1. Anasayfa
  2. Yargıtay 20. Hukuk Dairesi

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 1996/10813 K: 1996/13104 T: 30.10.1996


Orman yönetiminin açtığı ve hükme bağlanıp kesinleşen orman tahdidine itiraz davası, tarafları için kesin hüküm oluşturduğu gibi, belirlenen fiili durum itibariyle taşınmazların orman niteliğinde bulunduğu saptanmış olduğu takdirde, artık zilyetlikle kazanma olgusu söz konusu olamaz. Mahkeme, gerek bu kesin hükmü ve gerekse taşınmazın belirlenen eylemli duruma ait niteliğini dışlayamaz ve gerçek kişilerce açılan zilyetlik yoluyla tescil davası dinlenemez.

Davacı gerçek kişiler, 16 parça taşınmaza zilyet olduklarını ileri sürerek, MY.nın 639. maddesi uyarınca tescil istemi ile asliye hukuk mahkemesinde dava açmışlardır. 24.11.1976 tarihinde, bu taşınmazların bulunduğu yörede orman tahdidi yapılmış, taşınmazların çoğu orman tahdidi içine alınmıştır. Orman Yönetimi tahdit sınırlarına itiraz edip, süresinde dava açmıştır.

Aynı yörede 24.6.1977 tarihinde tapulama yapılmış ve davalı tüm taşınmazlar 619 sayılı büyük bir parsel içinde toplanarak, orman olgusu nedeniyle malik hanesi boş bırakılmıştır.

Asliye hukuk mahkemesinde Orman Yönetimince açılan tahdide itiraz davası sonucu, Keşan Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından yapılan inceleme ve araştırma ve özellikle 20.11.1981 tarihli keşif sonucu uzman bilirkişi tarafından düzenlenen 27.11.1981 tarihli raporda, tescile konu tüm taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu belirlenip, Keşan Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1979/573 esas ve 1986/343 karar sayılı, 5.11.1986 tarihli kararla bu taşınmazların orman olduğuna hükmedilmiş ve bu hüküm kesinleşmiştir.

Ayrı bir dava olarak görülen tescil davasına konu taşınmazlar için, yine asliye hukuk mahkemesince tescil istemi ile ilgili olarak 17.2.1978 tarih, 1977/759 esas ve 1978/78 sayılı kararla görevsizlik kararı verilip, dosyalar kadastro mahkemesine devredilmiştir. Kadastro mahkemesi tarafından 619 sayılı tek parsel halinde yapılmış tesbitin içeriğinde yer alan dava konusu parsellerle ilgili tutanaklar birleştirilip, tek dava olarak incelenmiştir.

Kadastro mahkemesi, bu taşınmazlarla ilgili asliye hukuk mahkemesinin orman olduğu yolundaki kararını ilgilileri için kesin hüküm saymayıp, bağlayıcılık ilkesini de dışlamak suretiyle tüm taşınmazların gerçek kişiler adına tesciline karar vermiş ve Orman Yönetimi ile Hazinenin itirazlarını reddetmiştir.

Oysa, açıklanan aşamaya ve incelenen dosya kapsamına göre taşınmazların tamamı için asliye hukuk mahkemesinde orman tahdidi üzerine Orman Yönetimince belli bir sınır gösterilip, bu sınırlar içinde kalan taşınmazların tamamının orman olduğu savı ile tahdide itiraz edilmiş ve asliye hukuk mahkemesi belirlenen dava konusu sınırlar içinde kalan taşınmazların orman olduğunu saptamış ve bu yolda verdiği karar kesinleşmiştir. O halde, HUMY.nın 237. maddesinde tanımı yapıldığı gibi, (konusu, tarafları ve hukuki nedeni aynı) olan kesimler ve o taraflar için kesin hüküm oluşmuştur. Kesin hüküm hiç bir şekilde dışlanamaz ve yok sayılamaz.

Bu itibarla, asliye hukuk mahkemesinin orman olgusunu belirleyip, hüküm kurduğu davada taraf olanlar için kesin hüküm oluşmuştur ve kadastro mahkemesi bununla bağlıdır. Anılan davada, taraf olmayanlar için kesin hüküm söz konusu değilse dahi, bunlara ait taşınmazların da niteliği yine eski dosyada keşif ve raporla belirlenmiştir.

27.11.1981 tarihli uzman bilirkişi raporunda tüm taşınmazların o tarihte saptanan niteliklerine göre tamamının orman olduğu belirlenmiş ve mahkemece orman olgusu kabul edilip, verilen karar kesinleşmiş olmakla nitelik, anılan tarihte eylemli orman olarak saptanmıştır.

Bu durumda, tescil davası sırasında giren ve orman tahdidi nedeniyle oluşan tahdide itiraz davası sonucu taşınmazların orman olduğu saptandığına göre, ormanlarda tapu ve zilyetlik yolu ile toprak kazanılmasını öngören 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin Anayasa Mahkemesi’nce iptali nedeniyle bu yollarla toprak kazanılamayacağı gözönüne alındığında, istem tarihinde de eylemli orman olduğu saptanan ve belirlenmiş niteliğe göre, zilyetlikle kazanım olanağı bulunmayan taşınmazlar için bu kez zilyetlik esas alınıp, gerçek kişiler lehine hüküm kurulamaz.

Esasen, 27.11.1981 tarihli Uzman Orman Yüksek Mühendisi Prof. Dr. (T.T.)’nin bilirkişi olarak yaptığı inceleme sonucu taşınmazların tamamının orman olduğu belirlenmiş ve mahkemece karara bağlanmıştır.

O halde, belirlenen filli duruma göre, taşınmazların orman niteliğinde bulunduğu saptanmış olmakla, artık zilyetlikle kazanma olgusu sözkonusu olamaz. Mahkeme, gerek bir kısım davacı için oluşmuş kesin hükmü, gerek açıklanan, belirlenen eylemli duruma ait niteliği dışlayamaz ve gerçek kişilerce açılmış tescil istemi dinlenemez. Davanın reddi ile taşınmazların orman olarak Hazine adına tescili gerekir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir