1. Anasayfa
  2. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1995/5343 K: 1995/7257 T: 7.12.1995


Mahkemece, çekişmeli taşınmazların mevcut tasarruf krokilerinden yararlanmak ve bu krokileri komşu taşınmazlarla beraber değerlendirerek taraflar arasındaki ortak sınırı saptayarak hüküm vermek gerekir.

K: ile Ş. aralarındaki dava hakkında P. Kadastro Mahkemesi’nden verilen 20.12.1993 gün ve 1992/88 1993/137 sayılı hüküm dairemizin 7.6.1994 gün ve 1994/1716-5260 sayılı kararı ile bozulmuştur. Süresi içinde davalı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

1938 yılında 2613 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan kadastro sırasında 36125 metre kare yüzölçümündeki 21 ada 70 no’lu parsel belgesizden Hazine adına bitişiğindeki 16375 metre kare yüzölçümündeki 21 ada 71 parselde iskan kaydı nedeni ile H. ve arkadaşları adına tespit edilmiş ve tutanaklar 15.5.1940 tarihinde kesinleştirilerek tapuya tescil edilmiştir. 70 no’lu parsel satış yolu ile davacı K:’ye komşu 71 no’lu parsel de yine satış yolu ile davalı Ş.’ya kayden ve satış yoluyla geçmiştir. Kadastro Müdürlüğü, bazı paftaların yerine uygulama olanağının bulunmaması nedeniyle yapılması gereken işlemi Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ne sormuş ve Genel Müdürlüğün 12.8.1985 gün ve 11716 sayılı yazısı ile “…1936-1940 yılları arasında tahrir şeklinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında mülkiyet ve buna bağlı ayni ve şahsi hakları belirlenip iki aylık askı ilanı sonucu kadastrosu kesinleştirilerek tapu kütüklerine tescil edilen taşınmaz malların mülkiyet yönünden yeniden incelemeye alınması ve maliklerinin değerlendirilmesi mümkün olmadığından (tescil durumlarına bağlı kalınarak) mevcut tasarruf krokileri ve paftalarındaki geometrik şekillerden yararlanılmak suretiyle sıhhatli ölçüye müstenit paftaları tanzim edilip parsellerin hakiki yüzölçümleri bulunmalı.

Bu durumdaki taşınmaz malların mahallenin iki aylık askı ilanı sırasında yüzölçümü ve sınırlandırma yönünden ilana alınıp ilan sırasında mülkiyete yönelik itirazların gerekçesi açıklanmak suretiyle reddedilmesi, mevcut tapu kütüklerindeki tescillerinin ise tedavülleri ile birlikte mahalle esasına göre yeni düzenlenen tapu kütüklerine aynen aktarılması,…” biçiminde emir verilmesi üzerine, taraflara ait taşınmazların fenni usûllere göre paftası düzenlenmiş ve daha önce 36125 metre kare olarak hesaplanan davacıya ait 70 no’lu parsel 29000 metre kare ve eskiden 16375 metre kare olarak ölçülen davalıya ait 71 no’lu parsel de 24300 metre kare olarak hesaplanmak suretiyle askı ilanına çıkartılmıştır. Davacı kendisine ait 70 no’lu parselin bir bölümünün davacının 71 no’lu parseli içinde kaldığı iddiası ile dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş davacı vekilinin temyizi üzerine daire tarafından “… taraflar kesinleşmiş çapa dayalı olarak taşınmazlarını satın almışlardır. 1940 yılında kesinleşen tespit ve paftalarda Kadastro Müdürlüğü’nün değişiklik yapma yetkisinin bulunmadığı, somut olayda 3402 sayılı Yasa’nın 26. maddesindeki koşulların mevcut olmadığı, tespitin kesinleşmesinden sonra kadastro ekibinin yaptığı düzeltmelere ilişkin kararların kaldırılmasına yönelik olarak açılacak davalara genel mahkemelerin bakması gerektiği bu nedenle görevsizlik kararı verilmesi” gereğine değinilerek hükmün bozulduğu anlaşılmaktadır.

Ne var ki dosyanın karar düzeltme istemi ile daireye gelmesinden sonra dairenin iade kararı üzerine Kadastro Müdürlüğü’nün 5.8.1995 gün ve 764 sayılı yazısı ile “çekişmeli taşınmazlar hakkında 1938 yılında yapılan kadastro sırasında bir adet tasarruf krokisi ve bir adet de ölçeksiz kadastro planı düzenlenmiş olduğunu, tasarruf krokisinde taşınmazlara ait sınır ölçülerinin bulunduğu, kadastro planının ise 1/5000 ölçeğine yakın olduğu bunlardan istifade edilerek yeniden fenni sıhhate haiz paftaların düzenlenip eksik olan kadastro çalışmalarının tamamlanmak suretiyle ilana çıkartıldığı” bildirilmiştir.

3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 1. maddesinde açıklandığı gibi kadastronun amacı “memleketin kadastrol topografik haritasına dayalı olarak taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukuki durumlarını tespit etmek ve bu suretle Türk Medeni Kanunu’nun öngördüğü tapu sicilini kurmaktır” denmek suretiyle bir bakıma tapulama ve kadastro işleminin tanımı yapılmıştır. Somut olayda 1938 yılında düzenlenen kadastro planının ölçeksiz olduğu, başka bir anlatımla bu durumda yasanın öngördüğü biçimde kadastro paftasının düzenlenmediği anlaşılmaktadır. Şu hale göre, kadastronun 1940 yılında tamamlanıp kesinleştiği söylenemez. İşte bu nedenle kadastro sonradan tamamlanmış ve askı ilanına çıkartılması üzerine bu dava açılmıştır.

13.10.1938 tarihinde düzenlenen tasarruf krokisi üzerine belli ve sabit noktalardan başlanmak suretiyle taşınmazların kenar uzunlukları belirlenmek suretiyle işaretlenmiş, ölçeksiz olarak düzenlendiği bildirilen kadastro planında taraflara ve komşularına ait taşınmazlar şeklen gösterilmiştir. Söz konusu bu kadastro planının ölçeksiz olmakla birlikte 1/5000 ölçeğine yakın olduğu açıklanmıştır. Mahkemece tasarruf krokisi ve kadastro planı göz önünde bulundurulmadan soyut içerikli bilirkişi ve tanık beyanlarına değer vermek suretiyle taraf taşınmazları arasındaki ortak sınırın saptanmasına çalışılmış ve söz konusu beyanlar esas alınarak hüküm kurulmuştur. O halde mahkemece yapılacak iş Genel Müdürlüğün 12.8.1984 tarihli yazısında da belirtildiği gibi çekişmeli taşınmazların mevcut tasarruf krokileri ve paftalarındaki geometrik şekillerinden yararlanmak ve bu krokileri komşu taşınmazlarla birlikte değerlendirilmek, belli ve sabit noktalardan yararlanmak suretiyle yerine uygulamak ve bu suretle taraflar arasındaki ortak sınırı saptayarak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.

Sonuç: Yerel mahkeme kararının açıklanan gerekçelerle bozulması gerekirken dosyadaki eksik bilgilere dayalı olarak başka gerekçeler ile bozulmuş olduğu yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşılmakla dairenin 7.6.1994 gün ve 1716/5260 sayılı kararın ortadan kaldırılmasına ve mahkeme kararının açıklanan nedenlerden ötürü BOZULMASINA, 7.12.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir