1. Anasayfa
  2. Yargıtay 16. Hukuk Dairesi

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 1990/5248 K: 1991/8 T: 8.1.1991


Orman kadastrosu 3116 s. Orman Kanunu’nun yürürlükte bulunduğu dönemde yapılmış ise sadece tahdit krokisinin uygulanması ile yetinilmemeli, taşınmazın niteliği de göz önüne alınmalıdır. Zira 3116 s. Kanun ile özel ormanlar sınırlandırma dışı bırakılmıştır. Ancak 4785 s. Kanun ile devletleştirilen özel ormanları, halen yürürlükte olan 6831 s. Orman Kanunu hükümlerine göre orman tahdit komisyonları tahditle görevlidir.

Taraflar arasında, kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:

KARAR: Tapulama sırasında 629 parsel sayılı 19.600 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, irsen intikal, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve taksim nedeniyle A… adına tesbit edilmiştir. Tapulama komisyonu, çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu idda edilmiş bulunmakla tutanak ve eklerini kendiliğinden tapulama mahkemesine devretmiştir. Mahkemece davanın reddine ve dava konusu parselin davalı A… adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Orman İdaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece yapılan inceleme, araştırma ve uygulama hükme yeterli olmadığı gibi, delillerin değerlendirilmesinde de yanılgıya düşülmüştür. Kadastro tesbitine, Orman İdaresinden başka M…, H… ve D… adındaki şahıslar da itiraz etmişler; komisyon 3402 sayılı Kadastro Kanununun 10. maddesi uyarınca, yetkisizlik kararı ile tutanak ve eklerinin kadastro mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. Kadastro komisyonun kendisini yetkili görmemesi halinde, kadastro müdürlüğüne yapılmış olan itiraz dava niteliğindedir. Diğer bir anlatımla, itiraz edenler ayrıca dava açmalarına gerek kalmaksızın davacı sıfatını alırlar. Buna rağmen mahkeme, adı geçenleri duruşmaya çağırmadan yargılama yapmış, kararında bu şahısların isimlerine yer vermemiş, talepleri hakkında olumlu veya olumsuz hüküm oluşturmamıştır.

Mahkemenin kabulünden ve dosya kapsamından, bölgede 1942 yılında orman kadastrosunun yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak, tahdit harita ve mazbatalarına dosyada rastlanmamıştır. Uzman orman bilirkişisi raporunda, dava konusu parselin orman tahdidi dışında kaldığını, fakat orman sayılan yerlerden olduğunu belirtmiştir. Orman kadastrosu, yapılış tarihi itibariyle, 3116 sayılı Yasanın yürürlükte bulunduğu döneme rastladığına göre, nizalı taşınmazın niteliği üzerinde de durulması gerekir. Sadece tahdit krokisinin uygulanması ile yetinilemez. Orman tahdidinin kesinleştiği bölgelerde, bir yerin orman olup olmadığı kural olarak orman tahdit harita ve mazbatalarının uygulanması ile belirlenir. Ancak, orman kadastrosu 3116 sayılı Orman Kanunu zamanında yapılmış ise; uyuşmazlığın, genel kural uyarınca, yalnızca orman tahdit harita ve mazbatalarının uygulanması suretiyle çözümü mümkün değildir. Zira, 3116 sayılı Yasada sadece Devlet ormanlarının kadastrosu öngörülmüş ve özel ormanlar sınırlandırma kapsamı dışında bırakılmıştır. 13.7.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi ile özel ormanlar, hiç bir işlem ve bildirime lüzum olmaksızın devletleştirilmiştir. Halen yürürlükte olan 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre orman kadastro komisyonları devletleştirilmiş bu tür yerleri de tahditle görevlidir ve bu işlem, ilk tahdit niteliğindedir.

Hal böyle olunca; öncelikle Orman İdaresi dışındaki diğer davacılara da duruşma günü tebliğ edilmeli, usulen taraf teşkili sağlanmalı, delilleri sorulup toplanmalı, orman tahdit harita ve mazbataları örneği kesinleşme tarihini de gösterir şekilde getirtilip dosyaya konulmalıdır. Ondan sonra, yerel bilirkişi yardımı ve uzman orman bilirkişi aracılığı ile mahallinde yeniden keşif yapılarak, tahdit krokisi ve mazbataları uygulanmalı, davalı yerin orman tahdit sınırları içerisinde kalıp kalmadığı tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirlenmeli, orman tahdidi içinde kaldığı takdirde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/son fıkrası uyarınca işlem yapılmalı, orman tahdidi dışında kaldığının anlaşılması durumunda 6831 sayılı Orman Kanununun 1. maddesine göre orman sayılan yerlerden olup olmadığı hususunda uzman bilirkişiden ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, orman niteliğinde olması halinde ormanların Anayasa’nın 169/2, 3402 sayılı Yasanın 18/2. maddeleri uyarınca zilyetlikle iktisabının mümkün bulunmadığı düşünülmeli, toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.

SONUÇ: Temyiz itirazlarının bu nedenle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), Yargıtay duruşması için takdir olunan 100.000 TL. vekalet ücretinin davalılardan alınarak, duruşmada vekille temsil olunan davacı tarafa verilmesine, 8.1.1991 gününde oybirliği ile karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir