1. Anasayfa
  2. Danıştay İDDK Kararları

Danıştay İDDK E: 1990/766 K: 1990/189 T: 28/12/1990


Taşınmaz üzerinde bulunan gecekondular, “yapı topluluğu” niteliği taşımıyorsa ve üzerinde imar planı ve mevzuat hükümlerine aykırı yapılanmalar bulunan ve bu nedenle de uygulanma kaabiliyetini kaybetmiş olan bir imar planı söz konusu değilse, idarenin ıslah imar planı yapmaya mecbur edilemeyeceği.

S.S.Basın, TRT ve Üniversitesi Çalışanları Konut Yapı Kooperatifine, Toplu Konut ve Kamu Ortaklığıİdaresince tahsis edilip satılan taşınmaz üzerindeki davacıya ait işgalin 7 gün içerisinde kaldırılmasına ilişkin belediye işleminin iptali istemiyle açılan davada İdare Mahkemesi, 2981 sayılı Kanunun 3290 sayılı Kanun ile değişik 13.maddesinin (b) fıkrasında ıslah imar planları uygulanırken hak sahiplerine de bu yerden arsa veya pay tahsis edileceği, ancak bu tahsis sırasında gecekondusu korunmayan hak sahiplerine başka yerde tahsis yapılabileceğinin hükme bağlandığı, dava konusu olayda ise, herhangi bir ıslah imar planı yapılmadan ve davacının taşınmazının korunup korunamayacağı tespit edilmeden yalnızca kooperatıfe arsanın tahsis edilmesi nedeniyle yıkım kararı verilmesinde yasanın amacına uyarlık bulunmadığı, belediyeye 775 sayılı Yasa ile verilen yetkinin ise imar mevzuatına aykırı bütün yapılar ve gecekondular için özel hükümler getiren imar affı yasasındaki hükümler dikkate alınmadan kullanılamayacağı gerekçesiyle işlemi iptal etmiştir.

İdare Mahkemesinin bu kararı, davalı idarenin temyiz istemi üzerine, Danıştay 6. Dairesisi kararıyla ve davacının gecekondusunun üzerinde yer aldığı taşınmazın onaylı imar planında toplu konut alanına ayrılması ve bu amaçla düzenli konut yapımı için bir kooperatife tahsis edilmesi durumunda gecekondunun bulunduğu yerde korunmasına olanak bulunmadığı; ancak imar affından yararlanmak amacıyla başvuruda bulunan davacının 2981 sayılı Kanundan doğan haklarının da gözardı edilmemesi için, gecekondusu karşılığında başka bir gecekondu ıslah veya önleme bölgesinde arsa veya pay verilmesinin gerektiği; davalı idare tarafından davacıya bu amaçla yapılan tahsisle ilgili formda ise, taşınmazın ada, parsel numaraları ile diğer niteliklerinin belirtilmediği bu nedenle de idare mahkemesince davacıya başka bir yerde usulüne uygun bir tahsis yapılıp yapılmadığı araştırıldıktan sonra, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği; gerekçesiyle bozulmuştur.

İdare Mahkemesi, Danıştay 6. Dairesisinin bozma kararına, davacının gecekondusunun üzerinde yer aldığı taşınmazın, onaylı imar planında toplu konut alanına ayrılmadığı, davacının af başvurusundan çok sonra yürürlüğe giren 31.3.1987 günlü 1/5000 ölçekli Nazım Planı ile 24.3.1986 onaylı 1/1000 ölçekli imar uygulama planında iskan alanında kaldığının anlaşıldığı gerekçesiyle uymamış ve iptal kararında ısrar etmiştir.

Davalı idare, İdare Mahkemesi ısrar kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, içinde davacının gecekondusunun da yer aldığı 176.386 m2 alanlı taşınmazın, 31.3.1987 onay tarihli 1/15000 ölçekli Nazım Planı ile 24.3.1986 onay tarihli 1/1000 ölçekli imar uygulama planında iskan alanında kaldığını, taşınmazın idarelerince Maliye Hazinesinden satın alındığını ve daha sonra da bedeli karşılığında Başbakanlık Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresine devredildiğini belirtmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden ise, davacının 2981 sayılı Kanundan yararlanmak için yapmış olduğu başvurunun, gecekondunun bulunduğu alanın, “üzerinde bir yerleşme alanı ya da yapı topluluğu niteliğinde gecekondular bulunan arsa veya arazi” niteliği taşımaması nedeniyle, idarece, o aşamada bir değerlendirmeye tabi tutulmadığı; ancak bu yörenin imar planlarının daha sonra yapıldığı ve yöre ile ilgili olarak hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım Planı ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planında bu alanın iskan sahası olarak belirlendiği anlaşılmaktadır.

Bir alanın, iskan alanı olarak belirlenmesi, bu alanın yapılaşmaya açık bir alan olduğunu ve konut alanı, ticaret alanı ya da toplu konut alanı olarakl değerlendirilebileceğini göstermektedir.

Davalı idare yasa uyarınca henüz plan safhasına geçmeden başlangıçta mevcut gecekonduları “yapı topluluğunu” niteliğinde kabul etmediğinden bu alanda bir ıslah imar planı yapmaya gerek görmemiş; daha sonra plan lama yapılması üzerine de mevcut planları ıslah imar planı yaparak değiştirmemiştir. Esasen hem uyuşmazlık konusu taşınmazda bulunan çok az sayıdaki gecekondu “yapı topluluğu” niteliği taşımadığından ve hem de üzerinde imar planı ve mevzuat hükümlerine aykırı yapılanmalar bulunan ve bu nedenle de uygulanma kabiliyetini kaybetmiş olan bir imar planı söz konusu olmadığından; idarenin, henüz plan yapılmadan önceki dönemde bir ıslah planı yapmaya zorlanması ya da daha sonra yapılan planları, ıslah imar planı şeklinde değiştirmeye mecbur edilmesi mümkün değildir.

Bu durumda, uyuşmazlık konusu alanda ıslah imar planı yapılması söz ko nusu olmadığından ve idarenin bölgede düzenli bir yapılanmayı amaçlıdığı anlaşıldığından; sonuç itibariyle ıslah imar planının yapılmadığı ve davacının gecekondusunun bulunduğu yerde korunması imkanlarının araştırılmadığı gerekçesine dayalı iptal kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Diğer taraftan, 2981 sayılı Kanundan yararlanmak amacıyla başvuruda bu lunan ancak yukarıda açıklandığı üzere, gecekondusu, bulunduğu alanda korunmayan davacıya, gecekondusu karşılığında, bir gecekondu ıslah veya önleme bölgesinde arsa veya pay verilmesi gerekmekte olup; temyiz dosyasının incelenmesinden, bu yasal zorunluluğun idarece yerine getirildiği ve 2981 sayılı Kanunun 3290 sayılı Kanun ile değişik 13.maddesi uyarınca davacıya konut tahsis edildiğ, davacının da taahhütname imzaladığı anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesinin iptal kararında ısrarına iliş kin kararı mevzuata uygun bulunmadığından davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne ve temyize konu mahkeme kararının bozulmasına, dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verildi.

KARŞI OY: Danıştay 6. Dairesisinin bozma kararının gerekçesi, davacının gecekondusunun üzerinde yer aldığı taşınmazın onaylı imar planında toplu konut alanına ayrıldığı olgusuna dayandırılmıştır. Ancak, temyiz dosyasının incelenmesinden ve davalı idarenin savunma ve temyiz dilekçelerinden, bu alanın 31.3.1987 onay tarihli 1/5000 ölçekli Nazım Planı ile 24.3.1986 onay tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planında iskan alanında kaldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda İdare Mahkemesi Danıştay 6. Dairesisinin bozma kararına uymayarak iptal kararında ısrar etmesi usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ve idare mahkemesi kararının onanması oyuyla karara karşıyız.

KARŞI OY: İdare hukuku ilkelerine göre, idari yargıda denetlenen idari işlemdir ve bu denetim, işlemin tesis edildiği tarihteki mevzuat hükümlerine göre yapılır.

İmar mevzuatında af kanunları ile yapılan değişiklikler ve imara aykırı yapı sahiplerine tanınan haklar üzerine, davacı, hazine arazisine eski tarihlerde yapmış olduğu binası için 1984 yılında af başvurusunda bulunmuştur. Bu tarihte, yapının üzerinde yer aldığı taşınmazı, toplu konut alanı ya da iskan sahası olarak belirleyen herhangi bir plan mevcut değildir.

İlgililerin imar affı kapsamında yapmış oldukları başvuruların idarece yasada öngörülen düzenlemeler yapılarak incelenmesi ve değerlendirilme si gerekmektedir.

Bakılan uyuşmazlıkta, mevcut yapısının korunması için davacı tarafından yapılan başvurunun idarece değerlendirilmediği, başvurudan çok sonra yürürlüğe konulan planlarla, alanın iskan alanına dönüştürüldüğü, taşınmazın hazineden satın alınarak Toplu Konut İdaresine devredildiği ve bu idare tarafından da bir konut kooperatifine tahsis edilmesi sonucunda davacının burada bulunan konutunun yıkılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

Esasen, daha sonra yapılan planlarla iskan alanı olarak belirlenen taşınmazı davacı da iskan amacıyla kullanmakta olduğundan, davacının iskan amaçlı işgalinin kaldırılarak, alanın yine iskan amaçlı bir kooperatife tahsisinde de hukuka uyarlık söz konusu değildir.

Ayrıca, uyuşmazlık konusu taşınmazın planda toplu konut alanına ayrılması hali de mevcut olmadığından, Danıştay 6. Dairesisinin bozma kararının gerekçesi de yerinde değildir.

Açıklanan nedenlerle İdare Mahkemesinin iptal kararında ısrarı hukuka uygun olduğundan, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ve mahkeme ka rarının onanması oyuyla karara karşıyız.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir