Tapu kaydına dayanan tarafın öncelikle tapu maliki ile irsi yada akdi bağlantısını sağlaması gerekir; irsi bağlantısını gösterir veraset belgesi istenmesi veya i adı geçenlere ilişkin verasete esas nüfus kayıt tablolarının getirtilmesi gerekir.
Taraflar arasındaki tespite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine ilişkin verilen hüküm davacı Hazine tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Kadastro sırasında 484 parsel sayılı 46500 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydı nedeniyle Hazine adına tespit edilmiştir. İtirazı kadastro komisyonunda reddedilen Süleyman tapu kaydı, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazın kendisi ve kardeşi Mehmet adına tesçili isteği ile dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne ve dava konusu parselin davacı Süleyman ve kardeşi Mehmet adına tapuya tesçiline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, taşınmazın davacıların dayandığı Şubat 290 tarih 740 nolu tapu kaydı kapsamında kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Tespite esas alınan 4753 ve 5618 sayılı yasa hükümleri uyarınca hazine adına oluşturulan tapu kaydının taşınmaza aidiyeti keşfen saptandığı gibi bu yön uyuşmazlık konusu da değildir. Uyuşmazlık, davacıların dayandığı tapu kaydının taşınmaza uyup uymadığı yönünde toplanmaktadır. Tapu kaydına dayanan tarafın öncelikle tapu maliki ile irsi yada akdi bağlantısını sağlaması gerekir. Mahkemece davacıdan kayıt maliki Mehmet ve Abdullah ve Derviş ve Osman’la irsi bağlantısını gösterir veraset belgesi istenmediği gibi adı geçenlere ilişkin verasete esas nüfus kayıt tabloları da getirtilmemiştir. Diğer taraftan yerel bilirkişilerin tapunun taşınmaza uyduğu yolundaki sözleri de soyut içerikli ve gerekçeye dayanmamaktadır. Özellikle şor ve kamışlık olan yerler arazi üzerinde göstertilip krokisine işlettirilmemiştir.
Eksik inceleme ile hüküm verilemez. O halde, öncelikle davacıdan dayandığı tapu malikleri ile bağlantısını gösterir veraset belgesi istenmeli, kaydı tasdikli yoklama kaydı mı yoksa tasdiksiz yoklama kaydı mı olduğu genel müdürlükten sorulmalı, varsa gittileri ile birlikte istenmeli, taşınmazın bulunduğu yöreyle ilgili mera tahsis kararı yada kaydı olup olmadığı merciileri nezdinde araştırılmalı, daha sonra önceki keşiflerde dinlenen yerel bilirkişiler ile davacı tanıkları ve de tespit bilirkişileri eşliğinde yerinde yeniden keşif yapılarak taşınmazı ve yöreyi bilen elverdiğince yaşlı ve yansız kişilerden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla dayanak tapu kaydı gereği gibi yerine uygulanmalı, komşu 486 nolu parselin davacı Süleyman, 529 nolu parselinde davacı kardeşi mehmet adına tespit edildikleri dikkate alınarak ve dolayısıyla dava konusu taşınmazla söz konusu taşınmazlar bir bütün olarak düşünülüp ona göre uygulama yapılmalı, kayıtta geçen tarik, şor ve kamış sınırlarının arazi üzerinde yerleri göstertilip düzenlenecek krokiye işaret ettirilmeli, tapu kaydının her üç parsele uygunluğu halinde yazılı sınırlarına vede eylemli durumda bitişik 483 nolu parselin mera olarak tesbitinin yapıldığı nazara alınarak kapsamının yüzölçümü ile geçerli olacağı düşünülmeli,bilirkişilerce bilinmeyen sınırlar olduğu takdirde tanıkların bilgisine başvurulmalı, hayatta bulunmaları halinde belirtmelik bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenilmeli, belirtmelik tutanağında 1936 tarih 133 nolu vergi kaydının taşınmaza uyduğu kaydına yer verilmesi karşısında yine vergi kaydının uygulaması yapılarak aidiyet ve kapsamı belirlenmeli, davacıdan 486 ve 529 nolu parsellere revizyon gören tapu kayıtlarına hangi nedenle dayanmadıkları sorulmalı şor ve kamışın yörede ne anlama geldiği ve hangi tür taşınmazlar için söylendiği açıklığa kavuşturulmalı, dayanılan kayıtların taşınmazlara uymaması halinde taşınmazın öncesinin kadim yada geleneksel şekilde kullanılan mera olup olmadığı değilse taşınmazda davacı ve miras bırakanlarının zilyetliklerinin başlangıç tarihi, süresi ve sürdürülüş biçimi olaylara dayalı olarak bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı sorulmalı, bilirkişi ve tanık sözleri arasında aykırılık doğduğunda giderilmeli, gerektiğinde davacı ve kardeşi Mehmet adına belgesiz zilyetliğe dayalı olarak taşınmaz tespit yada tescil edilip edilmediği mercileri nezdinde araştırılıp olduğunda tutanakları getirtilmeli, fen bilirkişisine yapılan keşif ve uygulamayı ve kayıtlarda geçen sınır yerlerini yansıtır biçimde raporlu kroki düzenlettirilmeli, ondan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Davalı Hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü BOZULMASINA, 5.5.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.