1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/20-665 K: 2003/614 T: 22.10.2003


Öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı yasanın 1. Maddesi ve yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. Bu olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıkların kazanılamayacağı ilkesini içermekte olup amaç; orman bütünlüğünü korumaktır.

Taraflar arasındaki “”kadastro tespitine itiraz”” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ayancık Kadastro Mahkemesince davanın reddine dair verilen 25.11.2002 gün ve 2002/30 E- 72 K. sayılı kararın incelenmesi davacı temsilcisi tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 5.5.2003 gün ve 2003/2749-3772 sayılı ilamı ile; (… Kadastro sırasında Hacıoğlu Köyü 104 ada 118 parsel sayılı 431.87 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, belgesiz olarak tarla niteliğinde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına tespit edilmiştir. Davacı Orman Yönetimi, taşınmazın 6831 Sayılı Yasanın 1. maddesi hükmüne göre orman olduğu iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece, davanın reddine ve dava konusu parselin tespit gibi davalı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.

Dava kadastro tespitine itiraz niteliğindedir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Yasanın 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı dışında bırakılmıştır.

Dairenin, 2003/2686, 2687, 2688, 2689, 2690, 2692, 2693, 2695, 2696, 2719, 2723, 2735, 2736, 2743, 2747, 2748, 2749, 2750, 2751, 2752, 2757, 2777, 2779, 2780, 2785, 2786, 2787 esaslarına kaydı yapılan dava dosyalarındaki parsellerin tahdit ve tespitteki geometrik konumları tespitteki hukuksal neden ve itirazın kapsamı gözönüne alınarak dosyaların temyiz incelemeleri birlikte yapılmıştır. 3402 Sayılı Yasanın 4. maddesi hükmüne göre, yapılan ve kesinleşmeyen orman kadastrosu sırasında 68 ila 79 numaralı orman sınır noktaları arasındaki tarım poligonu, 104 ada 69, 97 ila 126 sayılı kadastro parselleri olarak tespit edilmiştir. Davacı Yönetimin parsellerin tahdit ve tespitine itirazı üzerine yerel mahkemece poligon içindeki 69 sayılı parsel orman niteliği ile Hazine adına tesciline, diğer tüm parsellerin tespit gibi kişiler adlarına tescilleri yolunda hüküm kurulmuştur.

Oysa, mahkemece toplanan kayıtların değerlendirilmesinde yanılgıya düşülmüştür. Kişiler adına tesciline karar verilen yukarıda daire esas numaraları yazılı dava konusu parsellerin hükmüne dayanak yapılan uzman bilirkişi raporlarının birlikte incelenmesi sırasında 68 ila 79 orman sınır noktası arasında tarım poligonu, 1/25000 ölçekli 1959 ve 1953 tarihli memleket haritası ile hava fotoğraflarında açık alanda kaldığı, amenajmanda 1988’de ziraat 1993’de orman toprağı olarak adlandırıldığı, meyilin % 30-40 arasında değiştiği, orman bütünlüğünü bozmadığı ve toprak muhafaza karakteri taşımadığı, taşınmazların orman sayılmayan yer oldukları açıklanmıştır. Ziraat bilirkişi raporları da bu kapsamdadır. Ne var ki; sözkonusu tarım poligonu güneyinde dere ve oluşturulan kadastro yolunun yine orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmesi gereği ile bozma kararlarına konu aynı ada 127 ve 163 sayılı parseller olduğu halde, dar bir kesimden orman içine yayılmaktadır. Tüm yönleri kesinleşen 273 sayılı Kömürgölü Devlet Ormanı ile çevrilidir. İtiraza konu hiçbir parselin dayanağı mülkiyet belgesi bulunmamakla, hali hazır eylemli biçimde tarımın yapılmadığı alanlardır. Memleket haritasında poligonun tamamı 1959 tarihli memleket haritasında özel rumuz işaretleri seçilemese de 1993 tarihli memleket haritasında orman ağaçlarının gösterildiği özel rumuz işareti ile açık renkte meşelik alan olarak gösterilmiştir. Bu ise orman içi açıklık niteliğindeki parseller bütününün müdahalenin sona ermesiyle doğal orman niteliğine dönüştüğünün kanıtı olup yersel metodla doğal bitki örtüsünün belirlendiği amenajman planında bu kesimin orman toprağı şeklinde adlandırılması, anılan hususları doğrulamıştır. Kaldı ki söz konusu parsellerden tahdit dışında bırakılmasına rağmen en büyük yüzölçümlü 69 sayılı parselin eylemli biçimde orman olduğu saptanmış, taşınmazın orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm onanmıştır.

Dere ve kadastro yolu boyunca dar bir alanda ikiye ayrılan parseller bütünü tamamen orman bütünlüğünü bozucu nitelikte, doğal dengeye aykırı konumdadır. Taşınmazların bu haliyle orman içi açıklığı vasfında ormanın devamı ve doğal bütünlüğü içerisinde iken açlıktan edinilmeye çalışıldığı kabulü gereken kesin bir olgudur.

6831 sayılı Yasanın 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.

6831 sayılı Yasanın 17/1-2. maddesine göre;

Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlenmesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.

Devlet ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya Orman idaresince el konulur. Yanan yerlerde husule gelen enkaz hiçbir suretle eşhasa satılamaz. Bunlar resmi daire ve müesseseler ihtiyacına tahsis olunur.

Yasa metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.

Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 Sayılı Yasanın 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca (hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıkların kazanılamayacağı ilkesini içermektedir ve amacı orman bütünlüğünü korumaktır).

Yasa koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır. Örnek:

Şöyle ki, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1997/20 – 830 E., 1997/1034 K. sayılı ve 10.12.1997 tarihli ve yine Hukuk Genel Kurulunun 1997/20 – 808 E., 1997/1039 K. sayılı ve 10.12.1997 tarihli kararları

Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 1.6.1988 gün ve 31/13 E. K.; 14.3.1989 gün ve 35/13 E. K. ve 13.6.1989 gün ve 7/25 E. K. sayılı kararları ile iptal edilmiştir.

Ayrıca; bu tür yerler yasa gereği orman sayıldığı için, orman içi açıklık ve boşlukların zilyetlik yolu ile kazanılmasına yasal olanak yoktur. Dolayısıyla bu yollarla ormandan toprak kazanımından söz edilemez.

Mahkemece değinilen yönler gözetilerek Orman Yönetiminin çekişmeli parsel yönünden davasının kabulü gerekirken dava konusu taşınmazın özel mülke dönüşmesini sağlayacak biçimde davanın reddi yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nın 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 22.10.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.