1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1980/3-1715 K: 1981/645 T: 2 30.9.1981


Kamu malları (hizmet malları, orta malları, sahipsiz mallar) özel mülkiyete konu olamaz, kural olarak tapuya tescil edilemez. Özel mülkiyetten ayrı bir hukuksal yapıya sahip bulunan bir kısım kamu malları üzerinde belediyelerle köylerin, kamu hukuku kurallardan kaynaklanan ve bunların idare, denetim ve korunmaları amacına yönelik olan bazı hak ve yetkileri vardır. Bu amaçla, bu mallara yönelecek tecavüzleri men ettirebilirler; gerektiğinde genel mahkemelerde dava açabilirler.

Taraflar arasındaki “işgal tazminatı (ecrimisil)” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (İstanbul Onyedinci Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 12.3.1979 gün ve 5-158 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi’nin 29.5.1979 gün ve 3431-3579 sayılı İlamiyle, (… Dava konusu taşınmaz malın yol için kamulaştırıldığı ve maliki tarafından bedelsiz olarak davacı belediye adına ferağı verilmekle, kaydının terkin edildiği, ancak bu yerin henüz yol haline getirilmediği, davalıların üzerine dükkanlar yaparak 1.1.1972 tarihinden beri işgal ettikleri anlaşılmıştır.

Bu durumda davacı belediye, kamulaştırılan ve gelir getirmeye elverişli bulunan taşınmaz maldan, o yer yol haline getirilene kadar, bulunduğu şekilde geçici olarak yararlanabileceğinden, dükkanlar yaparak işgal eden davalılardan asgari zarar olan kira karşılığı ecrimisil isteyebileceği gözönünde tutulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonucunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava konusu taşınmazın, üçüncü kişi adına tapuda kayıtlı iken 1966 yılında yol için kamulaştırıldığı ve maliki tarafından bedelsiz olarak davacı belediye adına ferağı verilmek suretiyle sicildeki kaydının terkin edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Esasen bu konuda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık da yoktur.

Bilindiği üzere; yollar, meydanlar, köprüler ve parklar gibi yerler, herkesin kullanmasına açık ve kamuya ait mallardır. Bunlar özel mülkiyete konu olamazlar. Kural olarak, tapuya da tescil edilmezler. (MK: 912). Özel mülkiyetten ayrı bir hukuki yapıya sahip bulunan kamu mallarının büyük bir kısmı Devlete ait olmakla beraber öteki kamu tüzel kişilerine (belediyeler ve köyler gibi) ait olan kamu malları da vardır. Belediye sınırları içinde bulunan yollar, meydanlar, parklar ve mezarlıklar bunlara örnek olarak gösterilebilir. Bu gibi taşınmazlar üzerinde belediyenin özel mülkiyet olarak gösterilebilir. Bu gibi taşınmazlar üzerinde belediyenin özel mülkiyet hakkının varlığından söz edilemez ise de, kamu hukuku kurallarından kaynaklanan ve bunların idare ve muhafazaları amacına yönelik bazı hak ve yetkilere sahip bulunduğu da kuşkusuzdur. Bu maksatla, İdari kararlar alıp bunları resen uygulanabileceği gibi, bu mallara yönelecek tecavüzleri men etmek, gerektiğinde genel mahkemelerde dava açmak hak yetkisine de sahiptir (Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları – 1952 – sahife; 935 vd), Bu nedenle, mahkemenin davacı belediyenin dava ehliyeti bulunmadığı görüşüne katılmak hukuken mümkün değildir.

Öte yandan bir konuda çıkan uyuşmazlık çözümlenirken, tarafların iddia ve savunmaları ile gerçekleşen maddi olguların özellikleri de değerlendirme sırasında gözden uzak tutulmamak gerekir. Davacı belediye, kendisine ait taşınmazın bir kısmının davalılar tarafından üzerine dükkan inşa edilmek suretiyle işgal edildiğini ileri sürerek işgal tazminatı istemiştir. Davalılar isE: (davacı ile sulh olmak için müracaat ettiklerini, belediyenin mülkü olan yerin arsa olduğunu, üzerindeki dükkanları kendilerinin inşa ettiklerini, civardaki emsal yerlerden daha az kira alındığını, isteğin fahiş olduğunu) savunmak suretiyle taşınmazın gelir getirebileceğini, davcının civardaki yerlerden de kira almak suretiyle yararlanmakta olduğunu açıkça benimsemişlerdir. Usulün 74. maddesi hükmünce hakim, tarafların iddia ve savunmaları ve aynı yasanın 230. maddesinde de uyuşmazlık bulunmayan konularda (ayrık durumlar hariç) ikrar ile bağlıdır. Bu itibarla ve özel daire ilamında da açıklandığı gibi, henüz fiilen yol haline getirilmeyen ve gelir getirmeye elverişli olduğu davalıların beyanları ile de gerçekleşmiş bulunan dava konusu taşınmaz üzerine dükkanlar yaparak yıllardır işgal eden davalılar, bu yer fiilen yol haline getirilerek umumun yararlanmasına tahsis edilinceye kadar geçici olarak yararlanma hakkı bulunan davacı belediyeye işgal tazminatı ödemek zorundadırlar.

Açıklanan bu nedenlerle, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan direnme kararı bozulmalıdır.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir