1. Anasayfa
  2. Yargıtay Kararları

Kadastro Kanunu Yargıtay Kararları


Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1996/1-336 K: 1996/493 T:19.6.1996

Taşınmaz malikinin tapulama sırasında kadastro teknisyeni huzurunda taşınmazının zilyedi adına tespit ve tesciline muvafakatını bildirmesi mülkiyetin zilyet adına geçirilip onun üzerine tapulama tesbiti yapılabilmesi için yeterli kabul edilmiştir. Ancak muvafakat beyanı ile mülkiyet zilyet olan kişiye hemen geçmeyeceğinden mülkiyetin geçirilmesi tespit tutanağının kesinleşmesi ile mümkün olabilir. Yorum yolu ile yargıtay inançları birleştirme kararının uygulama alanı genişletilemez. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1988/1-825 K: 1988/964 T: 23.11.1988

Gerek 766 sayılı Yasa’nın 31/2 ve gerekse 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. Maddelerinin özel mülkiyete konu olamayacak, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler hakkında hazine tarafından açılacak davaları 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi tutmamış olmaları; ve davanın 3402 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden önce 766 sayılı yasa zamanında açılmış olması karşısında uygulanma kabiliyetinin bulunmaması nedenleriyle hak düşürücü süreye ilişkin direnme kararı yerindedir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2001/8-480 K: 2001/519 T:13.6.2001

Zilyetliğin çekişmeli hale gelmesi için mutlaka karşı tarafın dava açması şart değildir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1997/8-218 K: 1997/484 T: 4.6.1997

Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler, imar ve ihya edilmedikçe, kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yolu ile iktisap edilemez. Taşınmazın, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tescil istemi, aynı zamanda imar-ihya nedeniyle tescil talebini de kapsar. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 1994/654 K: 1994/5645 T: 30.5.1994

Hazine adına tapuda kayıtlı bulunan taşınmaz, kaçak ve yitik kişilerden Hazineye geçmiş ve dayanılan vergi kaydı da uyuşmazlık konusu taşınmazı Hazine olarak okumakta ise, Hazineye ait taşınmazların değişebilir sınır niteliğinde olması kuralı gereğince, zilyetlikle kazanılması talebi reddedilip, Hazine adına tesciline karar verilmelidir. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 1995/479 K: 1995/1105 T: 6.2.1995 3402/18

Komşu parsellere ait vergi kayıtları, uyuşmazlık konusu taşınmazı harman yeri olarak okuduğu takdirde, bu olgunun aksi yönündeki tanık ve bilirkişi ifadeleri hukuken bir değer taşımaz. Kamu orta malı niteliğindeki genel harman yeri kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile kazanılamaz. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1997/370 K: 1997/627 T: 7.2.1997

Davalının tutunduğu tapu kaydı tescil davası sonucu oluşturulmuş olup haritası bulunmaktadır. Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi uyarınca kayıt kapsamının, haritanın uygulanması yoluyla belirlenmesi zorunludur. Ancak bu belirleme sonucu tapu kaydı kapsamı dışında kalan kesim bulunduğu takdirde, bu kesimin zilyedi gösterilmek suretiyle Hazine adına tescili gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 1995/4294 K: 1995/5547 T: 21.9.1995

Kadastro hakimi; asliye hukuk mahkemesinden aktarılan, davaya konu olan ve malik hanesi açık bırakılan parsel hakkında düzenli sicil oluşturmak ve kararın hüküm fıkrasında, adına tescil kararı verilen kişilerin açık kimliklerini ve pay oranlarını belirtmek zorundadır. Ayrıca, kararın eki niteliğinde bulunmayan kadastro tutanaklarına atıf yapılarak hüküm kurulamaz. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1995/3887 K: 1995/4058 T: 19.6.1995

3402 s. Kadastro Kanunu’nun 30/2. maddesinde, hangi hallerde re’sen gerçek hak sahibinin belirlenmesi gerektiği belirlenmiştir. Somut olayda 30. maddedeki üç ayrık halden hiç birisi mevcut bulunmadığından, inceleme ve verilecek karar, itiraz edenlerin itirazı ile sınırlı olmalıdır. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1997/6527 K: 1998/236 T: 27.1.1998

Sel baskını nedeniyle taşınmazın belli bir süre kullanılmamış olması iradi terk olarak nitelenemeyeceğinden zilyetliğin kesilmesi söz konusu olmaz. Kadastro tutanağında malik haneleri doldurulmuş olan taşınmazın kadastro tespitine itirazda, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 30. maddesindeki ayrık hallerden hiçbirisi bulunmadığı takdirde, dava açmayan dava dışı kişiler adına tescil kararı verilemez. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1995/2468 K: 1995/2453 T: 11.4.1995

Köy tüzel kişiliğinin özel mülkiyetinde bulunan ve tapuda kayıtlı bulunan taşınmazın devri konusunda kaymakamlıkça onanmış, köy derneğine ait bir karar bulunmadığı takdirde yapılan satış hukuken geçersizdir. Bu satışa dayanarak taşınmaza zilyet olan kişi, Kadastro Kanunu’nun 13/B-b maddesi hükmünden yararlanamaz. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 1993/1886 K: 1993/2626 T: 29.3.1993

Taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım istemi ile sulh mahkemesinde açılan davanın devamı sırasında, bölgeye kadastro gelmesi ve taşınmaza ait tapulama tutanağının düzenlenmesi halinde, davaların ayrılmasına ve elatmanın önlenmesiyle ilgili davanın kadastro mahkemesine gönderilmesine karar verilmeli, sulh mahkemesindeki yıkım kararı hakkındaki… Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1998/540 K: 1998/253 T: 9.2.1998

Zilyetlik, taşınmazın ekonomik amacına uygun olarak sürdürüldüğü takdirde, zilyetlikle taşınmaz edinme hükümleri uygulama olanağı bulur. Bu itibarla, tarım yapılması mümkün olmayan taşınmazda, kendiliğinden yetişen kamış bitkilerinin kurutulup, hayvan yemi olarak değerlendirilmesi, iktisap sağlayıcı nitelikte zilyetlik olarak kabul edilemez. Zilyetlikle birleşmeyen, ayrıca bir mülkiyet belgesi de sayılmayan vergi kaydına dayanılarak hüküm tesisi isabetsizdir. Devamını Oku

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 1995/1755 K: 1995/12485 T: 20.11.1995 

Tapulu taşınmazın satışı, resmi şekilde yapılmadıkça geçerli değildir. Tapulu taşınmazın tapu dışı satışı geçersiz olmasına rağmen, tespit tarihine kadar eklemeli zilyetliğin iktisaba yeterli süreye ulaşması halinde, sonradan tapu ile malik olan davalının somut olaya göre iyiniyetli olduğu kabul edilemez durumda ise zilyedin açtığı tapu iptal davası yerindedir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1992/1-395 K: 1992/467 T: 16.9.1992

Taşınmaz kadastro tespiti görmemiş olsa da bulunduğu bölgede kadastro çalışmaları başladığından, zilyedin leh ve aleyhine açılan davalarda, zilyede tanınan haklar iddia ve defi olarak ileri sürülebilir. Kadastro Kanunu’nun bir amacı da tapu dışı işlemlerin tasfiyesi olduğuna göre, davacı tapu dışı yolla iktisap ettiğini ileri sürdüğü taşınmazda bayiinin zilyetlik süresinin de kendi zilyetlik süresine eklenmesini talep edebilir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1994/8-34 K: 1994/251 T: 20.4.1994

Paylı mülkiyet halinde bir belgeye dayanmadan zilyetlikle kazanılabilecek taşınmaz malda getirilen sınırlamanın hesap edilip belirlenmesinde; bağımsız olarak tespit ve tescil edilen taşınmazlarda yüzölçümüne, paylı olarak tespit ve tescil edilen taşınmazlarda paya isabet eden yüzölçümleri eklenerek, toplamlarına değer verilerek hüküm verilmelidir. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1992/1071 K: 1992/3932 T: 18.2.1992

Davacı Hazine, duruşmada, dava konusu taşınmaza ait tespit tutanağında tarih ve numarası belirtilen tapu kaydına dayanarak mülkiyet iddasında bulunduğu takdirde; mahkemece, Hazine’nin dava sebebini ve delillerini bildirmediği gerekçe gösterilerek davanın açılmamış sayılması kararı vermesi usul ve yasaya aykırılık teşkil eder. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 1994/1349 K: 1994/6559 T: 20.6.1994

Usulüne uygun şekilde alınan ve davacı vekiline tebliğ edilen ara kararına rağmen keşif giderleri mahkeme veznesine yatırılmadığı gibi, noksan yatırılan masraf da tamamlanmadığından, mahkemece; yargılama giderlerinin yatırılmaması sebebiyle davanın reddi ve tespit gibi tescile karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1996/1297 K: 1996/1508 T: 18.3.1996

Tespite itiraz etmeyen kimse tarafından, bağımsız olarak açılan davanın, itirazı komisyonca reddedilen bir başkası tarafından süresinde açılan davaya katılma isteği olarak kabul edilmesi gerekir. Hazine tarafından açılan davanın, itirazı reddedilen kişi tarafından açılan davadan önceki bir tarihte açılmış olması sonuca etkili değildir. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1993/1116 K: 1993/7507 T: 15.6.1993

Kadastro Kanunu’nun 27. maddesi gereğince, müdahil olarak davaya katılanların iddialarına ait uyuşmazlığın, kadastro mahkemesinde görülebilmesi için açılmış bir dava bulunması ve müdahilin tutanağa itiraz etmemiş olması gerekir. Davacı Hazine tutanağa itiraz etmemiş, itiraz eden kişi de komisyonun ret kararına karşı dava açmamış ise, Hazinenin davası kadastro mahkemesinde görülemez. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 1990/16908 K: 1991/10007T: 8.7.1991

3402 s. Kadastro Kanunu’nun 31/1. maddesinde davada menfaatleri zıt olmamak şartı ile karı ve kocanın birbirlerini vekil tayin edebilecekleri hükme bağlanmıştır. Bu hükümle, yürürlükten kaldırılan 766 s. Tapulama Kanunu’nun 56. maddesinde öngörülen temsil kuralı daraltılmıştır. Devamını Oku

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu E: 1993/6 K: 1996/2 T: 29.3.1996

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 3/6. maddesi ile bilirkişi olarak görev yapmaları yasaklanan kişilerin, kadastro tutanağının düzenlenmesine katılmaları usule ilişkin aykırılık oluşturduğundan, mahkemece tutanaklar Kadastro Müdürlüğüne iade edilemez. Devamını Oku

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1994/6823 K: 1995/9972 T: 29.9.1995

Dava zilyetliğe dayalı tescil istemini içerdiğine göre, 3402 s. Kadastro Kanunu’nun 14. maddesindeki sınırlamalar nazara alınmalı, çalışma alanı içinde zilyedin belgeye dayanmaksızın adına tespit ve tescil olunan başka taşınmaz bulunup bulunmadığı, başka taşınmazlarla ilgili ayrı tescil davaları olup olmadığı, kadastro müdürlüğü, tapu sicil müdürlüğü ve hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulmalı, eğer bu nitelikte davalar varsa, aynı kişinin derdest tüm dava dosyaları birleştirilmeli, bunun sonucunda da belgesizden kazanılacak toprak miktarının 14. maddedeki sınırı aşıp aşmadığı saptanmalıdır. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1996/1273 K: 1996/1302 T: 12.3.1996

Müşterek mülkiyet hükümlerine göre zilyet edilen taşınmazlarda belgesiz zilyetlik yolu ile her paydaş, ayrı ayrı sulu toprakta 40, susuz toprakta 100 dönüm taşınmaz iktisap edebilir. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1995/6275 K: 1995/6194 T: 25.10.1995

Taşınmaza ait tapu kaydında, bu yerin kaçak ve yitik kişi yeri olarak gösterilmesi, o taşınmazın kaçak ve yitik kişilere ait olduğunun kesin delillerini teşkil etmez ise de, aksinin aynı kuvvete haiz belge ve delillerle kanıtlanması gerekir. Devamını Oku

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 1993/8937 K: 1994/12406 T: 3.11.1994

“Temlik Kanunları” denilen mübadil Rumlarla ilgili kanunlar uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar, maliki Hazine olduğu için, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla kazanılamazlar. Ancak zilyet bu nitelikteki bir taşınmazı, mübadeleden ve mülkiyetin Hazine’ye geçmesinden önce, Rum malikinden aldığını “muvazaadan ari” bir belge ile ispat ettiği takdirde, kazandırıcı zamanaşımı hükümlerine dayanarak taşınmazın mülkiyetini kazanabilir. Devamını Oku

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 1990/7765 K: 1990/7312 T: 21.9.1990

Sınır tespitleri aleyhine kadastro müdürlüğüne yapılan itiraz sonucu verilen karara karşı 7 gün içinde açılması gereken davada görevli mahkeme, kadastro mahkemesidir. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 1990/5248 K: 1991/8 T: 8.1.1991

Orman kadastrosu 3116 s. Orman Kanunu’nun yürürlükte bulunduğu dönemde yapılmış ise sadece tahdit krokisinin uygulanması ile yetinilmemeli, taşınmazın niteliği de göz önüne alınmalıdır. Zira 3116 s. Kanun ile özel ormanlar sınırlandırma dışı bırakılmıştır. Ancak 4785 s. Kanun ile devletleştirilen özel ormanları, halen yürürlükte olan 6831 s. Orman Kanunu hükümlerine göre orman tahdit komisyonları tahditle görevlidir. Devamını Oku

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 1993/11203 K: 1994/2857 K: 24.3.1994

Kadastro mahkemesinde, tarafların duruşmaya katılmaları zorunlu bulunmadığından, davacıya tebligat yapılmasına rağmen duruşmaya katılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir. Devamını Oku

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 1993/995 K: 1994/2663 T: 8.3.1994

Ormandan tapu ve zilyetlik yolu ile toprak kazanılmasına olanak tanıyan Kadastro Kanunu’nun 45. maddesi hükümleri, Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiğinden, bu yolla toprak kazanılması hukuken mümkün değildir. Devamını Oku

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 1993/879 K: 1994/2254 T: 2.3.1994

Genel kadastro ile orman kadastrosu birbirleri için, 3402 s. Kanun’un 22/1. maddesinde bahsi geçen anlamda, ikinci kadastro sayılamaz. Genel kadastro yapılıp kesinleşen yerlerde her zaman orman kadastrosu yapılabilir. Devamını Oku

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 1992/1232 K: 1994/2243 T: 18.2.1994

Her ne kadar, kadastro ile oluşturulan tapu kayıtlarına karşı, tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki sebeplere dayanılarak dava açılamaz ise de, taşınmaza ait tapu kaydının ihdasen oluşturulduğu tespit edilirse, süre şartı aranmaksızın, her zaman dava açılabilir. Devamını Oku

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1994/719 K: 1994/1328 T: 14.2.1994

Muristen kalan taşınmazlar paylaşılmadığı veya iştirak haline son verilmediği takdirde, mirasçılardan biri veya birkaçının üçüncü kişilere yaptıkları satışlar geçersizdir. Ancak murisin mirasçıları arasında pay satışı yazılı sözleşme ile yapılırsa, bu satış geçerlidir. Bu halde, 3402 s. Yasa’nın 13/B-b maddesinde öngörülen 10 yıllık sürenin geçmesine de gerek yoktur. Devamını Oku

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir