1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/1268 K: 2017/2028 T: 20.12.2017


Taraflar arasındaki “elatmanın önlenmesi ve ecrimisil” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda (Kapatılan) Kartal 3. Asliye Hukuk Mahkemesince elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne, ecrimisile yönelik talebin ise kısmen kabulüne dair verilen 13.10.2011 gün ve 2010/702 E., 2011/473 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin taraf vekillerince istenilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 17.04.2012 gün ve 2011/14620 E., 2012/4409 K. sayılı kararı ile,

(…Dava, bağımsız bölümlere elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkin olup; mahkemece, elatmanın önlenmesi davasının kabulüne, ecrimisil isteğinin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli taşınmazların öncesinin davalı şirkete ait olduğu, 14.11.2008 tarihinde davacıya satış suretiyle temlik edildiği ve davacının kayden malik bulunduğu, ancak davalının taşınmazları kullanmaya devam ettiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan, davacının dava tarihinden önce 6.9.2010 tarihinde davalının taşınmazları terk etmesi konusunda ihtarname keşide ettiği ve 25.10.2010 tarihinde de eldeki davayı açtığı görülmektedir.

Hemen belirtilmelidir ki, kira akdinin mutlak yazılı bir sözleşmeye bağlı olması zorunlu olmayıp, taraflar arasında şifahi olarak da kira sözleşmesi yapılması olanaklıdır. Taraflar arasında gerçekten de bir yazılı kira akdinin bulunmadığı sabit ise de, davalı tarafından davacının mevduat hesabına kira bedeli adı altında yatırılan ödemelere, davacı tarafından, bu ödemeleri tahsil etmediğine dair bir beyanda bulunulmamıştır.

Diğer taraftan, 11.11.2008 tarihinde davalının imzasını taşıyacak şekilde noterde düzenlenen tahliye taahhütnamesinde, çekişmeli taşınmazların yanında yine davacıya ait ve davalının kiracı bulunduğu dava dışı taşınmazlar hakkında, 30.07.2009 tarihinde taşınmazların tahliye edileceğine dair beyanın yanında, çekişmeli taşınmazların satış tarihinden teslim tarihine kadarki süreçte kira bedeli olarak her ay için 2550.-YTL.nın davacının banka hesabına yatırılacağı öngörülmüş olup, anılan bedellerin düzenli olarak yukarıda belirtildiği şekilde davacının hesabına yatırılmış olduğu dosya kapsamıyla sabittir.

Öte yandan; davacının, bahsedilen 11.11.2008 tarihli tahliye taahhütnamesine dayanarak dava dışı ve davalının kiracı olarak kullanımındaki bağımsız bölümler yönünden tahliye istemli icra takibinde bulunduğu ve icra takibine itiraz üzerine açtığı itirazın kaldırılması, akdin feshi ve mecurun tahliyesi istekli davanın yargılaması sonucunda tahliye taahhütnamesine dayalı olarak davalının tahliyesine dair verilen kararın deracattan geçerek kesinleştiği ve infaz edildiği tartışmasızdır.

Öyleyse, anılan taahhütnamede çekişmeli taşınmazlara da yer verildiğine ve bu taahhütname içeriği davacı tarafından benimsenerek icra takibine tevessül edildiğine göre, bu aşamadan sonra tek taraflı düzenlendiğinden söz edilerek davalının kiracı olmadığının kabulü doğru değildir.

Hal böyle olunca, davalının çekişmeli taşınmazları kiracı sıfatıyla kullandığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de kısa kararda ecrimisil bakımından faize yer verilmediği halde, gerekçeli kararda faiz konusunda hüküm kurularak kısa karara çelişkili olacak şekilde gerekçeli karar yazılması da doğru değildir. Tarafların temyiz itirazları yerindedir…) gerekçesiyle ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI Dava çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkindir.

Davacı vekili 14.11.2008 tarihinde davalıdan satın alarak kayden maliki olduğu 33, 34, 35 ve 36 bağımsız bölüm numaralı taşınmazlara, davalının kullanımını sürdürmek suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuş, ıslah suretiyle ecrimisil talep miktarını arttırmıştır.

Davalı vekili çekişme konusu taşınmazları kiracı sıfatıyla kullandığını, temlikten itibaren kira bedellerini düzenli olarak davacının banka hesabına yatırdığını, kira stopajlarını ödediğini, ayrıca davacıya tahliye taahhüdünde bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece davalı tarafça dayanılan 11.11.2008 tarihli tahliye taahhüdünün tek taraflı bir düzenleme olduğu, davalının davacıya yaptığı ödemelerin de taraflar arasında kira akdinin bulunduğunun kabulü için yeterli olmadığı, davacının mülkiyet hakkının korunması gerektiği gerekçesiyle elatmanın önlenmesi talebi yönünden davanın kabulüne, ecrimisil talebi yönünden ise davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur. Mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilerek verilen direnme kararı, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca direnme kararı, kısa karara uygun gerekçeli karar oluşturulmadığı ve buna uygun şekilde hüküm oluşturulmadığı gerekçesiyle usulden bozulmuş, Hukuk Genel Kurulu bozma kararı sonrası yerel mahkemece verilen direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından davalının çekişmeli taşınmazları kiracı sıfatıyla kullanıp kullanmadığı, buna göre taşınmazı haksız işgal edip etmediği noktasında toplanmaktadır.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle kira bedeli adı altında davalı şirket tarafından davacının mevduat hesabına yatırılan ödemelere davacı tarafından bu ödemeleri tahsil etmediğine dair beyanda bulunulmaması, ayrıca davacının dava konusu taşınmazların da bulunduğu 11.11.2008 tarihli tahliye taahhütnamesine dayanarak dava dışı bağımsız bölümler yönünden icra takibine başvurması nedeniyle tahliye taahhütnamesinin davalı tarafından tek taraflı düzenlendiğinden söz edilemeyeceğine göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir