1. Anasayfa
  2. Danıştay 10. Dairesi Kararları

Danıştay 10. Dairesi E: 2006/2232 K: 2007/6691


İdari işlemlerin nitelikleri gereği özel yasalarda, genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idare tarafından, işlemlerin tâbi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak bulunmadığı, özel dava açma sürelerine tâbi olmasına rağmen, bu hususun idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebliğ tarihinden itibaren, özel dava açma süresinin değil, 60 günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerekeceği.

TÜRK MİLLETİ ADINA, Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince dosyanın tekemmül ettiği anlaşılmakla, davacının ikinci kez istediği yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeyerek, işin esasına geçilip, gereği görüşüldü: Dava, … İli,… İlçesi, … Mahallesi sınırları dahilinde bulunan Hazineye ait 139 pafta 287 parsel sayılı taşınmazın davacının temsilcisi olduğu kooperatif tarafından 01.01.1992 – 01.11.1995 tarihleri arasında fuzulen işgal edildiğinden bahisle 20.430,00 YTL. ecrimisil istenilmesine ilişkin ecrimisil düzeltme ihbarnamesi ile bu ihbarnameye konu ecrimisil alacağının tahsili amacıyla düzenlenen 26.10.2004 tarihli ödeme emrinin iptali istemiyle açılmıştır.

İstanbul 4. İdare Mahkemesince; ecrimisil ihbarnamesinin davacı adına değil, temsilcisi olduğu, … Kooperatifi adına düzenlendiği, dolayısıyla davacının kendi adına tesis edilmeyen bir işleme karşı dava açtığı anlaşıldığından, dava konusu ecrimisil düzeltme ihbarnamesi ile davacının menfaatinin ihlal edilmediği, dava konusu ödeme emrine gelince; ecrimisil alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin 8.11.2004 tarihinde tebliğ edilmesine karşın 29.11.2004 tarihinde açılan davanın süresinde olmadığı gerekçesiyle, davanın ecrimisil düzeltme ihbarnamesine ilişkin kısmının ehliyet yönünden, ödeme emrine ilişkin kısmının ise süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir. Davacı, hukuka uyarlık bulunmadığı iddiasıyla anılan kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

Mahkeme kararının, davanın ecrimisil düzeltme ihbarnamesine ilişkin kısmının ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmı hukuka uygun olup, bozma nedeni bulunmadığından davacının bu kısma ilişkin temyiz istemi yerinde görülmemiştir. Davanın, ödeme emrinin iptaline ilişkin kısmına gelince;

Anayasanın 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu ifade edilmiş, 40. maddesinde; “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” hükmü yer almıştır.

İdari işlemlere karşı başvuru yollarının son derece ayrıntılı düzenlemelerde yer alması, başvuru süresinin kısa olması veya olağan başvuru yollarına istisna getirilebilmesi nedeniyle işlemlere karşı hangi idari birime, hangi sürede başvurulacağının idarelerce işlemde belirtilmesi hukuk güvenliği ilkesinin gereğidir. Anılan Anayasa hükmü ile de, bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve olanak sağlanması amaçlanmış; idareye, işlemlerinde, ilgililerin kaç gün içinde, hangi mercilere başvurabileceklerini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.

İdarenin, Anayasa’dan kaynaklanan yükümlülüğünü yerine getirmesi esas olmakla birlikte, belirtilen yükümlülüğün yerine getirilmemesi, idari işlemlere karşı açılan davalarda dava açma sürelerinin işletilmeyip, ihmal edilmesi sonucunu da doğurmamaktadır. Anayasa’nın 125. maddesinde idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağının belirtilmesi karşısında, usulüne uygun tebliğ olunan veya bütün unsurlarıyla ilgililer tarafından öğrenilen idari işlemler üzerine,2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda açıkça belirtilen ve ilgililerce de bilindiğinin kabulü gereken genel dava açma sürelerinin işletilmesi zorunludur.

Ancak, idari işlemlerin nitelikleri gereği özel yasalarda, genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idare tarafından idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak olmayıp; aksine bir yorum, Anayasanın 40. maddesinin gözardı edilmesi sonucunu doğurmaktadır.

Bu itibarla, Anayasa’nın 40. madde hükmü dikkate alınarak, özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen, bu hususun idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebliğ tarihinden itibaren, özel dava açma süresinin değil, 60 günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerektiği sonucuna varılmaktadır.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 55. maddesinde, bir ödeme emrinde bulunması gereken hususlar ve ibareler sayılmakla birlikte ödeme emrinin tebliği üzerine hangi yargı yerine veya makama başvurulması gerektiği ve başvurunun süresinin ne olduğu yolunda bir belirleme bulunmadığı görülmektedir. Bununla birlikte Yasanın 58. maddesinde, ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde dava açabileceği belirtilerek, dava açma süresi, idari yargıda kabul edilen 30 ve 60 günlük sürelerden farklı şekilde7 gün olarak belirlenmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacının kanuni temsilcisi olduğu … Kooperatifinin, … İli, … İlçesi, … Mahallesi sınırları dahilinde bulunan Hazineye ait 139 pafta 287 parsel sayılı taşınmazı 01.01.1992 – 01.11.1995 tarihleri arasında fuzulen işgal ettiğinden bahisle Kooperatif adına tahakkuk ettirilen 20.430,00 YTL tutarındaki ecrimisilin ödenmemesi ve kooperatifin de adresinde bulunamaması sebebiyle, söz konusu alacağın tahsili amacıyla Kooperatifin kanuni temsilcisi olduğundan bahisle davacı adına ödeme emri düzenlendiği, davacı adına düzenlenen ödeme emrinin, 8.11.2004 tarihinde tebliği üzerine Kooperatif adına düzenlenen ecrimisil ihbarnamesi ile davacı adına düzenlenen ödeme emrine karşı 29.11.2004 tarihinde bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İdare mahkemesince, davacı adına düzenlenen ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 günlük süre geçirildikten sonra açılan davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, dava konusu ödeme emrinde borcun nasıl ödenmesi gerektiği ve ödenmemesi halinde yapılacak işlemler belirtilmekle birlikte, ödeme emrine karşı dava açılması halinde yetkili mahkemenin idare mahkemesi olduğunun belirtilmediği, vergi mahkemesine başvurabileceği şeklinde2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununa aykırı bir ifadeye yer verildiği ve dava açma süresine ilişkin bir bilgiye yer verilmediği tespit edilmiştir.

Bu durumda özel yasasında yer alan düzenleme gereği, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde iptali istemiyle dava açılması gereken dava konusu ödeme emrinin içeriğinde, Anayasa’nın 40. maddesine aykırı biçimde kanun yolunun gösterilmemiş olması karşısında, ödeme emrinin tebliğinden itibaren genel dava açma süresi olan 60 gün içinde açıldığı anlaşılan davanın süresinde olduğunun kabulü gerekmektedir. Dolayısıyla ödeme emrinin iptali istemine yönelik davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir