1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/8-183 K: 2002/187 T:13.3.2002


Usul kuralları kamu düzeni ile doğrudan bağlantılı olup, bozmada yapılan maddi yanılgı taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşturamaz.

Taraflar arasındaki “tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda P. Asliye 1. Hukuk Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 21.12.2000 gün ve 2000/493 E- 528 K: sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 7.6.2001 gün ve 2001/4562-4768 sayılı ilamı ile; (…Davacılar tarafından davalılar aleyhine açılan tespit ve tescil davası sonunda 811 parsel numarası ile tapulama tespiti gören 20,100 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 1/2’şer hisse itibariyle davacılar adına tapuya tesciline ilişkin yerel mahkemenin 21.12.2000 günlü hükmü Dairenin 2.4.2001 tarih, 2001/2294-2522 esas, karar sayılı ilamı ile onanmıştı. Bu kerre, davalılardan Orman Genel Müdürlüğü adına Ankara Orman İşletme Müdürlüğü vekili tarafından süresi içinde karar düzeltme isteminde bulunulmuş olmakla dosyadaki kağıtlar incelendi, gereği düşünüldü:

Dosya arasındaki bilgi ve belgelere göre; uyuşmazlık konusu taşınmaz 1967 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında tarla niteliği ile ve 811 parsel numarasını alarak davacılardan Mehmet Ö.’in de aralarında bulunduğu dört kişi adına tespit edilmiştir.

Hazine ve orman idaresinin tespite karşı komisyona vaki itirazları üzerine Tapulama Komisyonu 20.11.1975 günlü kararında aynen “…Yukarıda köyü ve parsel numarası yazılı itiraz konusu işbu taşınmazlar her ne kadar yukarıda adları yazılı tespit malikleri adlarına tapulama tespiti yapılmış ise de, itiraz konusu bu taşınmazın orman olup olmadığı ve ayrıca orman tahdit haritasının bulunup bulunmadığı hakkında Polatlı Tapulama Mahkemesince 1.4.1969 gün ve 1969/31 sayılı yazıları ile Orman Bakanlığından sorulmuş, alınan dosya arasında mevcut 26.2.1971 gün ve 8034 sayılı cevabi yazılarında; bu yerin yani itiraz konusu bu parselin orman tahdit haritası olmamakla beraber orman olduğu sarahaten bildirilmiş olduğu görülmekle işbu karar tanzim kılındı…” gerekçesiyle itirazın kabulüne ve hatalı yapılan tespitin iptal edilerek nizalı taşınmazın tespit dışı bırakılmasına karar verilmiş, süresinde dava açılmaması nedeniyle bu karar 16.6.1976 tarihinde kesinleşmiştir.

Görüldüğü üzere komisyon kararı ile nizalı taşınmaz orman niteliğiyle tespit dışı bırakılmıştır. Dosya arasında bulunan ve ormancı bilirkişi, orman yüksek mühendisi Selahattin K: tarafından tanzim edilen 30.11.1999 tarihli gerekçeli rapora göre, dava konusu taşınmazın bölgede 1995 yılında yapılan orman tahdit çalışmaları sırasında orman tahdit sınırının dışında kaldığı anlaşılmıştır.Yukarıda da açıklandığı üzere uyuşmazlık konusu taşınmazın davacılar ve öteki gerçek kişiler adına yapılan tespiti komisyon kararı ile iptal edilmiş ve orman niteliğiyle tespit dışı bırakılmıştır. Orman niteliğiyle tespit dışı bırakılan bu yer orman kadastro çalışmalarının yapıldığı 1995 tarihine kadar orman sayılır. Taşınmazın tahdit dışında kaldığı 1995 tarihi ile dava tarihi arasında kazanmayı sağlayan 20 yıllık süre geçmemiştir. Açıklanan nedenle davanın reddine karar verilmesi ve yerel mahkeme hükmünün bu nedenle bozulması gerekir iken dairece yanlışa düşülerek onanmış olması doğru değildir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K: nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hüküm gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, zilyetliğe dayalı tescil isteğine ilişkindir.

Davacılar, 811 parsel sayılı taşınmazın 26.7.1967 tarihinde yapılan kadastro tespiti sırasında adlarına tespit edildiğini, Hazine ve Orman İdaresinin itirazı üzerine tapulama komisyonunca tespit harici bırakıldığını, yararlarına zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleştiğini ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.

811 parsel tutanağından, taşınmazın davacıların murisinden intikalen geldiği, murisleri ve davacıların zilyetliklerinin 30 yılı aştığı, bu nedenle davacılar adlarına 26.7.1967 tarihinde tespit yapıldığı anlaşılmaktadır.

Tespit tutanağına Hazine ve Orman İdaresinin itirazı üzerine kadastro komisyonu (Orman Bakanlığınca orman olduğu bildirildiğinden) taşınmazın tespit dışı bırakılmasına 20.11.1975 tarihinde karar vermiştir.

Daha sonra 1995 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında dava konusu yer, tahdit dışında bırakılmıştır.

Yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Özel Dairesince, köy muhtarlığının davaya dahil edilmediği gerekçesiyle bozulmuş, taraf vekillerinin karar düzeltme isteği reddedilmiş, mahkemece bozmaya uyularak köy muhtarlığı davaya dahil edilmek suretiyle bozma gereği yerine getirilmiştir.

Bozmaya uyularak verilen ikinci karar, Özel Dairesince önce onanmış, karar düzeltmede, yukarda belirtilen gerekçe ile bozulmuştur.

Orman tahdidi ile orman dışında bırakılan devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmaz haline gelen tapusuz alanların, imar ihya ve buna bağlı zilyetlik yoluyla özel mülke konu olabileceği kuşkusuzdur.

Çekişmeli taşınmaz, 20.11.1975 tarihinde orman niteliği ile tespit dışı bırakılmış olmakla, orman kadastro çalışmalarının yapıldığı 1995 yılına kadar orman sayılmaktadır.

Taşınmazın tahdit dışında kaldığı 1995 yılı ile dava tarihi arasında imar ihya ve zilyetlikle kazanmayı sağlayan 20 yıllık süre geçmemiştir. Hemen belirtilmelidir ki, kural olarak usule ilişkin (özellikle husumette noksanlık, taraf teşkili gibi) bozma kararları yalnızca bu konuya hasredilir. İşin esasına yönelik incelenmenin ise “…şimdilik incelenmesine yer olmadığına…” sözcükleri kullanılarak bundan sonra verilecek karara bırakılır.

Öyle ise Dairenin ilk bozmasının yalnızca usule hasren yapıldığı, baş taraftaki ifadenin maddi bir yanılgıdan ileri geldiği kabul edilmelidir.

Bilindiği üzere usul kuralları kamu düzeni ile doğrudan bağlantılı olup, bozmada yapılan maddi yanılgı taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşturamaz.

Gerek bozma kararında, gerekse yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının bozulması gerekir.

Sonuç: Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarda açıklanan ve bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK: nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.3.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir