1. Anasayfa
  2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/16186 K: 2019/2572


Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.

Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 15.05.2015 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27.04.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar …,… tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir. Davacılar vekili, maliki oldukları 106 ada 533 parsel sayılı taşınmazın genel yola bağlantısının bulunmadığını ileri sürerek davalılara ait 106 ada 524, 525, 526 parsel sayılı taşınmazlar üzerinden uygun bir bedel karşılığında geçit hakkı kurulmasını talep etmişlerdir.

Davalılar … ve … ve … lehine geçit tesisi istenen taşınmazın ana yola bağlantısının bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davanın kabulü ile davacıya ait 106 ada 533 parsel parsel sayılı taşınmaz lehine davalılara ait 24.12.2015 tarihli fen bilirkişisi raporu ve ekli krokisinde 526 parsel sayılı taşınmazda F ve B harfi ile, 524 parsel sayılı taşınmazda C harfi ile, gösterilen yerden geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir. Hükmü, Davalılar … ve … temyiz etmiştir.

Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.

Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.

Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.

Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.

Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.

Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılması da gerekebilir.

Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.

Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.

Yukarıda açıklanan genel ilkeler doğrultusunda somut olaya gelince; Mahkemece, lehine geçit tesis edilen 106 ada 533 parsel sayılı taşınmazın dosya içerisinde bulunan krokiye göre yola cephesinin olduğu, yol ile geçit tesis edilen taşınmaz arasında uçurum olduğu davacı tarafından iddia edilmiş ise de; bu hususun bilirkişiler tarafından irdelenmediği bu alandan yola geçişin mümkün olup olmadığının değerlendirilmediği, mahkeme tarafından geçit hakkı kurulan güzergahlar olan fen bilirkişisi raporunda F harfi ile gösterilen alanın 526 parsel sayılı taşınmazı ve C harfi ile gösterilen alanın 524 parsel sayılı taşınmazı ikiye böldüğü taşınmazların ekonomik kullanım bütünlüğünün bozulduğu, bilirkişi raporunda R- N- L- H harfleri ile gösterilen alternatif yol güzergahının da taşınmazları ikiye böldüğü, başkaca alternatiflerinde gösterilmediği gibi tek ve zorunlu geçit hakkı tesis edilecek yerin mahkeme tarafından geçit hakkı tesis edilen yer olduğu da yeterince ve bilimsel olarak açıklanamadığı anlaşılmıştır.

Bu durumda mahkemece, taşınmaz başında bilirkişiler eşliğinde tekrar keşif yapılarak, yararına geçit tesisi istenen 533 parsel sayılı taşınmazın yola cephesi bulunduğundan davacının yol ile parsel arasının uçurum olduğu iddiasının gözönünde bulundurulup, taşınmazın yola cephesi olan kısmın eğiminin araştırılması istenerek bu kısımdan yola geçişin mümkün olup olmadığı hususunda bilirkişilerden denetime uygun ayrıntılı rapor alınması, bu kısımdan yola geçişin mümkün olması halinde davanın reddine dair karar verilmesi,

Taşınmazın yola cephesi olan kısımdan yola geçişin mümkün olmadığı anlaşılması halinde, bilirkişilerden yararına geçit hakkı tesisi istenen taşınmazın genel yola bağlantısını sağlayacak şekilde, taşınmazların ekonomik bütünlüğünü bozmadan geçit seçeneklerini gösterir rapor düzenlemeleri ve krokide göstermeleri istenerek, yararına geçit hakkı tesisi istenen 106 ada 533 parsel sayılı taşınmazın genel yola kesintisiz bağlanmasını sağlayacak şekilde en uygun alternatiften geçit hakkı tesisine karar verilmesi gerekir.

Açıklanan hususlar gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş bu nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 21.03.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir