1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2012/762 K: 2013/278 T: 27.02.2013


Taraflar arasındaki “Taahhüt nedeniyle tahliye” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 06.01.2012 gün ve 2012/3 E., 2012/19 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 18.04.2012 gün ve 2012/3253 E., 2012/6153 K. sayılı ilamı ile;

(…Uyuşmazlık, 2004 Sayılı İİK.nun 10.babında kiralanan taşınmazların tahliyesini düzenleyen 269 ve devamı maddelerine dayanılarak açılan bir davada 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.nun 320/1 maddesi karşısında tarafların duruşmaya davet edilmeksizin dosya üzerinden karar verilip verilmeyeceği noktasındadır. Bilindiği gibi icra mahkemeleri icra-iflas işleri için kurulmuş, kendine özgü kuralları olan özel bir yargı organıdır. İİK.nun 18. maddesinde icra mahkemesine arz edilen hususlarda basit yargılama usulünün uygulanacağı belirtilmiş, aynı Kanunun 70. maddesinde icra mahkemesinin itirazın kaldırılması hakkındaki talep üzerine iki tarafı davet ettikten sonra 18. madde hükmüne göre karar vereceği düzenlenmiştir. Öte yandan İİK.nun 269/d maddesinin uygulanması gereken maddeler arasında gösterdiği 70. maddesine göre, 18. maddede düzenlenen, aksine hüküm bulunmayan hallerde icra mahkemesi duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder hükmü ilamsız tahliye takibinde uygulanmamalıdır. İcra mahkemesinin duruşma yapması zorunludur.

01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK.nun 320/1 maddesinde düzenlenen mahkeme, mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir hükmü yukarıda açıklanan İİK.nun ilgili maddeleri ile takip hukuku açısından yorumlanmalı ve değerlendirilmelidir. Öncelikle belirtmek gerekir ki anılan maddeye göre duruşma yapmadan karar verilebilmesi için hukuken bunun mümkün olması gerekir. Başka bir anlatımla ancak hukukun cevaz verdiği “ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz vb gibi” veya İİK.nun 17-18 maddelerinde öngörülen şikayet davalarında olduğu gibi Kanunun duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verilmesinde hakime takdir hakkı tanıdığı hallerde dosya üzerinden karar verilebilir. Kanunun açıkça duruşma açılarak yargılama yapılmasını emrettiği durumlarda dosya üzerinden karar verilemez. Bu arada HMK.nun hukuki dinlenilme hakkı başlıklı 27. maddesi, T.C. Anayasası’nın hak arama hürriyetini düzenleyen 36. maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılama hakkına ilişkin 6. maddesi de dikkate alınmalıdır.

Yukarıda açıklanan kanun hükümleri ve yasa koyucunun takip ettiği amaç gözetildiğinde daha özel bir kanun olan İİK.daki hükümlerin daha genel bir kanun olan HMK.u ile değiştirildiği söylenemez. Uygulamada da HMK.daki hükümlerin açıkça bir yollama yapmadıkça İİK.da uygulanmayacağı kabul edilmektedir. Bu nedenlerle yargılamanın duruşma açılmak suretiyle yapılması gerekirken değerlendirmede yanılgıya düşülerek evrak üzerinden karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Karar bu nedenle bozulmalıdır…) gerekçesi ile dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI Dava, taahhüt nedeniyle tahliye isteğine ilişkindir.

Davacılar vekili, kiracıları olan davalının 29.09.2011 düzenleme tarihli tahliye taahhütnamesi ile 17.10.2011 tarihinde kiracısı bulunduğu taşınmazı ihtara gerek kalmaksızın tahliye edeceğini kabul ve taahhüt ettiği halde taşınmazı halen tahliye etmediğini ileri sürerek, davalının taşınmazdan tahliyesini istemiştir.

Mahkemece, davacı alacaklıların, davalı borçlu şirket aleyhine takip yaptığı, örnek 14 nolu tahliye emri gönderdiği, takibin dayanağının 17/10/2011 tarihli tahliye taahhütnamesi olduğu, tahliye emrinin 17/11/2011 tarihinde borçlu şirkete tebliğ edildiği, borçlu şirket vekilinin 22/11/2011 tarihli dilekçe ile tahliye taahhütnamesindeki imzaya ve yazılara itiraz ettiği, 02/01/2012 tarihinde itiraz kabul edilerek takibin durdurulduğu, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 275. maddesi gereği tahliye emrine itiraz edilmesi halinde kiralayanın itirazın kaldırılmasını isteyebileceği ve tahliye talebinin noterlikçe resen tanzim veya tarihli imzası tasdik edilmiş yahut ikrar olunmuş bir mukaveleye dayanması halinde itirazın kaldırılmasının mümkün olduğu, ancak somut olayda tahliye emrine karşı itiraz edildiğinden davacıların itirazın kaldırılmasını ve davalının tahliyesini talep etmeleri gerekirken itirazın kaldırılması talebinde bulunulmadan doğrudan tahliye davası açamayacakları; ayrıca itiraz dilekçesiyle tahliye taahhütnamesindeki imzaya ve yazılara itiraz edildiğinden ve davacının elinde noterden yapılmış veya tarih ve imzası ikrar olunmuş bir tahliye taahhütnamesi olmadığından, davacıların davasının reddine evrak üzerinde karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyiz istemi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıya metni aynen alınan gerekçelerle bozulmuştur. Yerel Mahkemece önceki gerekçelerle direnilmiş olup, direnme kararını temyize davalı vekili getirmiştir.

İşin esasına geçilmeden önce, Yerel Mahkemece davacının tahliye istemine ilişkin davada duruşma açılmadan,davalıya tebligat yapılmadan dosya üzerinde inceleme yapılarak, davanın reddine karar verilmiş, kararın davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Özel Dairece davanın duruşma açılmadan karara bağlanamayacağı gerekçesi ile hükmün bozulması üzerine, Yerel Mahkemece, duruşma günü belirlenerek, taraflar duruşmaya davet edilip, dinlenilerek karar verilmesi karşısında, bu kararın bozma ilamına eylemli uyma sonucunda oluşturulmuş yeni bir hüküm niteliğinde olup olmadığı, buna göre temyiz incelemesinin Özel Dairece mi, Hukuk Genel Kurulu’nca mı yapılacağı hususu ön sorun olarak görüşülmüş olup, sonuç itibariyle mahkemece yargılama sırasındaki duruşma safhasının yerine getirilmediği, bozma sonrası 1086 sayılı HUMK’nun 439/3. maddesi uyarınca Mahkeme, tarafları duruşmaya çağırıp dinledikten sonra Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar vereceğinden, taraflar yasa gereği bozmaya karşı diyecekleri sorulmak üzere duruşmaya davet edildiğinden bu durumun bozma ilamına eylemli uyma niteliğinde olmadığı ve ön sorun bulunmadığı oybirliği ile kabul edilmiştir.

İşin esasına gelince, davacı alacaklılar Sevim Demirel, Nazlı Küçükkaya, Derya Demirel-İsmail Demirel tarafından, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 269.vd. maddeleri uyarınca İzmir 27.İcra Müdürlüğü’nün 2011/20569 Esaslı icra dosyası ile borçlu Tarancı Lpg vs. Şti. aleyhine 31.10.2011 tarihli takip başlatıldığı, takip talebinde Kazım Dirik Mahallesi Zafer Cad no: 13/B Bornova/İzmir adresindeki taşınmazın tahliye ve boş olarak teslimini, 1.2.2008 başlangıçlı 60 ay süreli yazılı kira sözleşmesi, 17.10.2011 tarihli tahliye taahhüdüne dayalı olarak istedikleri, yazılı sözleşme ile kiralanan taşınmazın 14 örnek nolu 31.10.2011 tarihli tahliye emrinin davalı şirkete, gönderildiği, 17.11.2011 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, borçlu şirket tarafından 22.11.2011 tarihli dilekçe ile takip dayanağı tahliye taahhüdünün sahte olduğu, imza ve yazıların şirket temsilcilerine ait olmadığı iddiaları ile itiraz edildiği ve 02.01.2012 tarihinde takibin durduğu anlaşılmıştır.

Davalı hükmü, dava dilekçesinin kendilerine tebliğ edilmediği,usul işlemleri tamamlanmadan davanın esastan reddedildiği, lehlerine vekalet ücretine hükmedilmediği iddiaları ile temyiz etmiştir.

Bilindiği üzere, kiralanan taşınmazların tahliyesine ilişkin olarak 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun(İİK) 269 ve devamı maddeleri uygulanmakta olup, aynı yasanın 269/d maddesinde bu takip yolunda kıyasen uygulanacak maddeler düzenlenmiştir. İİK’nun 70. maddesi de kıyasen uygulanacak hükümler arasında yer almaktadır.

İİK’nun 70. maddesine göre, İcra Mahkemesi, itirazın kaldırılması hakkındaki talep üzerine iki tarafı davet eder ve 18 inci madde hükmüne göre kararını verir. İİK’nun 18. maddesinde de, İcra Mahkemesi’ne arz edilen hususlarda basit yargılama usulünün uygulanacağı belirtilmektedir. İcra Mahkemesi duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir.

Öyle ise mahkemece, İİK’nun 269/d maddesi aracılığı ile 70. madde uyarınca duruşma yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bozma ilamında değinildiği gibi duruşma yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Açıklanan nedenlerle, Özel Daire bozma ilamında belirtilen gerekçelerle, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen bozma ilamına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir