1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1996/20-417 K: 1996/550 T:10.7.1996


Orman yönetimi ormanların intifa hakkına sahip olup, 3402 sayılı yasanın 11/1 maddesi uyarınca ilgili taraftır. Bu sebeplerle, orman yönetiminin dava hakkının varlığı gözetilerek orman araştırmasının tam ve doğru olarak yapılması gerekir.

Taraflar arasındaki “”kadastro tespitine itiraz”” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bingöl Kadastro Mahkemesi’nce davanın husumet yönünden reddine dair verilen 19.10.1994 gün ve 1993/111-1994/34 sayılı kararın incelenmesi davacı orman idaresi vekili tarafından istenilmesi, üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 19.6.1995 gün ve 1994/10458 1995/8289 sayılı ilamiyle; (…Mahkemece her ne kadar husumet yönünden davanın reddine dair karar verilmiş ise de; olay 3402 sayılı Yasanın 4. maddesi uygulaması ile oluşmuş ve buna karşı yönetim dava açmıştır. Yasal dayanak olan 3402 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca yapılan işlemlerin sonuçlarına karşı, Orman yönetiminin taraf ehliyetine sahip olamayacağı; dava açamayacağı yolunda bir hüküm mevcut değildir. Anılan Yasa uygulaması karşısında Orman Yönetimi gerekli gördüğü yerde dava açmak hak ve yetkisine sahiptir. Orman Yönetimi ormanların intifa hakkına sahip olur, 3402 sayılı yasanın 11/1 maddesi uyarınca ilgili taraftır. Bu sebeplerle, Orman Yönetiminin dava hakkının varlığı gözetilerek orman araştırmasının tam ve doğru olarak yapılması gerekir.

Açıklanan husus gözetilmeksizin, yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, 3402 sayılı Yasanın 4’ncü maddesi uyarınca orman kadastro komisyonları aracılığı ile yapılan orman sınırlandırmasına karşı orman idaresinin dava hakkının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

Gerçekten, 3402 sayılı Yasanın 4. maddesinde; Kadastro çalışma alanı sınırında orman bulunduğu takdirde; durum çalışmaya başlamadan iki ay önce Orman Genel Müdürlüğüne bildirilir. Bu yerlerin orman sınırlaması ve orman sınırları dışına çıkarma işlemleri 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre Orman Kadastro Komisyonlarınca tesbit ve haritasına işlenerek, tutanakları ile birlikte kadastro ekiplerine teslim edilir. Bu yerlerin ölçü ve harita işlemleri yukarıdaki sınırlar esas alınarak kadastro ekiplerince ikmal edilir; iki ay içinde kadastro komisyonlarınca orman sınırlarının belirlenmemesi halinde, kadastro çalışma alanı sınırları kadastro ekiplerince belirlenir ve çalışmalar bu kanun hükümlerine göre yürütülür.

Kadastro ekiplerince bu şekilde tesbit ve ilan edilen yerlerde orman kadastro işlemleri de ikmal edilmiş sayılır. Orman kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulur, hükmü yer almıştır.

Anılan madde hükmüne göre;

a) İşe başlayan genel kadastro ekiplerince çalışma alanı sınırında ormana rastlandığı takdirde, durum Orman Genel Müdürlüğüne bildirilecek,

b) Orman Genel Müdürlüğü, 2 ay içinde (orman sınırlamasını ve orman sınırları dışına çıkarma işlemlerini yapacak tutanak ve haritaları) kadastro ekiplerine teslim edecektir. Görüleceği üzere, 2 ay içinde orman kadastro komisyonu tahdit ve çıkarma işlemlerini tamamlayarak tutanak ve haritaları genel kadastro komisyonuna teslim edinceye kadar görevli olup, görevi burada sona ermektedir.

Eğer, tesbit ve çıkarma işlemlerinin tamamı 6831 sayılı Yasaya göre yapılsaydı, Orman Kadastro Komisyonunun görevi durdurulup, genel kadastro komisyonlarına tüm belgelerin teslimi yoluna gidilmeyeceği aşikardır.

Ne var ki; yasa gereği Orman Kadastro Komisyonu, kısmi görev yapmakta ve tüm tutanak ve haritaları genel kadastro komisyonuna teslim etmektedir.

İşlem evrakını devralan genel kadastro komisyonu, 3402 sayılı Yasaya göre işe devam etmektedir.

c) Yine 4. maddeye göre, 2 ay içinde orman kadastro komisyonlarınca gerekli tahdit ve çıkarma işlemleri yapılmadığı takdirde, genel kadastro komisyonu çalışma alanı sınırlarını belirler ve çalışmalar 3402 sayılı Yasa hükümleri uyarınca yürütülür. Demek ki orman kadastro komisyonu bu işlemleri iki ay içinde yapmadığı takdirde, doğrudan genel kadastro komisyonları görevli kılınıp tahdit tamamen bu komisyonlara bırakılmaktadır.

Bu itibarla olayda 6831 sayılı Yasaya göre yapılıp bitirilen bir tahdit sözkonusu değildir.

Yine maddede, genel kadastro ekiplerince böylece tesbit ve ilan edilen yerlerde orman kadastro işlemleri de ikmal edilmiş sayılır hükmü yer almıştır. İkmal edilmiş saymak, işlemlerin yapılıp tamamlanması anlamını taşır. Kesinleşmeyi belirtmez. Bu durumda, orman tahdidi kesinleşmiş olmayacak, ilan ve varsa itirazlar sonucu kadastro mahkemesine verilecek hükümlerde yargı yolundan geçerek kesinleşecektir.

Diğer bir anlatımla gerekli işlemler, 6831 sayılı Yasaya göre değil, 3402 sayılı Yasa uyarınca yapılmaktadır. O halde, öncelikle orman tahdidi ile genel kadastronun içice girdiği olayda, birisi için kesinleşme, diğeri için işlemlerin devamı sözkonusu olamaz.

Konumuzun 2’nci aşaması ise, 3402 sayılı Yasanın 11. maddesindeki ilan ve itiraz olgusudur. 3402 sayılı Yasanın 11. maddesinin ilk fıkrasında (kadastro müdürü kadastro tutanaklarına göre yapılan tesbitlere dayanarak askı cetvelleri düzenler; bu cetvelleri ve pafta örneklerini müdüriyette ve ayrıca muhtarın çalışma yerinde 30 gün süre ile ilan ettirir; itirazı olanların ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde dava açabileceklerini belirtir) denilmektedir.

Bu ilana esas belgeleri düzenleyen genel kadastro komisyonu ilan yapan da yine genel kadastro müdürüdür.

Ayrıca, fıkranın devamında yine genel bir anlatımla itirazı olanların ilan süresi içinde (yani 30 gün içinde) kadastro mahkemesine dava açabileceklerini vurgulamıştır. Yasada itiraz edebilecekler tek tek sayılmadığı gibi, orman yönetiminin dava açamayacağı yolunda bir kısıtlama da getirilmiş değildir.

Bu işlemlere karşı itirazı olanlar gerçek kişiler olabileceği gibi, Hazine ve kurumlarda olabilir. Bu kurumlar içinde doğal olarak orman yönetiminin varlığı da kabul edilmek icap eder.

Yönetimin itiraz hakkını var kılan bir diğer husus da şudur; çizilmiş çalışma alanına göre orman sayılan yerlerle, kültür arazileri ayrılmış olsa dahi, genel kadastro komisyonunca tesbit, ölçüm yapılıp, harita düzenlenirken, orman sayılan bölüme de girilmekte, ya da sınır dışında da ormanlık saha bulunmakta veya çalışma alanını sınırlayan hattın istikametinde açılarda, miktarlar da farklılıklar oluşmaktadır.

Bütün bu yanlışlıkların ya da çelişkilerin giderilmesi de yönetimin itiraz ve dava hakkının varlığını gerekli kılmaktadır ve herhalde kural olarak, yasalarda herhangi bir kurumun dava hakkını yok edici açık bir hüküm mevcut değilse orada o kurumun dava hakkı var sayılmak icap eder. Kaldı ki 3402 sayılı Yasanın 4. maddesinde, işlemlerin genel kadastro komisyonuna devri ve bu komisyonlarca bu yasa hükümlerine göre tamamlanacağı belirlenmiş ve aynı yasanın 11. maddesinde itirazı olan herkesin dava edebileceği ilkesi de kabul edilmiştir. Hal böyle olunca açıklanan gerekçelerle Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı Orman İdaresi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 10.7.1996 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :

8.9.1956 yılında yürürlüğe giren 6831 sayılı Orman Yasası 3116 Sayılı Orman Yasası ile yürürlükten kaldırılmış olup, 7 ve sonraki maddelerinde Devlet ormanlarının tahdidinin ne şekilde yapılacağını açıklayan hükümler getirmiştir. Yasanın bu madde hükümleri zaman süreci içerisinde birtakım değişikliklere uğramıştır. 2896 Sayılı Yasa ile değişiklikte Orman Kadastro işlemlerine karşı açılacak davalarda kimlerin dava açacağı ve husumetin kimlere karşı yöneltileceği düzenlenmiş ve 11/4 maddesinde “”gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılacak itiraz davalarında hasım Orman Genel Müdürlüğüdür. Orman Genel Müdürlüğü’nce açılacak itiraz davalarında ise, hasım tutanakta ismi geçen kişilerdir”” olduğu belirtilmiştir. Daha sonra 3302 Sayılı Yasa ile yapılan değişiklikte orman kadastrosuna ilişkin iş ve işlemlerin Orman Genel Müdürlüğü ve bu kuruluşa bağlı Orman Kadastro Komisyonları tarafından yapılması amaçlanarak, yasanın 10. maddesinde belirtildiği gibi, Orman Kadastro Komisyonları işlemlerinin denetlenmesi Orman Genel Müdürlüğü’ne verilmiştir. Bu yön 6831 Sayılı Yasada değişiklik yapan 3302 Sayılı Yasa hükümlerine ilişkin TBMM’de benimsenen komisyon gerekçesinden anlaşılmaktadır. Bu gerekçede özetle, yıllardan beri yapılan kadastro çalışmalarına orman teşkilatının en alt kademelerince mahkemelere yapılan itirazlardan devamlı yakınmaların olduğu, mahkemelerin orman dosyalarıyla dolu olduğu gibi, yıllarca süren davalar nedeniyle de Orman İdaresi ile halk ilişkilerinin bir türlü düzeltilmediği açıklandıktan sonra, ön inceleme ve düzeltme hakkı Orman Genel Müdürlüğüne verilmiş olması nedeniyle, Orman İdaresinin herhangi bir kademesine mahkemeye itiraz hakkının tanınmadığı duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıklanmıştır. Bu gerekçe doğrultusunda 3302 Sayılı Yasayla 11. maddede yapılan değişiklikte, 2896 Sayılı Yasayla getirilen “”Orman Genel Müdürlüğünce açılan itiraz davalarında hasım tutanakta ismi geçen kişilerdir.”” İbaresi kanun metninden çıkartılmış ve maddeyi “”Orman Kadastro Komisyonlarınca düzenlenen tutanakların askı sureti ile ilanı ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren 6 ay içerisinde görevli ve yetkili adliye mahkemelerine müracaatla sınırlamaya ve bu kanunun ikinci maddesine göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine Tarım, Orman ve Köyişleri Bakanlığı ile hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler itiraz edebilir. Bu müddet içinde itiraz olunmaz ise, komisyon kararı kesinleşir. Hak sahibi gerçek kişi ve tüzel kişiler tarafından açılacak sınırlamaya itiraz davalarında hasım Orman Genel Müdürlüğü, bu Kanunun 2. maddesine göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine karşı açılacak itiraz davalarında ise hasım Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğü’dür”” şeklinde düzenleyerek Orman İdaresi tahdide itiraz davalarında zorunlu hasım durumuna getirilmiştir. Bu nedenle, 6831 Sayılı Orman Yasasına göre yapılan orman sınırlandırmalarında sınırlama dışı bırakılan yerler hakkında Orman Yönetiminin itiraz ve dava hakkının bulunmadığı kabul edilmiştir.

Orman Yasası ile Arazi Kadastro Yasaları özel nitelikte yasalar olup, 6831 Sayılı Orman Yasasının 3373 Sayılı Yasayla değişikliğinden öne açılan orman kadastrosuna itiraz davaları kendi usul hükümlerine tabi ve genel hukuk mahkemesinde; arazi kadastrosuna itiraz davaları ise, 766 Sayılı Tapulama Yasası hükümlerine göre tapulama mahkemelerinde incelenerek hükme bağlanmakta idi. Değişik mahkemelerde görülen davalar uygulamada çoğu zaman farklı sonuçlandırıldığından, haklı olarak eleştiri konusu yapılmaktaydı. İşte bunu gözeten yasa koyucu, 6831 Sayılı Orman Yasasının 11. maddesinde 3373 Sayılı yasayla değişiklik yaparak, orman tahdidine itiraz davalarının da kadastro mahkemelerinde görülüp çözümleneceğini hükme bağlamış, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 4. maddesiyle de arazi kadastrosundan önce çalışma alanı sınırında orman varlığı halinde, önceden yapılmış ve kesinleşmiş orman tahdidi bulunmadığı takdirde, bu yerlerin orman tahdidinin yapılacağına ilişkin yeni bir düzenleme getirmiştir.

3402 Sayılı Kadastro Yasasının 4/3 maddesi ile aynı yasanın 47/A maddesine göre çıkartılan Kadastro Çalışma Alanlarının Belirlenmesi Hakkındaki Yönetmeliğin 4. maddesine göre, bu yerlerin orman tahdidi ve orman tahdit dışına çıkarma işlemleri 6831 Sayılı Orman Yasası ek ve değişiklikleri hükümlerine göre, Orman Kadastro Komisyonlarınca tesbit ve haritalarına işleneceği, Orman Genel Müdürlüğü’nce sınırların işaretlenip zeminde gösterileceği, orman sınır haritalarının Orman İdaresinin yetkili elemanlarıyla birlikte zemine uygulanacağı, ORMAN ve KÜLTÜR arazisini ayıran sınır noktalarının işaretleneceğini ve daha sonra da arazi kadastro işlemlerinin yapılacağı hükme bağlanmıştır. Bundan amaç, her iki yasa arasında bir paralellik kurmak ve belirlenen orman sınırlarına arazi kadastro ekiplerinin uymaları halinde, diğer bir anlatımla orman olmayan alanlarda yapılan arazi kadastro çalışmalarına Orman İdaresinin gereksiz dava açmasının önlenmesi istenilmiştir. 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 4. maddesine göre, çalışma alanı sınırlarındaki ormanların Orman İdaresi’nce belirlenmesi işlemi 6831 Sayılı Yasa uyarınca yapılmış bir orman kadastro işlemidir. Bunun böyle olduğu aynı maddede yer alan “”orman kadastro işlemleri de ikmal edilmiş sayılır”” ibaresinden açıkça anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, orman tahdidinden sonra, tahdit dışı yerde yapılan arazi kadastrosu tahditlerine Orman İdaresi’nce yapılan itirazların orman tahdidine itiraz davası olarak nitelendirilmesi gerekmektedir. Bu açık yasa hükümleri karşısında 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 4/3 maddesi gereğince yönetim tarafından yapılan orman tahdit işlemlerinde tahdit dışı bırakılan yerler yönünden 6831 Sayılı Orman Yasanının 11. maddesi gereğince, Orman Yönetiminin itiraz ve dava hakkının bulunmadığının kabulü gerekir.

Yukarıda açıklanan hukuksal ve maddi olgulara göre, Orman İdaresinin orman tahdidine itiraz davalarında mutlaka davalı olması gerektiğinden, aktif dava ehliyetinden söz edilemez. Somut olayda, Orman Yönetiminin denetimi ve kontrolü altında yapılan orman tahdidi, Orman Genel Müdürlüğünün onayıyla arazi kadastro ekiplerine verildiğinden, tasarrufu idareyi bağlar, taşınmazlar bu orman tahdidinde orman tahdit sınırları dışında belirlendiğine göre, yerel mahkemece verilen Orman Yönetiminin davasının reddine ilişkin karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan hükmün onanması görüşündeyiz. Bu nedenlerle, sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz.

Halis DEMİRHAN Altan ERTÜRK Üye Üye

KARŞI OY :

3402 Sayılı Yasanın 4’üncü maddesinin üçüncü fıkrası; “”kadastro çalışma alanı sınırında orman bulunduğu takdirde, durum çalışmaya başlamadan iki ay önce Orman Genel Müdürlüğü’ne bildirilir. Bu yerlerin orman sınırlaması ve orman sınırları dışına çıkarma işlemleri, 6831 Sayılı Orman Yasası hükümlerine göre, orman kadastro komisyonlarınca tesbit ve haritasına işlenerek, tutanakları ile birlikte kadastro ekiplerine teslim edilir. Bu yerlerin ölçü ve harita işlemleri yukarıdaki sınırlar esas alınarak, kadastro ekiplerince ikmal edilir…”” hükmünü koymuştur.

Somut olayda; orman sınırlama tesbiti, maddeye uygun biçimde, orman kadastro komisyonunca yapılmıştır. Orman sınırlama işleminin nasıl yapılacağı da madde metninde açıklanmış ve 6831 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılması öngörülmüştür. O halde; orman kadastro komisyonlarının kurulması, çalışmaya başlaması, tutanaklarının düzenlenmesi, itirazlarının incelenmesi ve sonuçlandırılması bu yasa hükümlerince yürütülecek; ancak, ilan edilmeden genel kadastro ekiplerine teslim edilecektir. Kadastro ekiplerince ölçü ve harita işlemleri yetkili bir orman elamanı da hazır olduğu halde yapılıp, orman olduğu belirlenmiş taşınmazlar tesbit harici bırakılmayarak, 6831 Sayılı Yasanın 11/3, 3402 Sayılı Yasanın 18’nci maddesi ve “”Taşınmazların Sınırlandırılması Tesbit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin”” 17’nci maddesi uyarınca, Hazine adına tescili yapılacak ve çalışma alanları dahilinde kalan diğer taşınmazlar için düzenlenen tutanaklar ile birlikte ilan edilecektir. “”İ. Özmen, Halim Çorbalı, 3402 Sayılı Kadastro Yasası Şerhi 2. Baskı 1991 Sh. 201.””

İşte; yukarıdan beri açıklanan orman sınırlamasından doğacak diğer uyuşmazlık ayrık kalmak üzere; Orman Yönetimi DAVA HAKKI (aktif dava ehliyeti) bulunup bulunmadığını; somut olaya özgü olarak açıklamalarla yetineceğiz.

Somut olayda, çekişme konusu taşınmaz, 3402 Sayılı Yasanın 4’üncü maddesi hükmünce yapılan orman sınırlamasında tesis edilen orman tahdit sınır noktalarına göre orman alanları dışında bırakılmıştır. Diğer bir anlatımla, orman sayılmayan yer olarak belirlenmiştir. O halde Orman Yönetiminin sınırlama dışında kalan yer yönünden dava hakkı yoktur. Çünkü; 6831 Sayılı Yasanın 3302 Sayılı Yasa ile değişik 10’uncu maddesi uyarınca orman sınırlaması ile ilgili olarak yapılan işlemler tamamlandığında, tüm belgeler önce Orman Genel Müdürlüğü’ne gönderilir ve Orman Genel Müdürlüğü’nce yapılacak inceleme sonunda saptanacak her türlü yanlışlık ve noksanlıklar ilgili komisyonca düzeltilir ve son aşama olarak Valilikçe onanır. Harita ve tutanaklar, aynı yasanın 11’nci maddesine göre de askıya çıkarılır. İşte Orman Yasasına göre, tahdit işlemlerinin yapılış prosedürü bu biçimdedir. Ne var ki, 3402 Sayılı Yasanın 4’üncü maddesi yalnızca orman sınırlamasının ölçü ve harita işleri ile ilan işlemlerini genel kadastroya vermekle ayrı bir uygulama yöntemi saptamıştır. Açıklandığı üzere Yasa, Orman Genel Müdürlüğüne, orman kadastro komisyonu işlemlerine karşı sadece yanlışlık ve noksanlıkların düzeltilmesini komisyondan isteyebileceği yetkisini vermiştir. Orman Genel Müdürlüğü’nün komisyon işlemlerini yerinde görmemesi halinde, idari yönden Bakanlık oluru ile iptal ve geçersiz saydırma yetkisi de vardır. Ve fakat, yargısal yönden iptal için bir dava hakkı tanımamıştır. 3302 Sayılı Yasanın 17.06.1986 yürürlük tarihine kadar var olan dava hakkı bu yasanın 6’ncı maddesi (değişik 11’nci madde) ile orman sınırları dışında bırakılan yerler yönünden kaldırılmıştır. 3302 Sayılı Yasanın 6’ncı maddesi ile değişik 11 ‘nci maddesinin değişikliğini öngören Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunda gösterilen gerekçe ise şöyledir. “”Ayrıca çok önemli bir değişiklikte orman idaresinin tutumuna getirilmiştir. Yıllardan beri yapılan kadastro çalışmalarına orman teşkilatının en alt kademelerince mahkemelere yapılan itirazlarda devamlı yakınmalar olmuş, mahkemeler orman dosyaları ile dolu olduğu gibi, yıllarca süren davalar nedeniyle orman-halk ilişkileri de bir türlü düzelememiştir.

Komisyon çalışmalarının ön inceleme ve düzeltme hakkı Orman Genel Müdürlüğüne verilmiş, ancak valinin onayından sonra orman idaresinin herhangi bir kademesine mahkemeye itiraz hakkı verilmemiştir. (Türkiye Büyük Millet Meclisi Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu E: 1/773 K: no: 7 Sh. 452). Ayrıca; Şükrü Özdemir – Necip Deda Orman Hukuku – ANK: 1991, Sh. 690 ve Yrg. 8. H.D.’nin 19.06.1987 tarih, 987/7813-7952 S. Kararı – İ. Özmen – Halim Çorbalı – 3402 S. Kadastro Yasası Şerhi 2. Baskı, Sh. 201). Yukarıda açıklanan yasal ve maddi olgular karşısında Yerel Mahkemenin dava konusu taşınmazın orman sınırları dışında kaldığı ve bu nedenle Orman Yönetiminin aktif dava ehliyeti (Aktif husumet – Dava hakkı) bulunmaması sebebi ile davanın reddine karar vermesi isabetli olup hükmün bu yönden onanması görüşündeyim.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir