1. Anasayfa
  2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/17185, K:2016/5953, 11.05.2016


Çapa bağlı taşınmazlarda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı olmayan ve başkasının taşınmazına bilerek bina inşa eden davalılar iyiniyetli olamayacağından, Türk Medeni Kanunu’nun 722,723,724 ve 725. maddelerinin eldeki davada uygulama yeri bulamayacağının şüphesiz olduğu ve mahkemece el atmanın önlenmesi ile birlikte yıkım isteminin de kabulüne karar verilmesi gerektiği gözetilmelidir.

-KARAR: Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. Davacı, kayden maliki bulunduğu 1657 parsel sayılı taşınmaza davalıların duvar çekmek ve taşkın inşaat yapmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, taşkınlığın iradeleri dışında idari bir işlem sonucu meydana geldiğini, kendilerine atfedilecek bir kusurdan söz edilemeyeceğini, yıkımın fahiş zarar doğuracağını, iyiniyetli olduklarını belirterek davanın reddini savunup, ayrıca savunma yoluyla temliken tescil istemişlerdir. Mahkemece, müdahalenin keşfen saptandığı gerekçesiyle elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, fahiş zarar doğuracağı gerekçesiyle taşkın bina ve duvarın yıkılması isteğinin reddine karar verilmiştir.

Toplanan deliller ve dosya içeriğinden; çekişme konusu 1657 parsel sayılı bahçe vasıflı taşınmazın rızai taksim sonucu … adına kayıtlı iken 02.10.1992 tarihinde satın alma ile davacı adına tescil edildiği, taşınmazın 16.07.1992 tarihinde Bayar soyisimli kişiler adına ifrazen oluştuğu, komşu 1232 parsel sayılı evli bahçe vasıflı taşınmazın ise 08.10.1976 tarihinde yapılan ifraz işlemi ile davalılar ve mirasbırakanları adına kayıtlı olduğu, 1232 sayılı parsel üzerinde bulunan tek katlı çelik kontruksiyon binanın 5 yaşında, 3 katlı betonarme binanın 10-12 yaşlarında olup davacı taşınmazına tecavüzlü olduğunun tespit edildiği, üç kişilik inşaat bilirkişi kurulundan ikisi 3 katlı binanın ve arkasındaki tek katlı binanın tecavüzlü kısımlarındaki taşıyıcı kolonların yıkılması durumunda fahiş zarar oluşturacağını bildirdikleri halde …. isimli inşaat mühendisinin bunlara muhalif görüş bildirerek, tek katlı binanın tecavüzlü kısmının yıkılmasının sorun teşkil etmeyeceği, 3 katlı betonarme karkas binanın ise tecavüzlü kısmının statik ve deprem yönetmeliğine göre yapının tüm katlarının askıya alınması kaydıyla yıkılmasının mümkün olduğunu beyan ettiği sabittir.

Somut olayda; davalıların bahçe niteliğindeki davacıya ait taşınmaza taşkın bina yapmasında iyiniyetli olduğundan sözetme olanağı yoktur. Mahkemece elatmanın önlenmesine karar verilmiş olması kural olarak doğrudur.

Bilindiği ve Türk Medeni Kanununun 722. vd. maddesinde düzenlendiği üzere; bina arazi malikinin rızası alınmaksızın iyiniyetli malzeme sahibi tarafından yapılmış ise, yıkılıp sökülmesi aşırı zarara yol açmadıkça arazi sahibi yıkılıp sökülmesini isteyebilir.

Ne var ki, yasada aşırı zarar kavramı tanımlanmadığından, yasa koyucunun bu yöndeki asıl amacının göz önünde tutulması gerekmektedir. Değinilen maddenin düzenlenmesine yol açan asıl neden meydana getirilen yapının korunmasındaki mevcut olan genel iktisadi yarardır. Başka bir anlatımla, yapının yıkılması halinde dava tarihine göre objektif ölçüler içerisinde tespit edilecek zararın çok fazla olması aşırı zararın varlığını gösterir.

Tüm bunların yanında kural olarak yıkımın fahiş zarar doğurup doğurmayacağının takdiri hakime aittir. Hakim, takdir hakkını kullanırken elbette bilirkişinin ya da bilirkişilerin bildirdikleri teknik bilgilerden ve gözlemlerden yararlanacaktır. Ancak, vardıkları sonuç bu yönden (yıkımın fahiş zarar doğurup doğurmayacağı yönünden) hâkimi bağlamaz. Değinilen ilke kararlılık kazanmış, içtihatlarla da benimsenmiş bulunmaktadır.

Çapa bağlı taşınmazlarda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı olmayan ve başkasının taşınmazına bilerek bina inşa eden davalılar iyiniyetli olamayacağından Türk Medeni Kanunu’nun 722, 723, 724 ve 725.maddelerinin olayda uygulama yeri bulamayacağı kuşkusuzdur. Hâl böyle olunca; yıkım isteğinin de kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddedilmesi doğru değildir.

Davacının temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre bu aşamada davalının temyiz itirazlarının incelemesine yer olmadığına alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir