1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2008/369 K: 2008/394 T: 28.05.2008


Taraflar arasındaki “itirazın iptali-tahliye” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Sulh 2.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 28.12.2006 gün ve 2006/1545-1936 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 13.05.2007 gün ve 2007/3587-6905 sayılı ilamı ile; (…Uyuşmazlık tahliye taahhüdüne dayanarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece istemin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde 20.8.2004 düzenleme ve 5.6.2006 tahliye tarihli taahhütnameye dayanarak 12.6.2006 tarihinde başlatmış olduğu icra takibine haksız itirazın iptalini istemiştir. Davalı boş tahliye taahhüdünü hile sonucunda sözleşme ile aynı tarihte imzaladıklarını savunmuş, bu hususda karşı tarafa yemin teklif edilmiştir. Davacının yemin etmemesi üzerine mahkemece yemin kesin deliline dayanarak istemin reddine karar verilmiştir.

Takibe dayanak yapılan ve hükme esas alınan 20.8.2004 düzenleme tarihli tahliye taahhütnamesinde “kiracı olarak bulunduğum..” ifadesinden taahhütnamenin kira ilişkisi devam ederken verildiği anlaşılmaktadır. Kiracı tahliye taahhüdü amacıyla boş kağıda imza attığını üzerinin sonradan doldurulduğunu savunmuş ise de, buna itibar edilemez. Boş kağıda imza atan kimse bunun sonucuna katlanması gerekir. Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması da bu yönde olduğu gibi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.12.1990 gün ve 1990/6 E-1990/628 K. sayılı kararı ile 1.7.1992 gün ve E.357-K.422 sayılı kararı ve 17.1.1999 gün ve 1999/6-28-10 sayılı kararları da bu doğrultudadır. Davalı Borçlar Kanununun 31. maddesinde öngörülen yasal hakkını kullanmayıp hile ile imzalatıldığı savunmasından da vazgeçtiğine göre boş olarak imzalanan tahliye taahhütnamesinin geçerli olduğunun kabulü gerekir. Davacı yazılı belgeye dayandığına göre buna karşılık davalı yemin teklifinde bulunamaz. Bu nedenle davacının teklif olunan yemini eda etmemesi kendi aleyhine sonuç doğurmaz. Zira boş kağıda imza atmakla davacıya istediği şekilde doldurma yetkisi verilmiş sayılır. Öte yandan davalının savunması sonuç itibariyle sahtelik iddiasına dayandığından HUMK.nun 352. maddesi hükmü uyarınca esasen bu konuda yemin teklif edilemez. Başlatılan takipde ve açılan davada bir usulsüzlük bulunmadığına göre geçerli tahliye taahhüdü nedeniyle davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI Dava, tahliye taahhüdüne dayalı takibe vaki itirazın iptali ile kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir.

Davacı kiralayan vekili 29.08.2006 tarihli dava dilekçesiyle, tahliye taahhüdüne dayalı takibe davalı kiracı tarafından haksız itiraz edildiği iddiasıyla itirazın iptali ile taşınmazın tahliyesini istemiştir.

Davalı Tahliye taahhüdünün kendisine sözleşme ile birlikte hile ile boş olarak imzalatıldığını, özgür irade ürünü olmadığını, sonradan tahliye tarihinin yazıldığını, belgenin geçersiz olduğunu savunmuştur.

Mahkemece icra dosyası getirilmiş; kira sözleşmesi, taahhütname, taraf delilleri dosya arasına alınmış; davalıya davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılmış; davacı yazılı belgeye göre dava sabit olduğundan önerilen yemini edayı kabul etmediklerini bildirmekle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece; davalının yasal hakkını kullanmayıp hile ile imzalatıldığı savunmasından da vazgeçtiğine göre boş olarak imzalanan tahliye taahhütnamesinin geçerli olduğunun kabulü gerektiği, Davacı yazılı belgeye dayandığına göre buna karşılık davalının yemin teklifinde bulunamayacağı, bu nedenle davacının teklif olunan yemini eda etmemesinin kendi aleyhine sonuç doğurmayacağı, zira boş kağıda imza atmakla davacıya istediği şekilde doldurma yetkisinin verilmiş sayılacağı, Öte yandan davalının savunması sonuç itibariyle sahtelik iddiasına dayandığından HUMK.nun 352. maddesi hükmü uyarınca esasen bu konuda yemin teklif de edilemeyeceği, başlatılan takipte ve açılan davada bir usulsüzlük bulunmadığına göre geçerli tahliye taahhüdü nedeniyle davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hükmü temyize davacı/kiralayan vekili getirmektedir. Taraflar arasında yazılı sözleşme ve taahhüdün varlığı; tahliye taahhütnamesi altındaki imzanın davalı şirketin müdürüne ait olduğu; davalının hile nedeniyle suç duyurusunda bulunmayacaklarını bildirip, yemin teklifinde bulunduğu; daha sonra suç duyurusunda bulunulmuşsa da süre geçtiğinden takipsizlikle sonuçlandığı uyuşmazlık konusu değildir.

Davalı savunmasını, imzası bulunan takip ve dava dayanağı taahhüdün sözleşme imzalatılırken hile ile boş olarak imzalattırıldığı ve sonradan doldurulduğuna dayandırmaktadır.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; imzasına itiraz olunmayan takip ve dava dayanağı tahliye taahhütnamesinin kira sözleşmesi ile birlikte üzeri boş olmak üzere hile ile davalıya imzalatılıp sonradan doldurulduğu savunmasının kanıtlanıp kanıtlanmadığı, davalının teklif ettiği yemini davacı yanın eda etmemiş olmasının varılacak sonuca etkili olup olmayacağı, noktalarında toplanmaktadır.

Öncelikle belirtilmelidir ki, boş olarak altı imzalanıp verilen bir belgenin üstünün taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının tanıkla ispatının olanaklı olmadığında; ancak yazılı delille ispatı gerektiğinde ve yazılı delil de yoksa dayanılmış olması koşuluyla yemin delilinin söz konusu olabileceğinde uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu görüş yargısal uygulamada yerleşik hal almış olup; tarafların, üzerinin ne şekilde doldurulacağı konusunda anlaşarak, bir tarafın bu anlaşmaya uygun olarak doldurulması için boş olarak imzalayıp diğer tarafa verdiği belgelerle ilgili olarak ortaya çıkan uyuşmalıklara özgü bir değerlendirmeyi ve sonucu içermektedir.

Buna karşılık, eldeki davada davalının icra dosyasına itirazı da eldeki davadaki savunması da yukarıda açıklanan durumdan ayrılmakta; takip ve davaya konu tahliye taahhütnamesi üzerinde bir anlaşma yapılarak boş olarak imzalanıp karşı tarafa verildiği değil, aksine kira sözleşmesi imzalatılırken kağıtlar arasında hile ile boş bir belgenin davalıya imzalattırılıp sonradan tahliye taahhüdü olarak doldurulduğu, bu konuda taraflar arasında bir anlaşmanın olmadığı ileri sürülmektedir.

Davalının bu savunması sonuç itibariyle sahtelik iddiasına dayanmakta; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi karşısında esasen bu konuda yemin teklifine de olanak bulunmamaktadır. Davalı sahtecilik iddiasını ispat anlamında bir delil ortaya koymadığı gibi, yargılama aşamasında da bu iddiasıyla ilgili olarak ayrıca suç duyurusunda bulunmayacağını bildirmiş ve yemin deliline dayanmış; daha sonra ise suç duyurusunda bulunmuşsa da bu başvuru takipsizlikle sonuçlanmıştır.

Davalının dayandığı tek delil olan yemin delilinin, sahtecilik iddiasının söz konusu olduğu durumda dinlenilebilirliği olmadığına göre; bu yemini eda etmemek de davacı aleyhine sonuç doğurmayacaktır.

Şu durumda “kiracı olarak bulunduğumuz mecuru” ifadesini de taşıyan yazılı taahhüt belgesi; 01.05.2004 başlangıç, 15.04.2004 düzenleme tarihli kira sözleşmesinden sonra, 20.08.2004 tarihinde düzenlenmiş; ne düzenleme tarihi ne de içeriğinin sonradan doldurulduğu savunması davalı yanca usulünce kanıtlanmamıştır.

Görüşmeler sırasında her ne kadar boş belgenin anlaşmaya aykırı doldurulmasının söz konusu olduğu, davalı yanın yemin deliline dayanabileceği ileri sürülmüş ise de; davalı savunmasının bu görüşün aksine, belgenin boş olarak imzalanmış olduğunun davalı yanca bilinmediği, taraflar arasında da sonradan doldurmaya yönelik bir sözleşmenin de olmadığı, belgenin hile ile imzalatıldığı yönünde olması karşısında, çoğunluk bu görüşe katılmamıştır.

Şu durumda; başlatılan takipte ve açılan davada bir usulsüzlük bulunmadığına göre geçerli tahliye taahhüdü nedeniyle davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekirken istemin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan, hükmün bozulması gerekmiştir. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir