1. Anasayfa
  2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2002/7402 K: 2002/8605 T.4.7.2002


Mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya aittir; ancak idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerekir.

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, kıyı kenar çizgisi içinde kalan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yere elatmanın önlenmesi, yıkım isteğine ilişkindir.Davalı, tecavüz edildiği iddia edilen yerin 45 nolu parselin çapı kapsamında kaldığını, 45 nolu parsel maliklerinin dava dışı kişiler olduğunu bu nedenle husumetin kendisine yöneltilemeyeceğini savunmuş, mahkemece 1.10.2001 günlü rapor eki krokide A ile gösterilen 16.76 m2 lik bölüm yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

Davada ileri sürülen iddianın ve savunmanın içeriğine göre, yanlar arasındaki uyuşmazlığın M.Y.nın eski 641 yeni 715 maddesi ve kıyı kenar çizgisinin saptanmasından kaynaklandığı açıktır.

Bilindiği üzere,son kez yürürlüğe giren 3621 sayılı kıyı kanunu’nun “kıyı kenar çizgisini”belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9.maddeleri,Anayasa Mahkemesinin iptal kararı kapsamı dışında bırakılmış;anılan kanun maddesinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekle olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da “kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğuna; ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 9.maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine” işaret edilmiştir.

Hal böyle olunca, öncelikle idare tarafından 3621 sayılı Kanunun 9.maddesi hükmüne göre “kıyı kenar çizgisi” haritasının düzenlenip, düzenlenmediği araştırılmalı, ondan sonra, üç jeologtan oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve Tapu Fen Memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılmalı; harita düzenlendiğinin ve yukarıda değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı’nda belirtildiği şekilde işlem gördüğünün, böylece davanın taraflarını bağlayan bir içerik kazandığının anlaşılması durumunda “kıyı kenar çizgisi” idarenin düzenlendiği harita ya değer verilerek saptanmalıdır. Harita düzenlenmediğinin yada düzenlenipte 5/3 sayılı kararda yazılı olduğu gibi bizzat bildirim yapılmadığının veya ilanen bildirime karşın, idari yargıya başvurulmadığının ortaya çıkması halinde ise, kıyı kenar çizgisi, bilimsel verilerden ve düzenlenmiş olmakla birlikte bağlayıcılık niteliğini kazanamamış haritadan yararlanılarak belli edilmeli belirlenen çizgi Tapu Fen memuru sıfatını taşıyan uzman bilirkişinin krokisine infazda kuşkuya yer bırakmayacak biçimde yansıtılmalı ve sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.

Somut olaya gelince; uyuşmazlığı sona erdirecek nitelikte bir soruşturma yapılmadığı gibi, her ne kadar davalı kendisine husumet yöneltilemeyeceğini savunmuş ise de, keşifte bilgisine başvurulan tanıklar yıkımı istenen binaların davalı tarafından yapıldığını, halende davalı tarafından kullanıldığını bildirmişlerdir. Yapılan uygulama ile de, davalı binaların dava dışı kişiler adına kayıtlı (45 nolu parselin imar uygulaması sonucu oluşan) 5 nolu parselin dışında kısmen 622 ada 1 nolu parsel içinde kısmen de boşlukta kaldığı saptanmış durumdadır.

Hal böyle olunca öncelikle 622 ada 1 nolu parsel kaydının getirtilmesi, maliklerinin kim olduğunun açıklığa kavuşturulması bu parsel kapsamında olan binalar yönünden hazinenin aktif dava ehliyetinin irdelenmesi, ondan sonra yukardaki ilkeler ve 3621 sayılı yasa uyarınca uygulama yapılması, çekişmeli taşınmazın niteliğinin (MY. nın eski 641- yeni 715 maddesinde sayılan yerlerden olup olmadığının) duraksamaya yer vermeyecek biçimde belli edilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek, 1975-1977 yıllarında yürürlükte olan yasa hükümlerine göre hazırlanmış kıyı kenar çizgisine değer verilerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.

Sonuç: Tarafların temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK: nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 4.7.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.