1. Anasayfa
  2. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1995/3887 K: 1995/4058 T: 19.6.1995


3402 s. Kadastro Kanunu’nun 30/2. maddesinde, hangi hallerde re’sen gerçek hak sahibinin belirlenmesi gerektiği belirlenmiştir. Somut olayda 30. maddedeki üç ayrık halden hiç birisi mevcut bulunmadığından, inceleme ve verilecek karar, itiraz edenlerin itirazı ile sınırlı olmalıdır.

Taraflar arasındaki tesbite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda, davanın reddine ilişkin verilen hüküm davacı Hazine tarafından süresi içinde temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR: Kadastro sırasında 248 parsel sayılı 12050 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 50 dönüm miktar fazlası olarak, davalının zilyetliği belirtilip Hazine adına tesbit edilmiştir. Davada taraf olmayan şahısların itirazı kadastro komisyonunda reddedildiği halde 100 dönüm sınırlaması geçmediğinden tesbit kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına yapılmıştır. Hazine, itiraz etmeyen davalı adına tesbit yapılamaz iddiasına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece, davanın reddine ve dava konusu parselin davalı adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.

Kadastro tesbiti 766 sayılı Yasanın yürürlükte bulunduğu 12.10.1982 tarihinde davacı Hazine adına yapılmıştır. Davada taraf olmayan M… ve arkadaşları ile A…’nin 21.4.1983 ve 12.5.1983 günlü itirazları kadastro komisyonunca reddedilerek tesbitin iptaline ve taşınmazın itiraz etmeyen S… adına tesbitine karar verilmiştir. 3402 sayılı Kadastro Yasasının geçici 5. maddesinde yasanın yürürlüğe girmesinden önce 766 ve 2613 sayılı Yasa hükümlerine göre kurulmuş komisyonlara intikal etmiş veya edecek itirazların komisyonlarda bu yasa hükümlerine göne sonuçlandırılacağı hükme bağlanmıştır. Kadastro

tesbiti tarihinde yürürlükte bulunan 766 sayılı Tapulama Yasasının gerçek haksahibinin belirlenip adına tescil kararı verilmesi gerektiğine ilişkin 54. maddesi kapsamı sonradan yürürlüğe giren 3402 sayılı Yasanın 30/2. maddesi ile daraltılarak ancak üç ayrık halden birinin mevcut olması halinde gerçek haksahibi adına tescil kararı verilebileceği öngörülmüştür. İtirazın; 766 sayılı Yasa döneminde yapıldığına, komisyonca yapılan inceleme ve karar gününde 766 sayılı Yasa yürürlükten kaldırıldığına ve somut olayda 3402 sayılı Yasanın 30/2. maddesindeki ayrık haller de mevcut olmadığına göre, inceleme ve verilecek kararın, itiraz edenlerin itirazı ile sınırlı olması gerekir.

Komisyonca, lehine tesbit kararı verilen S…’ın bu tesbite karşı itiraz ve davası bulunmadığından S… yönünden kadastro tesbiti kesinleşmiştir. Hal böyle olunca mahkemece davanın kabulüne, komisyon kararının iptali ile taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.

SONUÇ: Davacı Hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (BOZULMASINA), 19.6.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir