1. Anasayfa
  2. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2015/14059, K:2016/8400, 30.05.2016


Davacının, tapuda hazine adına kayıtlı olup ecrimisil ödemek suretiiv le kullandığı taşınmaza ağaç dikmesi nedeniyle iyiniyetli olarak kabulüne imkan bulunmadığından, arsa sahibi olan davalı hâzinenin ağaçlar sebebiyle iyiniyetli olmayan malzeme sahibi davacıya bir miktar tazminat ödemesi ve tazminatın ağaçların arazi sahibi için taşıdığı en az değerle sınırlı olması gerektiği, öte yandan tazminat miktarı ağaçların arazi maliki için arzettiği sübjektif değeri aşamayacağından, burada olayların özelliğine bakan hakimin Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinin kendisine tanıdığı takdir yetkisini kullanması gerektiği de nazara alınmalıdır.

Y A R G I T A Y K A R A R I: Davacı vekili dava dilekçesinde; mülkiyeti …ye ait 1593 ve 1595 nolu parselin toplam 6100 m2 lik kısmını ecrimisil ödeyerek 2002 yılından bu yana kullandığını, bu araziye spor kompleksi yapılacağının karara bağlandığını, bu karardan sonra İlçe Mal Müdürlüğü tarafından müvekkiline gönderilen yazı ile taşınmazın 30 gün içinde teslim edilmesinin istenildiğini, aksi takdirde ağaçların kendileri tarafından söküleceğinin belirtildiğini, müvekkilinin davalı taraftan ağaç bedellerinin kendisine ödenmesini talep ettiğini, ancak talebinin kabul edilmediğini belirterek, 5.000 TL’nin tahsilini talep ve dava etmiş,17.05.2013 havale tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 28.800 TL’ye çıkarmıştır.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının ….adına kayıtlı arazi üzerine haksız olarak ağaç diktiğini, … Mal Müdürlüğünce alınan idari karar ile arazi üzerinde ağaçların sökülmesine karar verildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece; idarenin dava konusu yerin spor kompleksi yapılmak amacı ile boşaltılmasını talep ettiğini, dava konusu taşınmaz üzerindeki ağaçların idareye her hangi bir gelir veya fayda sağlamasının mümkün olmadığını, kaldı ki, davacının dava konusu taşınmaz üzerinde, bir nevi kiracı veya fuzuli işgalci konumunda olduğunu, davacının bahse konu muhdesatı idarenin izni ile yaptığına dair herhangi bir delilin mevcut olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Medeni Kanunun 722. maddesi gereğince; bir kimse kendi arazisindeki yapıda başkasının malzemesini ya da başkasının arazisindeki yapıda kendisinin veya bir başkasının malzemesini kullanırsa, bu malzeme arazinin bütünleyici parçası olur. Ancak, sahibinin rızası olmaksızın kullanılmış olan malzemenin sökülmesi aşırı zarara yol açmayacaksa, malzeme sahibi, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere bunların sökülüp kendisine verilmesini isteyebilir. Aynı koşullar altında arazinin maliki de, rızası olmaksızın yapılan yapıda kullanılan malzemenin, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere sökülüp kaldırılmasını isteyebilir.

Aynı Kanunun 723. maddesi gereğince malzeme sökülüp alınmazsa arazi maliki, malzeme sahibine uygun bir tazminat ödemekle yükümlüdür. Yapıyı yaptıran malzeme sahibi iyi niyetli değilse, hâkimin hükmedeceği miktar bu malzemenin arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyebilir.

Somut olayda, dava konusu taşınmazın tapuda ….adına kayıtlı olduğu ve davacı tarafından ecrimisil ödenmek sureti ile kullanıldığı, ayrıca keşif raporunda belirtilen ağaçların davacıya ait olduğu yanlar arasında tartışmasızdır. Davacının kendisine ait olmayan taşınmaz üzerine ağaç diktiği dosya kapsamı ile sabit olduğundan, iyiniyetli olarak kabulüne olanak yoktur. Hiç kuşkusuz, dava konusu taşınmaz üzerindeki ağaçlar sökülüp götürülürse hayatiyetini kaybedecek, ekonomik değer taşımaları nedeniyle de aşırı zarar ortaya çıkacaktır. Sökülüp götürülmemesi durumunda ise de arazi sahibi olan davalı sebepsiz zenginleşecektir. O yüzden arsa sahibi davalı ağaçlar nedeniyle iyiniyetli olmayan malzeme sahibine bir miktar tazminat ödemelidir. Türk Medeni Kanunun 723/son maddesince bu gibi durumlarda ödemesi gereken tazminat ağaçların arazi maliki için taşıdığı en az değerle sınırlıdır. Bu takdirde ödenecek tazminat ağaçların arazi maliki davacı için arz ettiği subjektif değeri aşamayacağından burada olayların özelliğine bakan hakimin Türk Medeni Kanununun 4.maddesini kendisine tanıdığı takdir yetkisini kullanması gerekir.

O halde, bu yönler üzerinde durulmadan yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir