1. Anasayfa
  2. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 1990/13975 K: 1991/516 T: 24.1.1991


Genel mahkemelere ait olsa bile 3402 sayılı Ysa’nın uygulanması ile ilgili dava ve işlere kadastro mahkemesinin bakması gerekir; sulh hukuk mahkemesine açılmış olan “senet iptali” davasının konusu taşınmazın aynı ile ilgili olup, bu davanın çözümü sonucu, taşınmazın kim adına tescili gerektiğine karar verileceğinden, görevsizlik kararı verilmesi gerekir.

Dava dilekçesinde, G. 1. Noterliği’nin 25.1.1966 tarih ve 8068 sayılı re’sen taşınmaz satış vaadi senedinin iptali istenilmiştir. Mahkemece, davanın kabulü cihetine gidilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davaya konu ve iptali istenilen satış vaadi senedinin davalı C. tarafından kadastro mahkemesine ibraz edilmek suretiyle asli müdahalede bulunduğu ve buna dayanarak hak talep ettiği hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Kadastro Yasası’nın 25. maddesinde; “kadastro mahkemesi; taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek yahut beyanlar hanesinde gösterilerek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara… bakar” hükmü yer almaktadır. Öyle ise maddenin bu ifadesinden, kadastro mahkemesinin bakabileceği işler arasında mülkiyeti etkileyen senet iptali davalarının da bulunduğunda duraksamamak gerekir. Nitekim, bugüne kadar süregelen Yargıtay uygulaması da bu yöndedir (7. HD.nin 11.11.1974, 1932/5889; 2.10.1975, 7075/5147 sayılı kararları ile 13. HD.nin 30.1.1985, 96/555 sayılı kararı).

Kaldı ki, aynı Yasa’nın 26. maddesinin (D) bendine göre; “kadastro mahkemesine dava açıldıktan sonra, tespitten önceki haklara dayanarak, asli müdahil olarak katılanların iddialarına dair uyuşmazlıkların” sözü edilen mahkemelerce çözümleneceği öngörülmüştür. Davalı C.’nın da kadastro mahkemesine asli müdahil olarak katıldığı ve dayandığı senede göre hak iddia ettiği hususu çekişmesizdir. İlke olarak, kadastro mahkemesinde açılan davanın da konusu olan taşınmaz mala yönelik tüm uyuşmazlıkların birlikte incelenerek mahkemece çözüme bağlanması zorunludur.

Yargıtay incelemesine konu edilen ve sulh hukuk mahkemesince iptal edilen senetle ilgili dava da bu tür bir uyuşmazlıktır. Öyle ise esasında genel mahkemelere ait olsa bile 3402 sayılı Yasa’nın uygulanması ile ilgili dava ve işlere kadastro mahkemesinin bakması gerekir. Zira, kadastro davalarının süratle sonuçlandırılması amacı ile sözü edilen özel mahkemeler kurulmuş bulunmaktadır. Yukarıdan beri açıklandığı üzere, sulh hukuk mahkemesine açılmış olan “senet iptali” davası, dava konusu taşınmazın aynı ile ilgilidir.

Bu davanın çözümü sonucu, taşınmazın kim adına tescili gerektiğine karar verilecektir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na göre bu tür senet iptali davaları kadastro mahkemesinde görülür. Zira, uyuşmazlığın çözümünün tabii hakimi, anılan mahkemelerdir. O halde, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı biçimde davanın esasına dair karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı bulunduğundan dolayı bozmayı gerektirir.

Sonuç: Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK:nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve şimdilik diğer yönlerin incelenmesine mahal olmadığına, 24.1.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir