İstatistikler
5542
Yazılar
0
Yorumlar
23600
Puan
Popüler Yazıları
- Tahliye Taahhütnamesi Yargıtay Kararları Aralık 11, 2022
- Ortaklığın Giderilmesi Davaları Vekâlet Ücretine İlişkin Yargıtay Kararları Ekim 16, 2022
- Konut İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Yargıtay Kararları Ekim 15, 2022
- İmar Kanunu 32 ve 42. Madde Yıkım ve Para Cezalarıyla İlgili Danıştay Kararları Ekim 17, 2022
- Kamulaştırma Bedelinin Tespiti Hakkında Yargıtay Kararları Ekim 15, 2022
- Yazılar
- Favoriler
- Yorumlar
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2015/3195 K: 2015/6343
Mirasbırakanın 1903 doğumlu olduğu, davalı oğlu tarafından bakıldığı, diğer çocukları ile ihtilafının olmadığı, dolayısıyla mal kaçırma nedeninin bulunmadığı, nitekim ölünceye kadar bakma akdi yapıldıktan 9 gün sonra da 28 parseldeki payını her üç çocuğuna da bağış suretiyle aktardığı sabit olup bu somut olgular yukarıdaki ilkelerle değerlendirildiğinde mirasbırakanın ölünceye kadar bakma akdinde mal kaçırma amacının olmadığı anlaşılmaktadır. Devamını Oku
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2016/5317 K: 2016/5534
Çekişme konusu parselin muris tarafından davalıya bağış suretiyle temlik edildiği, bağış suretiyle yapılan temlikler geçerli işlemlerden olduğundan tapu iptali ve tescil istenemeyeceği, Devamını Oku
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/22177 K: 2017/3790 T. 3.7.2017
Taşınmaz payının düğün hediyesi olarak verildiği, mal kaçırmak amacıyla bir işlem yapılmadığı dikkate alındığında mirasbırakanın taşınmazını mirastan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak davalılara devretmediği saptanmak suretiyle davanın reddine karar verilmesi doğrudur. Devamını Oku
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2017/4188 K: 2018/646 T: 1.2.2018
Hemen belirtilmelidir ki, temlikin bağış olduğu ve geçerli bir işlem olan bağış suretiyle yapılan temlik bakımından 1.4.1974 tarihli 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı gözetilerek iptal ve tescil isteğinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Devamını Oku
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/19727 K: 2017/1024 T. 2.3.2017
Muris muvazaası nedeniyle açılan davada mahkemece sadece taşınmazın satış bedeli ile keşifte belirlenen gerçek değeri arasındaki fark nazara alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysaki sadece bedeller arasındaki aşırı fark muvazaanın varlığına kanıt sayılamaz. Devamını Oku
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/1172 K: 2014/4261
Muris muvazaası davasında tarafların gösterdikleri ve gösterecekleri tanıkların yukarıda belirtilen ilkeler de gözetilerek yeniden dinlenmesi, yerinde keşif yapılıp taşınmazların gerçek değerlerinin belirlenmesi, ilk el maliklerin kim oldukları, bu kişilerin taşınmazlardaki edinimlerinden sonra tasarruflarının olup olmadığının üzerinde durulması, mirasbırakan ile taraflar arasındaki beşeri ilişkilerin saptanması, toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek mirasbırakanın gerçek niyetinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi Devamını Oku
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/1-1211 K: 377 T: 28.03.2019
Murisin özellikle bir parça taşınmazını devretmek suretiyle bakımını sağlayabileceği yerde, tüm mal varlığının yarısına yakın olan değerli üç parça taşınmazını davalıya temlik ettiği gözetildiğinde devirdeki asıl amacın bakım sağlamak değil mirasçılardan mal kaçırmak olduğu, böyle olunca da yapılan temlikin muvazaa ile illetli olduğundan iptali gerektiği sonucuna varılmıştır. Devamını Oku
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/1104 K: 2018/670 T: 4.4.2018
Haksız eylem aynı zamanda ceza kanunları gereğince bir suç teşkil ediyorsa ve ceza kanunları ya da ceza hükümlerini ihtiva eden sair kanunlar bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi tayin etmişse, tazminat davası da ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tabi olur. Ceza zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için öncelikle zarar veren eylemin ceza kanunu veya ceza hükmü taşıyan özel kanunlarda suç olarak düzenlenmesi gerekli olup, özel kanunlarda haksız eylem için başka bir zamanaşımı süresi tayin edilmiş olmadıkça, haksız eylemden doğan maddi ve manevi zararların tazmini için açılacak davalarda 6098 sayılı TBK’nın 72. maddesinde öngörülen zamanaşımının uygulanması gerekir. Devamını Oku
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/1043 K: 2020/915 T: 18.11.2020
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir ise de, hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hâkim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumları da dikkate almalıdır. Devamını Oku
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/502 K: 2021/1024 T: 16.9.2021
Somut olayda meydana gelen sözleşmeye aykırılık manevî tazminat kapsamında davacının kişilik haklarını zedeleyecek nitelikte olmadığı gibi, davacı taraf, davalının hangi eyleminden dolayı ne şekilde kişilik haklarının saldırıya uğradığını da yasal deliller ile kanıtlayamadığından, davalı manevi tazminat ile sorumlu tutulamaz. Devamını Oku
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2015/2876 K: 2019/278 T: 12.3.2019
Davacı Kurum, davalının eşine yapılan ödemelerin yersiz olduğu ve bu ödemelerden davalının da sorumlu olduğu gerekçesiyle zararın tahsilini haksız fiil hükümlerine göre sigortalı dışında üçüncü kişiden talep etmektedir. Bu hâliyle haksız fiil hükümlerinden kaynaklanan eldeki davada kanunlarda aksine bir düzenleme de bulunmadığından davanın iş mahkemesinde değil genel mahkemede görülmesi gerekmektedir. Devamını Oku
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2014/116 K: 2015/1771 T: 16.9.2015
Haksız fiili sorumluluğunda ceza kanunundaki zamanaşımı süresi Borçlar Kanunundaki süreden daha uzun ise, o zaman bu uzun süre tazminat davaları için de uygulama yeri bulacaktır. Böyle bir durumda uygulanması söz konusu olan ceza davası zamanaşımı süresi ise, fiilin gerçekleştiği tarihe göre uygulama alanı bulacak olan 5237 sayılı Kanunun 66. maddesine göre belirlenecektir. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2007/5238 K: 2007/7109 T. 30.4.2007
Mirasçılıktan çıkarma (ıskat) sebebinin varlığı, davalı (ıskattan yararlanan) tarafından kanıtlanamamıştır. Mahkemece; mirasçılıktan çıkarmaya yönelik ölüme bağlı tasarrufun; davacı mirasçıların saklı payları dışında (tasarruf nisabı oranında) yerine getirileceği düşünülmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2010/553 K. 2010/2901 T. 18.2.2010
Mirasçılıktan çıkarma, miras bırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmiş ise geçerlidir. Belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer. Miras bırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa çıkarma geçersiz olur Devamını Oku
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2008/6198 K. 2008/7959 T. 25.6.2008
Davalılara hasımlı açılacak davada davacının mirasçı olarak gösterildiği mirasçılık belgesinin, vasiyet yolu ile mirasçılıktan çıkartıldığı da öne sürülmek suretiyle iptali ve yeni mirasçılık durumunu belirleyen kararın alınması için önel verilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir Devamını Oku
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/1687 K: 2015/6049
Çıkarma sebebi gösterilmemişse veya davalılarca ispatlanamamışsa, çıkarılan mirasçı saklı payının tenkisini isteyebilir. Bu durumda dahi, çıkarılan mirasçı saklı payı aşan miktarı isteyemez ve çıkarma işlemi saklı pay dışında yerine getirilir. Çıkarma sebebi hakkında açık yanılma yapılmışsa, çıkarma tamamen iptal edilir ve hiç çıkarma yapılmamış gibi değerlendirilir. Devamını Oku
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2015/11678 K: 2015/19101
Mirastan çıkarmada ağır suçdan amaç; mirasbırakanın şahsiyet haklarına, beden tamlığına, mamelekine yönelik, onunla aile bağlarının koptuğunu gösteren hukuka aykırı bir fiildir. Buradaki ağır terimi, hukuk hakimine yönelik olup, hakim, suçun ağır olup olmadığına ceza hukuku kurallarıyla bağlı olmaksızın karar verir. Başka bir deyişle, kanun koyucu, burada fiilin niteliğine değil de sonucuna önem verdiği için, hakim, suçun ağır olup olmadığına, fiilin aile bağını koparacak nitelikte olup olmadığı ve fiilen de koparmış olup olmadığını araştırarak sonucuna göre karar verecektir. Devamını Oku
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2015/5055 K: 2015/17073 T: 3.11.2015
Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali ve tenkis davasında murisin işlem ( vasiyetname düzenleme ) tarihi itibariyle hukuki işlem ( fiil ) ehliyetine sahip olduğu tespit edilir ise davacının ehliyetsizlik iddiası kanıtlanamamış olacağından bu defa davacının tenkis talebi ile ilgili inceleme-değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi ve davacının vasiyetname iptali ve tenkis talepleri yönünden ayrı ayrı hüküm kurulması gerekecektir. Devamını Oku
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/5400 K: 2015/3549
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından, mirasçılıktan çıkarma (ıskat) sebeplerinin varlığı, davalılar (ıskattan yararlananlar) tarafından kanıtlanamamıştır. Bu durumda mahkemece, TMK'nın 512/3. maddesi uyarınca mirasçılıktan çıkarmaya yönelik ölüme bağlı tasarrufun, davacı mirasçının saklı payları dışında (mirasbırakanın tasarruf nisabı oranında) yerine getirileceği, başka bir ifade ile davacının saklı payını isteyebileceği düşünülmeden vasiyetnamenin tümden iptaline karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. Devamını Oku
Anayasa Mahkemesi E: 2005/98 K: 2006/3
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Esas Sayısı: 2005/98 Karar Sayısı: 2006/3 Karar Günü: 5.1.2006 Resmî Gazete T/S: 4 Ocak 2008/26746 İPTAL DAVASINI AÇAN: Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Haluk KOÇ, Kemal ANADOL ve 112 milletvekili İPTAL DAVASININ KONUSU: 3.7.2005 günlü, 5398 sayılı Özelleştirme… Devamını Oku
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/14744 K: 2015/10080
5403 sayılı Kanununun 8. maddesinde yapılan değişiklik sonucu artık alacaklının, borçlunun paylı mülkiyete konu hisselerini doğrudan haczettirerek icra takibi yoluyla satışı mümkün haline geldiğinden bu davayı açmakta hukuki yararı kalmamıştır. Devamını Oku
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/14097 K: 2015/10408
5403 sayılı Kanunda yapılan yasal değişiklikle alacaklı (davacı) tarafından borçlunun haczedilen paylı mülkiyete konu taşınmazlardaki payının doğrudan icra yolu ile satışı mümkün hale geldiğinden alacaklının (davacı) İcra ve İflas Kanununun 121. maddesi gereğince yetki alarak paylı mülkiyete konu taşınmazlar yönünden ortaklığın giderilmesi davası açmasında hukuki yararı kalmamıştır. Devamını Oku
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/13196 K: 2015/6300
Borçlu ortağın alacaklısı tarafından açılan davada birden fazla taşınmaz dava konusu edilmiş ise icra takibine konu borç miktarına göre dava tarihi itibariyle taşınmazlardan borçlu ortağın payına düşecek değerin tespit edilerek borca yetecek miktarda taşınmazın ortaklığının giderilmesine karar verilmesi, fazlaya ilişkin istemin reddedilmesi gerekir. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2014/6225 K: 2014/12996 T: 11.6.2014
Evliliğin ölümle sona ermiş olması, TMK 194. maddesinin uygulanması bakımından “aile konutu” vasfını kaybettirir” ise de; konutun bu niteliği, sağ eşe bu konut üzerinde sağlanan yasal hakların kullanılması bakımından devam eder. Davacı sağ eş, bu yasal hakları sebebiyle konutun “aile konutu” olduğunun tespitini isteyebilir. Devamını Oku