1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2011/289 K: 2011/335 T: 18.05.2011


Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.12.2008 gün ve 2007/492 E-2008/479 K sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 18.03.2010 gün ve 2009/6564 E-2010/3097 K sayılı ilamı ile onanması üzerine, davacı vekilinin karar düzeltme isteği üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 08.07.2010 gün ve 2010/6760 E-8326 K sayılı ilamı ile:

(…Dava, haksız icra takibi ve haksız dava açılması nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istem reddedilmiştir. Davacının temyizi üzerine karar Dairemizce onanmıştır. Davacı kararın düzeltmesini istemiştir.

Davalının kiracısı olan davacı, davalı tarafından hakkında başlatılan icra takibine ve sulh hukuk mahkemesinde açılan tahliye davasına dayanak olarak sunulan tahliye taahhüdü altındaki imzanın kendisine ait olmadığını; bu konuda yapılan icra takibine itiraz etmesi üzerine davalı tarafından sulh hukuk mahkemesinde açılan itirazın iptali ve tahliye davasında yapılan imza incelemesi sonucunda imzanın kendisine ait olmadığı anlaşılarak tahliye isteminin reddedildiğini, davalı tarafından düzmece belge kullanılarak yapılan icra takibi ve açılan tahliye davası nedeniyle manevi, icra takibi ve tahliye davası nedeniyle iş ve gücünden kalıp bazı harcamalar yapmasından dolayı da maddi zarara uğradığını belirtmiştir.

Davalı ise, olayda maddi ve manevi tazminat unsurlarının oluşmadığını, tahliye taahhütnamesi altındaki imzanın davacıya ait olduğunu ileri sürerek, istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.

Yerel mahkemece, eldeki davada alınan bilirkişi raporunda imzanın davacıya ait olduğunun belirtildiği gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.

Sulh hukuk mahkemesinde davalı tarafından açılan itirazın iptali ve tahliye davasında, tahliye taahhüdü içeren belge altındaki imzanın davacı Cengiz Özbudak’a ait olmadığının bilirkişi raporuyla belirlendiği gerekçesiyle davalının tahliye istemi reddedilmiş ve karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Konusu ve tarafları aynı olan sulh hukuk mahkemesindeki tahliye davasında belirlenen ve kesinleşen tahliye taahhüdü altındaki imzanın davacıya ait olmadığına ilişkin maddi ve hukuki olgu, eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturduğundan; artık, eldeki davada imzanın davacıya ait olup olmadığı olgusunun tartışılmasına ve bilirkişi raporu alınmasına gerek yoktur.

Davacı tarafından imzalanmadığı yargı kararı ile belirlenen tahliye taahhüdü dayanak alınarak yapılan icra takibi ve açılan tahliye davası nedeniyle davacının, manevi yönden etkilenmesi ve maddi olarak da zaman, emek ve para harcaması yaşamın olağan akışına uygundur. Şu durumda davalının belirlenecek maddi ve takdir edilecek manevi tazminat ile sorumlu tutulması gerekir.

Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilmeyerek, davacının maddi ve manevi tazminat isteminin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekirken onanmış bulunduğundan davacının karar düzeltme istemi kabul edilmeli, Dairemizin onama kararı kaldırılmalı ve karar yukarıda açıklanan nedenle bozulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI Dava, haksız icra takibi ve haksız dava açılması nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.

Davacı, davalı tarafından hakkında başlatılan icra takibine ve sulh hukuk mahkemesinde açılan tahliye davasına dayanak olarak sunulan tahliye taahhüdü altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, bu konuda yapılan icra takibine itiraz etmesi üzerine davalı tarafından açılan itirazın iptali ve tahliye davasında yapılan imza incelemesi sonucunda imzanın kendisine ait olmadığı anlaşılarak tahliye isteminin reddedildiğini, davalı tarafından düzmece belge kullanılarak yapılan icra takibi ve açılan tahliye davası nedeniyle manevi ve iş ve gücünden kalıp bazı harcamalar yapmasından dolayı da maddi zarara uğradığını ileri sürüp, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak faizi ile birlikte zararın tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, olayda maddi ve manevi tazminat unsurlarının oluşmadığını, tahliye taahhüdü altındaki imzanın davacıya ait olduğunu, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; eldeki davada alınan bilirkişi raporunda imzanın davacıya ait olduğunun belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacının temyizi üzerine Özel Dairece, mahkemece verilen karar onanmış; davacının karar düzeltme talebi üzerine bu kez; konusu ve tarafları aynı olan sulh hukuk mahkemesindeki tahliye davasında belirlenen ve kesinleşen tahliye taahhüdü altındaki imzanın davacıya ait olmadığına ilişkin maddi ve hukuki olgunun eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturduğu, artık eldeki davada imzanın davacıya ait olup olmadığı olgusunun tartışılmasına ve bilirkişi raporu alınmasına gerek olmadığı, davalının belirlenecek maddi ve takdir edilecek manevi tazminat ile sorumlu tutulması gerektiği gerekçeleri ile onama ilamı kaldırılarak yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Yerel Mahkeme; önceki kararında direnmiş; hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.

Uyuşmazlık; Sulh Hukuk Mahkemesindeki davaya konu 31.05.2006 tarihli tahliye taahhüdü altındaki imzanın davacıya ait olup olmadığının belirlenip, belirlenmediği; o davadaki maddi ve hukuki olgunun eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturup oluşturmadığı, yerel mahkemece alınan bilirkişi raporuna değer verilip verilemeyeceği, noktasında toplanmaktadır.

Ankara 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 02.10.2007 tarih, 2007/658E-1966K sayılı dava dosyasında davalı şirketin, davacı Cengiz Özbudak aleyhine açtığı itirazın iptali ve tahliye davasında, icra takibine konu edilen 31.05.2006 tarihli tahliye taahhütnamesindeki imzanın Cengiz Özbudak’a ait olmadığının bilirkişiden alınan raporla belirlendiği, mahkemenin bu nedenle verdiği red kararının da temyiz edilmeden kesinleştiği, belirgindir.

Tarafları aynı olan sulh hukuk mahkemesindeki tahliye davasında belirlenen ve kesinleşen tahliye taahhüdü altındaki imzanın davacıya ait olmadığına ilişkin maddi ve hukuki olgu, eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturmaktadır.

Bu nedenle artık, eldeki davada imzanın davacıya ait olup olmadığı olgusunun tartışılmasına ve bu konuda tekrar bilirkişi raporu alınmasına gerek bulunmadığı, tartışmasızdır. Raporun alınması da kesin hükmün sonuçlarını ortadan kaldırmaz.

Hal böyleyken, Mahkemece, bu husus göz ardı edilerek, eldeki dosyada da bilirkişi raporu alınması ve aksi görüş bildiren bu rapora göre 31.05.2006 tarihli tahliye taahhütnamesindeki imzanın davacının eli ürünü olduğunun kabulü ile eldeki tazminat davasının reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle; direnme kararı bozulmalıdır.