiçbir üst ölçekli planın parçası olmadan, bütüncül yaklaşımlara ve Ankara kentinin planlama tarihine aykırı bir gelişme tarif etmesi, gerek geçmiş plan süreçleri, gerekse üst ölçekli plan kararlarıyla uyumsuz kullanım kararlarını dayanak alması nedeniyle, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, plan tekniğine, plan bütünlüğüne, kamu yararına ve Ankara kentinin planlı gelişme tarihine aykırı olarak bir gelişme yönü belirlemesi nedeniyle kentsel dönüşüm yaklaşımı ve plan bütünlüğü yönünden şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, kamu yararınauygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 09.07.2018 tarih ve 30473 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname uyarınca “Başbakanlık” ibareleri “Cumhurbaşkanlığı” olarak değiştirildiğinden Cumhurbaşkanlığı taraf olarak alınarak işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

Davalı idare Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, davacı Çankaya Belediye Başkanlığının bu davayı açmada sübjektif ehliyeti bulunmadığı iddiasına ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.

MADDİ OLAY:

Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 13.06.2014 tarihli, 1053 sayılı kararı ile “Ankara ili, Çankaya ilçesi, A1 Mahallesi’nde bulunan 220 hektarlık alanın Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alan Sınırı” (KDGPA) teklifinin kabul edildiği, 28.10.2014 tarihli, 1304 sayılı Ankara Büyükşehir Belediye Başkalığı yazısı ile Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin anılan kararının, Bakanlar Kuruluna teklif edilmek üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na iletildiği, 22.12.2014 tarihli, 10171 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü yazıları ile KDGPA sınır teklif dosyasında eksik bilgi ve belgelerin bulunduğu hususunun Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na iletildiği, 31.12.2014 tarihli, 8358-23616 sayılı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı yazısı ile eksiklerin tamamlandığı belirtilerek KDGPA dosyasının Bakanlar Kuruluna sunulmak üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunulduğu, 23.01.2015 tarihli, 537 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü yazısı ile Ankara İli, Çankaya İlçesi, A1 Mahallesi’nde bulunan 220 hektarlık alanın Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı olarak ilan edilmesi talebine ilişkin bilgi ve belgelerin, Bakanlar Kurulu kararı alınmak üzere Başbakanlığa sunulduğu, 15.06.2015 tarihli, 7736 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile “Ankara ili, Çankaya ilçesi, A1 Mahallesi’nde bulunan 220 hektarlık alanın Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı” ilan edildiği, davacı tarafından sözü edilen kararın iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:

5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesinde; “Belediye, belediye meclisi kararıyla; konut alanları, sanayi alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarım yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir. Bir alanın kentsel dönüşüm ve gelişim alanı olarak ilan edilebilmesi için yukarıda sayılan hususlardan birinin veya bir kaçının gerçekleşmesi ve bu alanın belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması şarttır. Ancak, kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilebilmesi ve uygulama yapılabilmesi için ilgili belediyenin talebi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca bu yönde karar alınması şarttır.

Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilan edilecek alanın; üzerinde yapı olan veya olmayan imarlı veya imarsız alanlar olması, yapı yükseklik ve yoğunluğunun belirlenmesi, alanın büyüklüğünün en az 5 en çok 500 hektar arasında olması, etaplar halinde yapılabilmesi hususlarının takdiri münhasıran belediye meclisinin yetkisindedir. Toplamı 5 hektardan az olmamak kaydı ile proje alanı ile ilişkili birden fazla yer tek bir dönüşüm alanı olarak belirlenebilir.

Büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etmeye büyükşehir belediyeleri yetkilidir. Büyükşehir belediye meclisince uygun görülmesi halinde ilçe belediyeleri kendi sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir.

Büyükşehir belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine ilişkin her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina inşaat ruhsatı, yapı kullanma izni ve benzeri tüm imar işlemleri ve 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmaya büyükşehir belediyeleri yetkilidir.

Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır. Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında bulunan gayrimenkul sahipleri ve belediye tarafından açılacak davalar, mahkemelerde öncelikle görüşülür ve karara bağlanır.

Kentsel dönüşüm ve gelişim alanları içinde yer alan eğitim ve sağlık alanları hariç kamuya ait gayrimenkuller harca esas değer üzerinden belediyelere devredilir. Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında yıkılarak yeniden yapılacak münferit yapılarda ilgili vergi, resim ve harçların dörtte biri alınır. Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarındaki gayrimenkul sahipleri ve 24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanuna istinaden, hak sahibi olmuş kimselerle anlaşmaları halinde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanında hakları verilir. 2981 sayılı Kanun kapsamına girmeyen gecekondu sahiplerine enkaz ve ağaç bedelleri verilir veya belediye imkanları ölçüsünde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı dışında arsa veya konut satışı yapılabilir. Bu kapsamda bulunanlara Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ile işbirliği yapılmak suretiyle konut satışı da yapılabilir. Enkaz ve ağaç bedelleri arsa veya konut bedellerinden mahsup edilir.

Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde belediyelere ait gayrimenkuller ile belediyelerin anlaşma sağladığı veya kamulaştırdıkları gayrimenkuller üzerindeki inşaatların tamamı belediyeler tarafından yapılır veya yaptırılır. Belediye ile anlaşma yapmayan veya belediyece kamulaştırılmasına gerek duyulmayan gayrimenkul sahiplerinden proje alanında kendilerine 3194 sayılı Kanunun 18 inci maddesine göre ayrı ada ve parselde imar hakkı verilmemiş olanlar kamulaştırmasız el atma davası açabilir.

Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında yapılacak alt yapı ve rekreasyon harcamaları, proje ortak gideri sayılır. Belediyelere ait inşaatların proje ortak giderleri belediyeler tarafından karşılanır. Kendilerine ayrı ada veya parsel tahsis edilen gayrimenkul sahipleri ile kamulaştırma dışı kalan gayrimenkul sahipleri, sahip oldukları inşaatın toplam metrekaresi oranında proje ortak giderlerine katılmak zorundadır. Proje ortak gideri ödenmeden inşaat ruhsatı, yapılan binalara yapı kullanma izni verilemez; su, doğalgaz ve elektrik bağlanamaz.

Dönüşüm alanı sınırı kesinleştiği tarihte, bu sınırlar içindeki gayrimenkullerin tapu kütüğünün beyanlar hanesine kaydedilmek üzere tapu sicil müdürlüğüne, paftasında gösterilmek üzere kadastro müdürlüğüne bildirilir. Söz konusu gayrimenkullerin kaydında meydana gelen değişiklikler belediyeye bildirilir.

Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde; ifraz, tevhit, sınırlı ayni hak tesisi ve terkini, cins değişikliği ve yapı ruhsatı verilmesine ilişkin işlemler belediyenin izni ile yapılır.

Belediye, kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini gerçekleştirmek amacıyla; imar uygulaması yapmaya, imar uygulaması yapılan alanlardaki taşınmazların değerlerini tespit etmeye ve bu değer üzerinden hak sahiplerine dağıtım yapmaya veya hasılat paylaşımını esas alan uygulamalar yapmaya yetkilidir.

Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerinin uygulanması sırasında, tapu kayıtlarında mülkiyet hanesi açık olan veya ayni hakları davalı olan taşınmazlar doğrudan kamulaştırılarak bedelleri mahkemece tayin edilen bankaya belli olacak hak sahipleri adına bloke edilir. Belediye kentsel dönüşüm ve gelişim projelerinin uygulama alanında bulunan taşınmazların kamulaştırılması sırasında veraset ilamı çıkarmaya veya tapudaki kayıt malikine göre işlem yapmaya yetkilidir.

Büyükşehirlerde büyükşehir belediye meclisinin, il ve ilçelerde belediye meclislerinin salt çoğunluk ile alacağı karar ile masrafların tamamı veya bir kısmı belediye bütçesinden karşılanmak kaydıyla kentin uygun görülen alanlarında bina cephelerinde değişiklik ve yenileme ile özel aydınlatma ve çevre tanzimi çalışmaları yapılabilir. Cephe değişikliği yapılacak binalarda telif hakkı sahibi proje müelliflerine talep etmeleri hâlinde, değiştirilecek cephe veya cephelerin beher metrekaresi için bir günlük net asgari ücret tutarını geçmemek üzere telif hakkı ödenir. Büyükşehir belediye meclisince uygun görülmesi hâlinde, büyükşehir belediyesi içindeki ilçe belediyeleri kendi sınırları içinde bu fıkrada belirtilen iş ve işlemleri yapabilir.

Bina cephelerinde değişiklik ve yenileme ile özel aydınlatma ve çevre tanzimi çalışmaları için yapılması gereken iş, işlem ve yetkilendirmeler, kat maliklerinin arsa payı çoğunluğu ile verecekleri karara göre yapılır.

Büyükşehir belediyelerince, kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen alanlar ile 5366 sayılı Kanuna göre yenileme alanı ilan edilen alanlarda veya bu Kanunun 75 inci maddesine göre kamu kurum ve kuruluşları ile protokol yapmaları hâlinde, büyükşehir belediye meclisi kararı ile, yıkılan ibadethane ve yurtların yerine veya ihtiyaç duyulan yerlerde ibadethane ve yurt inşa edilebilir.

Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamındaki işler, kamu idareleriyle 75 inci madde çerçevesinde ortak hizmet projeleri aracılığıyla gerçekleştirilebilir.Bu Kanunun konusu ile ilgili hususlarda Başbakanlık Toplu Konut İdaresine 2985 sayılı Kanun ve diğer kanunlarla verilen yetkiler saklıdır” hükümlerine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Dairemizin 01.06.2016 tarihli, E:2015/9421 sayılı kararı ile davanın çözümlenebilmesi için keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişi raporu alındıktan sonra yürütmenin durdurulmasına ilişkin istem hakkında karar verilmesi üzerine; 5393 sayılı Belediye Kanununun 5998 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişik “Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı” başlıklı 73. maddesi uyarınca, herhangi bir alanda ancak; konut alanları, sanayi alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulanabileceği göz önünde bulundurulmak suretiyle ve uyuşmazlık konusu alana ilişkin kentsel dönüşümün amacını ortaya koymaya dair bilgi ve belgeler de incelenerek; söz konusu alanın kullanım biçiminin, yukarıda belirtilen yasal amaçlardan hangisi veya hangilerinin gerçekleştirilmesine yönelik olduğu, davaya konu alana yönelik amaçlanan kullanımların, söz konusu alanın mevcut durumu ve varsa imar planlarında ayrıldığı kullanımlarla uyumlu olup olmadığı, bölgenin fiziksel çevresiyle olan ilişkisi, niteliği, özellikleri ve yer seçimi itibariyle kentin gelişme yön ve potansiyeli ile uyumlu olup olmadığı, sonuç olarak alanın Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi için uygun bir bölge ve belirlenen kullanımın da şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun bulunup bulunmadığı hususlarının davacıların iddiaları ve davalı idarelerin savunmaları ile dosyadaki bilgi ve belgeler de dikkate alınmak suretiyle incelenerek belirlenmesi amacıyla Naip Üye K6 tarafından re’sen seçilen Prof. DrK7, Prof. DrK8 ve Doç. Dr. K9’in katılımıyla 10.07.2017 tarihinde mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.

Bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda özetle;

Günümüzde kentsel dönüşümün özellikle kentin imgesinin ve kimliğinin oluşmasına etkin katkı sağlayabilmesi için birtakım temel ilkeler gözetildiği, bu ilkelerin; dönüşüm sürecinde alanın kullanıcıları ile birlikte davranmak ve alanın toplumsal yapısıyla kentsel mekân arasında bağlantı kurmak, özellikle kent merkezlerinde farklı işlevlerin bir arada bulunmasını, ekonomik, sosyal ve kültürel işlevlerin dengeli bir şekilde bir araya gelmesini sağlamak, kentsel alanların çevresel koşullarını iyileştirmek olduğu, bu genel ilkelerle birlikte kentsel dönüşüm sürecinde, kentsel alanlara özel birtakım ilkelerin geliştirilmesinin de olanaklı olduğu, kentsel değerlere saygılı olunması, yerel kimliğin korunması ve geliştirilmesi ile çeşitliğinin sağlanması, alanda uzun yıllar boyunca oluşmuş fiziksel yapıya özen gösterilmesi, kamusal alanların geliştirilmesinin teşvik edilmesi, kentsel kimliğin parçası olarak mimarinin tanımlanması, demokratik tartışma ortamlarının geliştirilerek toplumun tüm kesimlerinin katkı sağlayacağı katılımcı bir ortamın sağlanması bunlar arasında sayılabileceği, ülkemizde de dünya ölçeğinde sürmekte olan tartışmaların yönlendirmesiyle ilkesel olarak “sürdürülebilir kentsel dönüşüm” yaklaşımının benimsendiği, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen 2009 Kentleşme Şurası çalışmaları kapsamında; Kentsel Dönüşüm, Konut ve Arsa Politikaları Komisyonu’nun da benimsediği ana amacın “ekonomik gelişme, sosyal gelişme ve çevresel koruma” boyutlarını içeren “sürdürülebilir kentsel dönüşüm” olarak ifade edildiği, anılan ana amaç kapsamında kentsel dönüşüme yönelik olarak benimsenen hedeflerin ise; kapsamlı ve bütünleşik ‘sürdürülebilir kentsel dönüşüm’ çerçevesinde, ‘kentsel sorunların çözümlenmesini sağlayan ve değişime uğrayan bir bölgenin ekonomik, fiziksel, sosyal ve çevresel koşullarına kalıcı bir çözüm sağlamayı amaçlayan geniş kapsamlı bir vizyon ve eylem’ tanım ve amacı esas alınarak ulusal kentsel dönüşüm vizyonu ile uzun soluklu politika/strateji/hedeflerin belirlenmesi, kentsel dönüşüm politika ve uygulamalarının geniş kapsamlı kentsel politikalar ve uygulamaların bir parçası olması, kentsel dönüşüm projelerine ilişkin hem modern yeni çevrelerin inşa edilmesi, hem de ekonomik büyümeyi sağlayan sektörler üzerinden kentlerin yarışabilirliğini destekler nitelikte dönüşümün ekonomik boyutunun hazırlanması, kentsel dönüşüm projelerinin sosyal kalkınma boyutunun olması, kentsel dönüşüm projelerinin çevresel koruma yaklaşımı ile hazırlanması, genel anlamda tarihi dokuda ve özellikle sit alanlarında, kültürel değeri olan konut stokunun korunması da dâhil olmak üzere, koruma eksenli kentsel dönüşüm yaklaşımının benimsenmesi, kentsel dönüşüm projelerinin kent içinde sosyal eşitsizlik yaratmaması, belli gruplar açısından bir ödül vasfı taşımaması, farklı gelir grupları arasında adaletsizliğe yol açmaması ve gecekondu gibi yasadışı kullanımları özendirici olmaması, kentsel dönüşüm yönetimine ilişkin kurumsal düzenlemelerin yapılması, kentsel dönüşüm uygulamalarında gerekli finansman kaynaklan için ulusal ve uluslararası fonlardan faydalanmayı olanaklı kılacak modellerin geliştirilmesi, kentsel dönüşüm projelerinin öngörüldüğü çerçevede hazırlanıp uygulanabilmesi için ilgili tüm tarafların kapasite artırma programlarına dâhil edilmesi, anılan hedeflerin, Bütünleşik Kentsel Gelişme Stratejisi ve Eylem Planı (KENTGES) ile sürdürüldüğü;

Dava dosyasına sunulan bilgi ve belgeler arasında Ankara Büyükşehlr Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmış olan “A1 Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı Sınırına ilişkin Gerekçe Raporunun toplam 4 sayfadan oluştuğu, raporun ilk iki sayfasının 5393 sayılı Yasanın 73. maddesinin metni, üçüncü sayfasının alana ilişkin teklif sınırının işlendiği uydu görüntüsü, üçüncü ve dördüncü sayfasının “kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı” olarak ilanına ilişkin gerekçelerin toplandığı, gerekçe bölümünde özetle: alanın yaklaşık 220 hektarlık yüzölçüme sahip olduğu ve turizm, sosyal donatı ve rekreasyon ve konut alanları amacıyla kullanılacağı, teklife konu alanın, çoğunluğu mera vasıflı ve kamu orta malı niteliğinde 579, 637, 638, 639, 694, 895, 896, 1706 ve 1708 sayılı parseller ile mera vasıflı özel mülkiyete konu muhtelif kadastro parsellerini kapsadığı, kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı sınır ilanı ile mera vasfında olan fakat halihazır durumda mera olarak kullanılmayan, kentsel alanlara yakın turizm potansiyeli yüksek olduğu ifade edilen alanın 1982 yılından bu yana yeterli düzeyde gelişim sağlayamamış olduğu gerekçesiyle tek merkezli bir koordinasyon ile akıcı ve hızlı bir şekilde kente kazandırılarak turizm, sosyal donatı ve rekreasyon ve konut alanları oluşturulmasının amaçlandığı, proje alanı ve yakın çevresinde bu çalışma neticesinde çoğunluğu kamu mülkiyetindeki bu parsellerden faydalı bir alan oluşturularak, alanın kente kazandırılacağı ve kamuya artı getiri oluşacağı, bu sebeple, 5393 sayılı Yasa’nın 73. maddesinin Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na verdiği yetkiler çerçevesinde, gerekli olan bütün bu imar çalışmalarının yapılabilmesi amacıyla tek merkezli bir koordinasyonun olması ve kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı talebine konu alanın ilan edilmesi gerektiği ifade edilmiş, ancak alanda herhangi bir çöküntü veya eskime gibi yapılaşmaya ilişkin sorunlar bulunmadığı, dava konusu KDGPA sınırı ilanını nedenleyen ve fiziki planlama ile çözülemeyen fiziksel, fonksiyonel, ekonomik ve çevresel bozulma parametrelerinin ve kente yönelik olumsuz etkilerinin neler olduğunun belirtilmediği, dava konusu işleme gerekçe olarak alanın tek merkezli bir koordinasyon amacı ile “kentsel dönüşüm” veya “kentsel gelişim”e yönelik “proje alanı” olarak tespit edildiği anlaşılmakta ise de, söz konusu gerekçe ile alanın ilanını zorunlu kılan nedenlerin ne olduğunun belirtilmediği, KDGPA sınırı tespitinde hangi kriterlerin dikkate alındığına ilişkin hiçbir teknik, nesnel ya da bilimsel bir dayanak bulunmadığı, belirlenen sınıra ilişkin hiçbir tespit, analiz ya da sentez çalışmasının bulunmadığı ve sınırın mülkiyet desenine bağlı olarak belirlenmiş olduğu, KDGPA sınırının alan büyüklüğü mevzuata uygun olmasına karşın, sınıra temel teşkil eden alan kullanımlarının yerseçim ve büyüklük kriterlerine ilişkin bir analitik değerlendirme yapılmadığı, söz konusu alanda imar planı kararları ile hedeflenen kullanımların hayata geçmesini engelleyen unsurların neler olduğunun belirtilmediği, dava konusu alanda üst ölçekli ve geçmiş planlama kararları ile öngörülen “Kayak Merkezi”, “Turizm Tesis Alanı” ve “Diğer Tarım Alanları” kullanımlarının kentsel dönüşüm alanı sınırları içerisinde değiştirilmesi neticesinde öngörülen konut alanlarına gelecek kalıcı nüfusun gereksinimlerinin, turizm ve tarım amaçlı kullanımların nasıl çözümleneceğine ilişkin hiçbir öngörüde bulunulmadığı, alanın KDGPA olarak ilan edilmesini zorunlu kılan hususların neler olduğunun belirtilmediği, alanda 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili imar uygulama araçlarının dava konusu alanda işletilmesini engelleyen nedenlerin neler olduğunun belirtilmediği ve KENTGES Belgesinde taahhüt edildiği üzere, dava konusu alandaki “dönüşüm” ve “gelişim” sürecinin, hangi katılım süreçleri ile gerçekleştirilmesinin hedeflendiğine ilişkin hususlara yer verilmediği; KDGPA sınırının nesnel, teknik ve bilimsel veri, tespit ve analizlere dayandırılmamış olması nedeni ile dava konusu işlemin şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırı olduğu, alanın 1/25.000 ölçekli 2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı’nda “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı” olarak belirlenmiş olan kısmının “Kayak Merkezi”, “Turizm Tesis Alanları” ve “Tarım Alanları” kullanımında kaldığı; yürürlükteki alt ölçekli plan kararlarına bitişik konumdaki 220 hektarlık alan için öngörülen ve kalıcı nüfus içeren kullanım kararlarının üst ölçekli plan kararlarına aykırı kararlar içermesi itibariyle “kentsel alanlara yakın turizm potansiyeli yüksek bir alanın 1982 yılından günümüze yeterli düzeyde gelişim sağlayamamış olması” hususunun alan sınırına temel gerekçe olarak kabul edilemeyeceği; üst ölçekte 1/25.000 ölçekli Ankara Nazım İmar Planı kararları açısından bakıldığında, dava konusu Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı sınırı kararına esas teşkil etmesi itibariyle yürürlükteki plan kararlarının bağlayıcı olduğu dikkate alındığında, anılan alanda mevcut alt ölçekli plan sınırları dışı için üretilecek konut, turizm ve donatı alanları amaçlı plan kararlarında üst ölçekli plan stratejilerine uygun bir sürecin işletilmediği, 1/25.000 ölçekli Başkent Ankara Nazım İmar Planı çerçevesinde KDGPA sınırları içerisinde planlanması hedeflenen kullanım kararlarının üst ölçekli planın koruma ilkeleri bağlamında esas alınması gerektiği, üst ölçekli planın B.5.6. sayılı hükmünde belirtildiği üzere A2 Merkezi olarak öngörülen alanların çevresinin doğal yapı ve dengesinin bozulmaması gerektiği, üst ölçekli plan ile öngörülen temel ilke ve stratejiler çerçevesinde yapılması gereken sektörel ana planların, “uygulamaya yönelik yön gösterici belgeler olarak havza bazında sürdürülecek nazım imar planları için de vazgeçilmez bir gereklilik olduğu”nun plan raporunda açık bir şekilde ifade edildiği, söz konusu ana planlar arasında “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanları Ana Planı” da bulunduğu, dolayısıyla alana yönelik, KDGPA sınırı ile bu sınırlar için hazırlanacak alt ölçekli planlar ile öngörülecek plan kararlarının söz konusu “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanları Ana Planı”nın üretilmesi sonrasında geliştirilmesi gerektiği, ancak Ankara kent bütününe yönelik “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanları Ana Planı” üretilmeden, dava konusu alana ilişkin “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı” ilanında, konut, turizm, sosyal donatı ve rekreasyon kullanımlarının öngörüldüğü; KDGPA ilanının üst ölçekli plan hükümlerinin B.3.6. maddesinde belirtilen Kültür-Turizm Alan Planı kapsamında ele alınması gerektiği, buna karşılık davalı idareler tarafından sunulan savunma dilekçelerinde ve alanın KDGPA ilanına ilişkin Gerekçe Raporu’nda bu yönde bir gerekçelendirmeye yer verilmediği, Ana Plan belgeleri olmaksızın, üst ölçekli plan kararları ile öngörülen kullanım kararlarına uyulmaksızın ve KDGPA ilanına esas herhangi bir bilimsel ve analitik çalışma yapılmaksızın tarif edilen konut, turizm ve rekreasyon kullanımlarının hedeflendiği ve böylece dava konusu KDGPA sınırının üst ölçekte 1/25.000 ölçekli Başkent Ankara Nazım İmar Planı ilke ve hükümleri ile çeliştiği, dava konusu “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alan Sınırı”nın belirlenmesine ilişkin işlemin, içerisinde olduğu alanın hiçbir üst ölçekli planın parçası olmadan, bütüncül yaklaşımlara ve Ankara kentinin planlama tarihine aykırı bir gelişme tarif etmesi, gerek geçmiş plan süreçleri, gerekse üst ölçekli plan kararlarıyla uyumsuz kullanım kararlarını dayanak alması nedeniyle, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, plan tekniğine, plan bütünlüğüne, kamu yararına ve Ankara kentinin yüzyıla yaklaşan planlama pratiğine aykırı olduğu tespitlerine yer verilmiştir.

Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, davalı idarelerden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından bilirkişi raporuna itiraz edilmiş ise de, söz konusu raporun ayrıntılı bir inceleme ürünü olması ve karar vermeye yeterli tespit ve açıklamaları içermesi karşısında itiraz yerinde görülmeyerek, rapor Dairemizce karar oluşturulmasına esas alınabilecek nitelikte görülmüştür.

2023 Başkent Ankara 1/25000 ölçekli Nazım İmar Planının 10. Uygulama İlke ve Araçları başlıklı kısmının 10.1. Uygulama İlkeleri bölümünde, “2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı, bir imar planı olarak sınırlandırılmadığından, kentin bütününe ilişkin gelişmeleri yönlendirecek bir plan” olduğu belirtilmiştir. Plan Dönemi İçi Etaplama ve Öncelikler başlığı altında ise öncelikler, “Planın temel omurga olarak tanımladığı “Ana Planlar”ın yapılması, Planın ardından yapılması öngörülen 5 temel “Koridor Bazındaki Nazım Planların” yapılması, Plan belgesi üzerinde, ÖPB notasyonu ile gösterilen “Özel Planlama Bölgeleri”nde yapılacak yenileme, dönüşüm vb özel projelerin hayata geçirilmesi,” olarak belirlenmiştir. 10.2. Uygulama Araçları, Ana Planların Yapımı başlığı altında ise, 2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı kapsamında öncelikle, bir dizi sektörel ana planın kent bütünü ölçeğinde yapılmasının hedeflendiği, “Plan Koşulları” içinde isimleri ve detayları tanımlanan bu Ana Planların, planın temel yaklaşımı olan süreç tasarımı açısından en önemli gereklilikler olduğu, bu planların, katılımcı bir yaklaşım ile üretilmesi, tartışılması ve kendisinden sonraki süreç ve uygulamaları da tanımlamasının beklenmekte olduğu belirtilmiştir. Ana Planlar ile eşgüdümlü olarak, bu planın temel ilke ve yaklaşımları ile uyumlu olmak üzere öncelikle 5 temel koridor bazında nazım imar planlarının üretilmesi ilkesi benimsenmiştir. Plan Koşulları, Temel İlkeler başlığı altında düzenlenen 3/g maddesinde, Ana Planlar sayılmış, Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanları Ana Planı da bu Ana Planlar arasında yer almaktadır. “Konut Alanlarında, Koruma, İyileştirme, Dönüşüm ve Gelişme Stratejileri” başlıklı Plan Notunun 3. Kentsel Dönüşüm Öngörülen Alanlar kısmında, “KD” ile gösterilen kentsel dönüşüm ve yenileme alanlarının, plansız gelişen, fiziki ve sosyal çevre koşulları sağlıksız ya da afet riski olan bölgeleri kapsadığı,bu alanlarda dayanıklı ve sağlıklı kentsel çevre oluşturulması amacı ile yenileme stratejilerine dayalı gerektiğinde imar haklarını aktarabilecek kentsel dönüşüm planları yapılacağı; düzenli ya da düzenlenecek meskun konut alanlarının, mevcut kentsel yaşamın sürdüğü ve kentsel sorunların odaklandığı noktalar olduğu noktasından hareketle, bu alanların düzenlenmesi sırasında “kentsel yaşam kalitesini arttıracak”, kentsel hizmetlerin nitelik ve niceliğini geliştirecek, planlı ancak yapılaşmamış sosyal donatı alanlarının hayata geçmesini sağlayacak, yeni sosyal donatı alanı potansiyellerini araştırıp değerlendirecek, kentsel teknik altyapı gereksinimlerini tespit edip, eksiklikleri giderebilecek müdahale biçimlerinin ve stratejilerin geliştirilmesinin ve uygulanmasının esas olduğu belirtilmektedir.

Öte yandan, 1/25.000 ölçekli Başkent Ankara Nazım İmar Planının B.5.6. Kayak Merkezi başlığı altında, Elmadağ eteklerinde A1 ve çevresinde faaliyette bulunan A2 Merkezini tanımladığı, bu alan ve çevresinin doğal yapı ve dengesi bozulmaksızın, kayak potansiyelinin etkin ve verimli bir biçimde değerlendirilebileceği bir çalışma yapılması, turizm ve spor faaliyetlerinin bu alanla bütünleşen ve alanın doğal yapısına zarar vermeyen bir biçimde geliştirilmesinin sağlanacağı, “Açık ve Yeşil Alanlar Ana Planı” ilkelerine uyulacağı belirtilmiştir.

5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesinin birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarının; beşinci fıkrasının ikinci cümlesinin, altıncı fıkrasının birinci cümlesinin, yedinci ve sekizinci fıkralarının, dokuzuncu fıkrasının üçüncü ve dördüncü cümlelerinin, onuncu fıkrasının, onbirinci fıkrasının ikinci, üçüncü ve dördüncü cümlelerinin, onikinci fıkrasının, onüçüncü fıkrasının ikinci cümlesinin ve 5998 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin iptali istemiyle açılan davada Anayasa Mahkemesince verilen 18.10.2012 tarihli, E:2010/82, K:2012/159 sayılı kararında da, “Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine ilişkin planlar, kentleşmeye yönelik yaklaşımların yeniden gözden geçirildiği, düzenli, sağlıklı ve sürdürülebilir kent mekânlarının oluşturulmasını amaçlayan, bu bağlamda mevcut imar planlarının ve uygulamalarının sorgulanarak yeniden içerik kazandırıldığı planlardır. Bu itibarla bu planlar, tanımlarında yer alan özel amaçlar ya da özel alanlar için yapılmalarına rağmen, nitelikleri itibariyle ya her türlü ölçekte bir il çevre düzeni planı ya bir nazım imar planı ya da bir uygulama imar planıdırlar. Bu nedenle,kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine ilişkin planların imar hukukunun kapsamı dışında, imar mevzuatından bağımsız ve kopuk olduğu söylenemez.”

“İdare hukuku bakımından tüm idari işlemlerin nihai amacı kamu yararıdır.Bu nedenle imar planları da kamu yararı amacıyla yapılması gereken düzenleyici işlemlerdir. Bu kapsamda imar planları, planlanan yörenin bugünkü durumunun, olanaklarının ve ilerideki gelişmesinin gerçeğe en yakın şekilde saptanabilmesi için coğrafî veriler, beldenin donatımı ve mali, sosyal kültürel ve ticari yönden kullanılışı gibi konularda yapılacak araştırma ve incelemeler sonucu elde edilecek bilgilere göre, çeşitli kentsel işlevler arasında var olan veya edinilecek olanaklar ölçüsünde, en iyi çözüm yollarına ulaşmak, belde halkına iyi ve uygar bir yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla, kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus, alan ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanlar arasındaki bağlantıları, halkın sosyal ve kültürel gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı ile ilgili konular göz önüne alınarak hazırlanır ve koşulların uygun kıldığı biçimde ve zamanda kanunlarda öngörülen yöntemlere uygun olarak değiştirilebilir.”

“İmar planı yapma yetkisine sahip olan belediyelerin, imar planı niteliğindeki kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini yaparken imar planlarının hazırlanmasında göz önünde bulundurulacak hususları dikkate almaları gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.”

“Öte yandan, belediyelere verilen bu yetki sınırsız olmayıp, başta kamu yararının sağlanmasının yanı sıra, hizmet gerekleri, şehircilik ve planlama ilkeleri ve bu yetkiyi öngören yasal düzenlemelerdeki amacın gerçekleştirilmesi ile sınırlıdır. Diğer taraftan, idare, takdir yetkisini kullanırken, hukukun genel ilkelerine ve hakkaniyete de uymak zorundadır. İdarenin yaptığı her eylem ve işlemde bu ilkelere uygun hareket etmesi bir zorunluluktur. Zira hukuk devleti ilkesinde idarenin hukuka bağlılığı esas olup idarenin faaliyetlerinin hukuka uygunluğu yargı denetimine tabidir. Anayasa’nın 125. maddesinde de ‘İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.’ denilerek idarenin hukuka bağlılığı, yargı denetimi sayesinde etkili biçimde sağlanmış ve idare edilenler, idarenin kanunsuz ve keyfi davranışlarına karşı korunmuştur.

Dava konusu kurallarla belediyelere verilen kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulama yetkisi, günümüzde hızlı kentleşmenin ortaya çıkardığı sorunlara sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak çözüm üretmek ve sürdürülebilir, yaşanabilir, sağlıklı ve çağdaş kentlerin yaratılması amacıyla, kamu yararını gerçekleştirmeye yönelik olarak verilmiş bir yetkidir.” değerlendirmelerine yer verilmiştir.

Yukarıya alıntılanan 2023 Başkent Ankara 1/25000 ölçekli Nazım İmar Planı plan notları ile Anayasa Mahkemesi kararı birlikte değerlendirildiğinde, kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarının, plansız gelişen, fiziki ve sosyal çevre koşulları sağlıksız ya da afet riski olan bölgeleri kapsaması gerektiği ya da bu alanların dönüşümünü sağlamak amacıyla plansız ve boş alanların da bu proje kapsamına alınabileceği, belediyelerin kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini yaparken imar planlarının hazırlanmasında göz önünde bulundurulacak hususları dikkate almaları gerektiği, belediyelere verilen bu yetkinin sınırsız olmadığı, başta kamu yararının sağlanmasının yanı sıra, hizmet gerekleri, şehircilik ve planlama ilkeleri ve bu yetkiyi öngören yasal düzenlemelerdeki amacın gerçekleştirilmesi ile sınırlı olduğu anlaşılmakta olup bu manada, davalı idarece hangi plansız gelişen ya da fiziki ve sosyal çevre koşulları sağlıksız veya afet riski taşıyan alanların kentsel dönüşüm ve gelişim proje kapsamına alındığının gerekçe raporunda açıkça ortaya konması ve gerekmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde, iptal davaları; idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır. Dava konusu işlem ile 5393 sayılı Belediye Kanununun 73.maddesi (sebep)uyarınca konut üretimi (amaç)için yetkili Ankara Büyükşehir Belediye Meclisince karar verilmesi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile karara ekli krokide sınırları belirtilen Ankara İlindeki bazı alanların kentsel dönüşüm ve gelişim alanı (konu) olarak belirlenmiştir. İdari işlemlerin, Anayasa Mahkemesinin yukarıdaki kararında da belirtildiği gibi nihai ve tek amacı kamu yararıdır. İdari işlemlerin kamu yararı amacıyla tesis edilip edilmedikleri, uyuşmazlığın içeriğine/niteliğine göre, başka bir ifadeyle idari makamlarca gösterilen sebebin kamu yararını amaç edinip edinmediğini incelenmek suretiyle idari yargı mercilerince belirlenmektedir.

5393 sayılı Yasanın 73. maddesinde, belediyelerin, belediye meclisi kararıyla; konut alanları üretmek amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilecekleri ifade edilmiştir. İdarelerin konut üretimi ihtiyacını tespit etme ve buna ilişkin politikalar üretmek hususunda takdir yetkileri bulunduğu açık olmakla beraber bu yetki sınırsız ve mutlak olmayıp yargı denetimine tabidir. Aksi takdirde, idari makamlarca tesis edilen işlemlerin kamu yararı taşıyıp taşımadıklarının denetimi imkansız hale gelecek ve böylece yönetilenlerin hukuku korunamayacaktır. Konut üretimi amacıyla tesis edilen dava konusu idari işlemin, kamu yararı taşıyıp taşımadığının belirlenmesi idari işlemin gerekçelerinin bilimsel, teknik ve nesnel olarak ortaya konulmasına bağlıdır.

Bu durumda, alanın tek merkezli organizasyon gerekçesi ile “kentsel dönüşüm” veya “kentsel gelişim”e yönelik “proje alanı” olarak tespit edilmesini zorunlu kılan nedenlerin ne olduğuna ve sınır tespitinde hangi kriterlerin dikkate alındığına ilişkin hiçbir teknik, nesnel ya da bilimsel dayanağın bulunmadığı, sınırın nesnel, teknik ve bilimsel veri, tespit ve analizlere dayandırılmadığı ve sınıra temel teşkil eden alan kullanımlarının yerseçim ve büyüklük kriterlerine ilişkin bir analitik değerlendirme yapılmadığı, KDGPA sınırının belirlenmesine ilişkin işlemin, içerisinde olduğu alanın hiçbir üst ölçekli planın parçası olmadan, bütüncül yaklaşımlara ve Ankara kentinin planlı gelişme tarihine aykırı olarak bir gelişme yönü tarif etmesi nedeniyle, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, plan tekniğine, plan bütünlüğüne, kamu yararına ve Ankara kentinin yüzyıla yaklaşan planlama pratiğine aykırı olduğu, KDGPA ilanı ile üst ölçekli plan kararları ile öngörülmeyen ve ilave konut alanlarını da içeren yapılaşmalar hedeflendiği ve üst ölçekli planda diğer tarım alanları kapsamındaki mera alanlarının da mera vasfından çıkarılarak tarım dışı kullanımlara konu edilmelerini öngören yeni plan kararlarının üretileceği hususları dikkate alındığında, KDGPA sınırı içine alınarak gelişmesi öngörülen alanların, alt ölçekli plan kararları getirilmiş alanların dışında, çok daha büyük ölçekli, yaklaşık 220 hektarı kapsayan bir bölgeye yayılması ile gerekçe raporunda planlanmasının hedeflendiği belirtilen kullanım kararlarının üst ölçekli plan kararları ile çeliştiği, dava konusu KDGPA sınırı kararına esas teşkil etmesi itibariyle yürürlükteki üst ölçekli plan kararlarının bağlayıcı olduğu dikkate alındığında, yürürlükteki alt ölçekli plan kararlarına bitişik konumdaki 220 hektarlık alan için öngörülen ve kalıcı nüfus içeren kullanım kararlarının üst ölçekli plan kararlarına aykırı kararlar içermesi itibariyle “kentsel alanlara yakın turizm potansiyeli yüksek bir alanın 1982 yılından günümüze yeterli düzeyde gelişim sağlayamamış olması” hususunun alan sınırına temel gerekçe olarak kabul edilemeyeceği, üst ölçekte 1/25.000 ölçekli Başkent Ankara Nazım İmar Planı ilke ve hükümleri çerçevesinde, dava konusu KDGPA sınırı ilanının üst ölçekli plan ile öngörülen Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Ana Planı ve Kültür–Turizm Ana Planı ile uyumlu olması gerekirken, ilgili Ana Plan belgeleri olmaksızın, üst ölçekli plan kararları ile öngörülen kullanım kararlarına uyulmaksızın ve KDGPA ilanına esas herhangi bir bilimsel ve analitik çalışma yapılmaksızın tarif edilen konut, turizm ve rekreasyon kullanımlarının hedeflendiği dava konusu KDGPA sınırının üst ölçekte 1/25.000 ölçekli Ankara Nazım İmar Planı ilke ve hükümleri çeliştiği anlaşıldığından dava konusu “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alan Sınırı”nın belirlenmesine ilişkin idari işlemin, içerisinde olduğu alanın hiçbir üst ölçekli planın parçası olmadan, bütüncül yaklaşımlara ve Ankara kentinin planlama tarihine aykırı bir gelişme tarif etmesi, gerek geçmiş plan süreçleri, gerekse üst ölçekli plan kararlarıyla uyumsuz kullanım kararlarını dayanak alması nedeniyle, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, plan tekniğine, plan bütünlüğüne, kamu yararına aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.

KARAR SONUCU: Açıklanan nedenlerle; 1. Dava konusu 15/06/2015 tarihli, 2015/7736 sayılı Bakanlar Kurulu (Cumhurbaşkanı) kararı ile bu kararın davacıya tebliğine ilişkin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığının 11/08/2015 tarihli, 4845-12477 sayılı yazısının İPTALİNE,

2.Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam 4.910,10-TL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine, 3.Karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 2.475,00-TL vekâlet ücretinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine,

5.Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine, 6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen otuz (30) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 16/05/2019tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir