1. Anasayfa
  2. Yargıtay 20. Hukuk Dairesi

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 1992/12099 K: 1993/10248 T: 2.12.1993


Medeni Kanun’un 639. maddesine dayalı tescil talebinin kabul edilebilmesi için, taşınmazın orman, yayla, mera, kışlak gibi kamu malı niteliğinde olmaması, ayrıca kamulaştırma alanı içinde bulunmaması ve kazandırıcı zamanaşımı ile zilyetlik koşullarının varlığının kanıtlanması gerekir.

Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda; davanın kabulü yolunda kurulan hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalılar Hazine ve Karayolları Genel Müdürlüğü vekili tarafından istenilmekle; süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenerek, gereği düşünüldü:

K: Davacı; satın alıp, zilyet olduğu taşınmazın adına tescilini istemiş, Yerel Mahkeme davayı kabul etmiştir. Dava; Medeni Yasanın 639. maddesine dayalı tescil istemini içerdiğine göre, öncelikle taşınmazın-orman-yayla-mera-kışlak gibi kamu malı niteliğinde olmaması ve yeterli zilyetliğin varlığının kanıtlanması gerekir. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi, yayla yeri ve evi olduğunu bildirmiş, fen ehli aynı açıklamayı yapmıştır. Dayanılan satış senetleri uygulanmadan ve sınırları gösterilmeden, her iki senedin bu yere ait olduğu açıklanmış, zilyetlik tanığı olarak da bu yeri satan A… dinlenmiş çelişik krokiler çizilmiştir.

Öncelikle, dayanılan 9.8.1991 ve 6.11.1987 tarihli senetler miktar ve sınırları itibariyle yerine tam olarak uygulanıp, ayrı ayrı kapsamları belirlenip, sınırları kesin şekilde gösterilmeli ve bu taşınmazla irtibatlı olup, olmadığı saptanmalıdır. 6.11.1987 tarihli senette satın alınan taşınmaz 160 m².’dir ve iki sınırı yol, iki sınırı G… arsası olarak gösterilmiştir. 9.8.1991 tarihli diğer senette ise sınırlar (yol – bankacı – yol, çiftçi tatlıcı) şeklinde gösterilmiştir ve miktarı 318.5 m².’dir.

Bu senetlerde, satın alınan arsa, toplam 478,5 m².’dir. Oysa mahkeme 698 m².’lik kesimin tesciline karar vermiştir. Kaldı ki, tescile konu taşınmazın bir sınırı zemin ve krokide kısmen ormana rastlamaktadır. Senet ve istek miktarı aşılamaz.

Taşınmazın orman tahdit dışında kaldığı bildirilmiş ise de, dosyadaki belgeler yetersiz ve krokiler çelişiktir.

Bu sebeple, 1951 yılında yapıldığı açıklanan orman tahdidi ile ilgili işe başlama, bitirme ve askı ilan tutanakları ile okunaklı harita örneği Orman İşletme Müdürlüğü’nden getirtilip, dosyaya konulmalı; anılan 1951 tahdidinden sonra aynı yörede sonradan çıkan orman yasaları uyarınca başka işlem yapılıp yapılmadığı sorulup; yapılmış ise, belgeleri istenmelidir. Ayrıca, Kadastro Müdürlüğü’nden, taşınmazın bulunduğu bölgede, önce veya sonra, tapulama ya da kadastro çalışması yapılıp yapılmadığı; yapılmış ise, dava konusu taşınmaz ve çevresinin ne olarak nitelendirildiği tesbit edilip edilmediği sorulup; yapılmış işlem varsa, tutanak ve haritalar getirtilmelidir.

Keşif sonucu uzman bilirkişiler tarafından çizilen tahdit hattı ile irtibatlı kroki ile, fen ehlinin çizdiği kroki farklıdır. Şöyle ki; fen ehlinin çizdiği krokide taşınmaz kara yoluna bitişik ve tam sınır teşkil etmekte; ayrıca ormanla irtibatı belirtilmektedir. Oysa, uzman bilirkişilerin çizdiği krokide ise, kara yolu ile hiçbir bağıntısı yoktur. Arada geniş bir mesafe yer almıştır.

Bu olguya göre, krokiler aynı yerleri göstermemekte ve çelişki açıkça gözlenmektedir. O halde, çelişik kroki ve raporlarla hüküm kurulamaz.

Taşınmazın Devlet karayolu ile sınır komşusu olduğu anlaşılmaktadır.

Karayolları Bölge Müdürlüğü’nün 26.9.1991 tarih ve 38142 sayılı yazısında (Tarsus-Pozantı yolunda Tekir Yaylası kavşağında, güzergaha rastlayan taşınmazların kamulaştırıldığı, A… tarafından açılan tescil davasına konu olan taşınmaz için yapılan incelemede, plan ve cetvelde 5 parsel numarasında kayıtlı mülkiyeti Ş… oğlu K: .. adına kayıtlı taşınmazdan artan kısmı kapsadığı) açıklanmıştır. Oysa, K: .. davacının bayii değildir; davacı başka kişilerden satın almıştır; gönderilen krokide ise, açıklık yoktur, yetersizdir.

O halde; Karayolları Bölge Müdürlüğü’ne yeniden müzekkere yazılarak taşınmazın yeri, mevkii sınırlarını gösteren basit krokisi eklenip, bu taşınmazın kısmen veya tamamen kamulaştırma alanı içinde kalıp kalmadığı sorulup, kesin cevap alınmalı; ayrıca, bu kesim ve çevresi ile ilgili kamulaştırma haritasının izlenebilir, açık örneği istenmelidir.

Bu durumda, yukarıda değinilen belgeler tamamlanıp; evvelce görev almış bilirkişiler dışında yeniden seçilecek üç uzman orman mühendisi ve bir harita mühendisinden oluşturulacak kurul ile keşif yapılarak, tüm belgeler yerine uygulanmalıdır.

Taşınmazın tahdit haritasına, karayolları kamulaştırma haritasına ve yapılmış ise, kadastro paftalarına göre yeri belirlenip; orman tahdidi içinde kalıp kalmadığı ve Karayolları Kamulaştırma alanına tecavüzü olup olmadığı; kadastro söz konusu ise, buna göre nitelik ve konumu saptanıp, ayrı renklerle işaretli, keşfi izlemeye, infaza olanak sağlayacak biçimde kroki çizdirilip, bilimsel rapor düzenlettirilmelidir.

Ayrıca, senetler yerel ve fenni bilirkişilerle uygulanıp, kapsamları, gerçek miktarı ve sınırları belirlenip; çizdirilecek krokide işaretlenmelidir. Bu yöntemle yapılacak araştırmaya göre taşınmaz orman tahdidi içinde veya kadastro yapılmış olup da haritasına göre zilyetlikle kazanılamayacak bir nitelikle belirlenmiş ise, ya da Karayolları Kamulaştırma alanı içinde kalıyorsa, davanın dinlenme olanağı bulunmadığı gözönüne alınmalıdır.

Değinilen olguların dışında kalıyor ise, bu kez yayla konusu üzerinde durulmalıdır.

Yayla, genel anlatımla (bir veya birkaç köy, kasaba ve şehir halkının hayvanlarını otlatmak ve serinlemek amacı ile yaz aylarında çıktığı yüksek arazi parçalarıdır. Kamu malı niteliğindeki yaylalarda, ancak yararlanmanın doğal gereği olarak, baraka türü basit bina, hayvan ağılı bulunabilir.

Bunların dışında; yayla üzerinde kalıcı, yerleşim amacına yönelik bina ve tarım yapılamaz. Bunların yapılmış olması halinde zilyetlik süresi ne olursa olsun kişilere mülkiyet hakkı kazandıramaz, yaylalar özel mülk olamaz). Arazi Yasası, maddE: 1-24; Medeni Yasa, madde 641; 3402 sayılı Yasa, maddE: 16/B.Bu yasal engeller karşısında keşif sırasında yerel bilirkişi ve fenni bilirkişiler, yayla evi yapıldığını, yayla yeri ve evi olduğunu açıkladıklarına göre, bu taşınmazın yayla ile ilişkisi ortaya çıkmış bulunmaktadır. O halde, bu konuda gerekli araştırma yapılmalıdır.

Öncelikle, Tapu Sicil Müdürlüğü, Kadastro Müdürlüğü ve Özel İdareye müzekkere yazılarak, taşınmazın bulunduğu köy, mevki ve yöre belirtilerek, yayla tapusu, tahsis kaydı, köyler-kasaba ve şehirlerle ilgili yayla içeren özel idare kaydı bulunup bulunmadığı sorulup varsa, bu kayıtlarla haritaları getirtilip uygulanmalıdır.

Bu tür belgeler mevcut değilse; bu kez, kadim kullanma biçimi araştırılmak üzere, çevre köylerden sağlanacak, yaşlı-tarafsız ve yöreyi bilen yerel bilirkişiler ve çevre köylerden Hazine’nin göstereceği tanıklar taşınmaz başında dinlenerek, çekişmeli taşınmaz ve geniş çevre arazinin nasıl kullanıldığı, öncesinin ne olduğu, davacı ve çevre köyler halkının bu yerlerden yararlanma biçimi, yapılan evlerin hangi amaçla yapıldığı ve niteliği, zaman içinde ne gibi değişiklikler olduğu, eski keşifte açıkça yayla yeri, yayla evi olduğu vurgulanmış olmakla, bu anlatımlar da gözardı edilmeksizin, çelişkiye meydan verilmeden sorulup; taşınmaz ve çevresinin gerçek niteliği belirlenip; kamu malı yaylalarda zilyetlik yolu ile toprak kazanılamayacağı, yapılmış binaların yine bu yolda hak bahşetmeyeceği düşünülmelidir.

Bunlardan ayrı, dava konusu taşınmaz değinilen kavramlar dışında zilyetlik yolu ile kazanılabilecek bir yer olsa dahi, kabule göre, zilyetliğin kanıtlanması gerekir. Dinlenen tanık A… davacıya bu yeri satan kişidir. Bunun tanıklığı ile yetinilemez. Satıcı dışında tarafsız yaşlı tanıklardan taşınmaz üzerinde, kimlerin kaç yıl, ne şekilde zilyet olduğu, ekonomik amacına uygun bir kullanımın var olup olmadığı araştırılmalıdır.

Taşınmazın, gerçek niteliği üzerinde durulmadan ve değinilen bütün bu hususlar gözetilmeksizin davanın kabulü usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Hazine ve Karayolları Genel Müdürlüğü’nün temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA) Karayolları Yönetimince yatırılmış peşin temyiz harcının istek halinde iadesine, 2.12.1993 gününde oybirliği ile karar verildi.