Son Yazılar

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1993/809 K: 1994/59 T: 16.2.1994

Ortaklığın giderilmesi davalarının, tapuda paydaş bulunanların tamamına husumet yöneltilerek yürütülmesi gerekir. Müşterek mülkiyet üzere olan taşınmazda, bir paydaşın ölümü sonucu yalnızca onun iştirak halinde mülkiyet durumuna dönüşen payı ile ilgili olarak, ortaklığın giderilmesi mümkün değildir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2005/12-466 K: 2005/458 T: 213.07.2005

Tazminat niteliğinde olan kamulaştırmasız el atmaya dayalı dava sonucu hükmedilen meblağlar, Anayasa’nın 46/son maddesi kapsamı dışında kalmaktadır ve bu meblağlara kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanması olanaklı değildir. Taraflar arasındaki “şikayet” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Üsküdar 1.… Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1990/5-370 K: 1990/589 T: 21.11.1990

Paylı mülkiyet üzere olan taşınmazlarda, paydaşlardan herbirinin, bu tür davayı tek başına açıp yürütebilir. Kesinleşen tescil ilamının dayanağı olan kroki kapsamında kalan kesimde yol bulunmamaktadır. Tescil ilamının kesinleştiği tarihten itibaren de geçen kısa sürede, taşınmaz içerisinde kalan kadim bir yolun bulunabileceği düşünülemez. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1995/18-633 K: 1995/826 T: 18.10.1995

Kamulaştırma bedeline hükmolunacak faiz; bir haksız eylem tazminatı değil, temerrüt faizidir. İdare; kamulaştırma amacına uygun kamu hizmetinin gerçekleşmesine yönelik olarak taşınmaza fiilen el koymuş, ancak, çok süreler geçmesinden sonra bedel artırım davasına muhatap olmuşsa, kamulaştırma bedelinin değerlendirilmesi dava tarihi, ya da kamulaştırmanın tebliği tarihi itibariyle yapılacağından, İdarenin el koyma eylemi haksız yaralanma veya gasp amacıyla olmadığı içindir ki, artırılan bedel faizinin; fiili el koyma tarihinden değil, kamulaştırmanın kesinleştiği ve bu suretle mülkiyetin davalı İdareye geçtiği tarihten başlatılması gerekmektedir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2000/18-48 K: 2000/38 Karar T: 02.02.2000

Davalıya, Kadastro Kanunu hükümleri dairesinde tapuya tescil ya da Medeni Kanunun zilyetlikle iktisap hükümleri dairesinde aynı usul ve şekillere göre dava açarak, taşınmaz malı kamulaştırma tarihinde iktisap etmiş olduğunu ispat etmesi için, süre verilmeli ve bunun dava sonucunda tescil gerçekleşirse, tapuda davacı lehine irtifak hakkının tesciline karar verilmelidir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2006/5-296 K: 2006/358 T: 7.6.2006

Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. İştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olan paylar yönünden paydaşlardan bir kısmının dava açması halinde davacı olmayan diğer mirasçıların (paydaşların) davaya dahil edilip muvafakatları alınması veya miras şirketine mümessil tayin ettirilmesi için taraflara mehil verilip bu hususlar yerine getirildikten sonra davaya devam edilmesi gerektiği gözetilmeden yukarıda adı geçen davacıların iştirak halinde malik olduğu hisse yönünden açıklanan hususlar yerine getirilmeden işin esasına girilip hüküm kurulması nedeniyle hükmün bozulması gerekir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1992/1-750 K: 1993-56 T: 17-02-1993

Vaziyet etme" işlemleri ve idari yargı kararlar; yalnızca, yasaların yürürlükte kaldıkları dönem için firari ya da kayıp duruma düşüldüğünü tesbit ve açıklayan karar niteliğindedirler. Ancak, eldeki dava yönünden (aynen istirdad davalarında) firari ya da kayıp kişilerden sayılmama ve ilgili yasaların kapsamına girmeme olgusunu tesbit eden idari bir karar getirilmeden tapu iptal ve tescil davasının dinlenilmesi mümkün değildir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/8-109 K: 2002/150 T.6.3.2002

Yerel bilirkişi ve tanık beyanlarından hukuki niteliği itibarıyla ihya fiiline muhtaç olan taşınmazın ihyasının hangi tarihte tamamlandığı, açık ve net bir biçimde anlaşılamamaktadır. Araştırma, soruşturmanın amacı ihyanın bittiği tarihi tespit olup; bittiği tarihten amaç da taşınmazın kültür arazisi haline getirildiği tarihtir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1991/1-670 K: 1992/54 T:12.02.1992

Uygulamada karşılıklılık ise sadece yasal olanak sağlamak şeklinde düşünülmemekte fiilen bu imkanın verilmesi biçiminde anlaşılmaktadır. Bu durumda akit ülke vatandaşlarına davalarda adli yardım sağlamayı amaçlayan Lahey sözleşmesine Türkiye ve Yugoslavyanın da taraf olması yukarıda değinilen şekilde karşılıklılığın varlığını kabule yeterli görülemez. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/14-372 K: 2004/377 T: 23.6.2004

Davacı dayanağı kaydın köy sınırnamesi mi yoksa 474 sayılı yasa uyarınca düzenlenmiş bir tahsis kararı mı olduğu anlaşılamadığından bu belgenin ilgili mercilerden dayanağı belgelerle birlikte getirilmesi, 474 sayılı yasa’ya göre oluşturulmuş tahsis kararı niteliğinde değilse, kadim yararlanma hakkının taraflardan hangisine ait olduğu yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulmak suretiyle tespit edilmeli, yukarda anlatılan şekilde uygulama yapılmalı, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/7-174 K: 2004/161 T: 24.3.2004

Yerel mahkemenin zilyetlik süresinin orman kadastrosunun kesinleşmesi tarihinden itibaren başlaması gerektiği ve 3402 sayılı kadastro yasasının 14 ve 17. maddelerinde öngörülen sürenin dolmadığı yönündeki belirlemesi doğru olmakla birlikte, hazineye ait özel mülk niteliğindeki taşınmaz üzerinde bulunan muhtesatın tapunun beyanlar hanesine şerh edilmesinin gerekip gerekmediği yönünde araştırma yapılmadan karar verilmesi bozmayı gerektirir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1997/2-129 K: 1997/360 T:16.04.1997

Mirasçı olabilmek için murisin vefatında mirasçılığa ehil olarak sağ olmak lazımdır. Ehliyet Medeni Kanunun 8. maddesinde kurala bağlanan hak ehliyeti olup, ancak kanunların müsaade ettiği nispette sonuç doğurur. Şu halde bir kimsenin miracı olabilmesi için mirasın açıldığı tarihteki hukuki durumu önemlidir. Mirasın açıldığı anda mirasçı olmayan kimsenin sonradan statüsünün değişmesi miras iktisap eden diğer mirasçıların haklarını azaltmaz. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/20-84 K: 2003/50 T: 5.2.2003

Taşınmazın makiye ayrıldıktan sonra, yeniden orman sınırları içine alınamayacağı kabul edilse dahi, yapılan genel arazi kadastrosunda çekişmeli taşınmazın tespitine esas alınan tapu kaydı, kesinleşen orman tahdidi ile orman sınırları içinde bırakıldığından hukuki değerini yitirmiş olduğundan ve davacı şirket ya da önceki malikler yararına özel yasalar uyarınca oluşturulmuş bir tapu bulunmadığı ve kadastro tespitinin de yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda davacı şirketin, orman yönetiminin açtığı tapu iptal ve tescil davası sırasında makiye ayırma işlemini ileri sürmesi yararına herhangi bir hukuki sonuç doğurmayacaktır. Açıklanan nedenlerle yargılamanın iadesi isteminin reddine karar verilmesi gereklidir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2006/6-288, K: 2006/304, 24.5.2006

Davacı yönünden taşınmazın belirli bir bölümü bakımından özel kullanma biçimi belirlenmiş ve taşınmazın diğer kısımlarının da öteki paydaşlarca kullanılabilir durumda olmasına; kendisi yönünden böylesi bir özel kullanma biçimi oluşan ve imar uygulamasından sonra taşınmazda paydaş durumuna gelen kişilerin kullandığı diğer bölümlerde önceki malikler zamanında hak iddia etmeyen davacının, davalılarca sonradan satın alınan paylarla ilgili şuf'a hakkını kullanmak istemesinin mk'nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralıyla bağdaşmaz. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/20-490 K: 2003/510 T: 24.9.2003

Tespit dışı bırakılan bir taşınmaz hakkında itiraz üzerine tutanak düzenlenerek, komisyonca tespit dışı bırakılmasına karar verilmesi veya kadastro mahkemesi kararı ile tespit dışı bırakılması hallerinde, komisyon veya mahkeme kararı ile taşınmazın hukuksal durumu belirlenmiş olduğundan bu kararların kesinleştiği tarihte tespit dışı bırakıma işlemi kesinlik kazanır ve bu tarih mülk edinme zamanının başlangıcında esas alınır. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/5-749 K: 2005/44 T: 209.02.2005

Mahkemece pilon ve inşa edilen trafo binası ile enerji nakil hattının geçirildiği bölümün tespit edilmesi; taşınmazın tamamından trafo binası ve pilon yerinin yüzölçümü indirildikten sonra, kalan bölümün irtifak hakkı tesisinden önceki değeri ile irtifak hakkı geçirildikten sonraki değeri arasındaki fark belirlenmek suretiyle irtifak bedelinin hesaplanması; bu şekilde yapılan inceleme sonucu tespit edilen irtifak hakkı bedeline, trafo ve pilon yerinin mülkiyet bedeli ilave edilerek toplam değer karşılığına hükmedilidir. Devamını Oku