1. Anasayfa
  2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2015/11154, K: 2015/13693, 22.06.2015


Davacı vekili, tarafların 2151 parsel sayılı taşınmazın paydaşları olduğunu, taşınmaz üzerinde bulunan iki katlı avlulu eski kerpiç evin alt katının vekil edeni tarafından tadil edildiğini, ayrıca dava konusu taşınmaza vekil edeni tarafından iki katlı betonarme bir bina yapıldığını açıklayarak, betonarme bina ile eski kerpiç evde yapılan tadilatların davacı tarafından yapıldığının ve değerinin tespitine karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, davaya bir savunma getirmemişlerdir. Mahkemece, davanın kabulü ile 2151 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 2 katlı betonarme evin davacı tarafından yapıldığının ve değerinin 68.544,00 TL olduğunu, yine parselde bulunan kerpiç evin giriş katının, tandır binası ve çevre taş duvarda yapılan ve inşaat bilirkişinin 10/02/2011 havale tarihli raporu ile tespit edilen değerlerin davacı tarafından yapıldığını, bu değerin 25.526,20 TL olduğu ve toplam 94.070,20 TL’de davacının katkısı bulunduğunun tespitine karar verilmiştir. Hüküm, davalı …. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve ilâmda belirlenip dayanılan gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan tüm temyiz itirazlarının reddine,

Bilirkişi raporunda (A) harfiyle gösterilen 2 katlı binanın davacı tarafından meydana getirildiği sabittir. Bu nedenle bu muhdesat yönünden davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, ayrıca değerinin tespitine karar verilmesi doğru olmadığı gibi teknik bilirkişi krokisinde (C) harfi ile gösterilen muhdesatın davacı tarafından meydana getirilmediği ve (B) harfi ile gösterilen bölümde davacının yaptığı işin bakım, tadilat ve tamirat işleri olduğu, bunların da tespit kararına konu olamayacağı, ancak sebepsiz zenginleşmeye dayalı eda davasına konu olabileceği gözetilmeden, yazılı şekilde belirtilen bölümlerin tamamının davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi doğru olmamıştır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeplerle, 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’un 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’un 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı ….’na iadesine, 22.06.2015 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

Karşı Oy

Dava, satış suretiyle ortaklığın giderilmesi davasına (TMK.md.699;HMK.md.4/1-b) konu edilen paylı mülkiyete (TMK.md.688) tabi taşınmaz üzerindeki muhtesatın aidiyetinin tespitine karar verilmesine ilişkindir.

Burada “muhtesat” deyimi ile anlatılmak istenen; taşınmazın dikey ve yatay kapsamında (TMK.md.718) kalan, bir şekilde taşınmazla bağı bulunan ve taşınmaz değerini arttırıcı nitelikteki ekonomik bir değer taşıyan sonradan meydana getirilmiş maddi unsurlardır. Bunlar taşınmazın üstünde olabileceği gibi, altında da olabilir. Yine, muhtesat eşya olarak “bütünleyici parça (TMK.md.684)” veya “eklenti (TMK.md.686)” niteliğinde de olabilir. Muhtesat tespiti davası bakımından önemli olan, bu maddi unsurların ana taşınmazla ekonomik bir bütünlük gösterip ana taşınmazla birlikte satılacak ve satış değerini arttırıcı etki yapacak nitelikte olmasıdır.Ancak bu nitelikteki muhtesatların bu davaya konu edilmeleri mümkün olup;aksi halde tespitte hukuki yarar olmayacaktır. Bu muhtesatlar, genellikle arz üzerindeki yapı, dikili ağaçlar ve diğer bitkilerdir. Kural olarak bunlar, üst toprağa tabidir (superficies solo cedit) ilkesi gereğince; toprağın mülkiyetine ve onun akıbetine tabi olacak; bağımsız biçimde mülkiyet hakkına konu olmayacaktır. Bu nedenle, muhtesat tespitinde mülkiyet hakkının tespitine karar verilemez. Ancak, paylı mülkiyette hangi paydaş(lar)ın, elbirliği mülkiyetinde ise miras ortaklığına dahil terekedeki malın mahkemeden satışı yapılmak suretiyle paylaşılmasında, hangi mirasçı(lar)ın, muhtesatı meydana getirdiği ve sebeple satış parasında payı dışında ayrıca hak sahibi olacağının tespitine karar verilmesi gerekir.

Tespit davaları konusunda önceki usul kanununda (HUMK) genel bir düzenleme bulunmamakla birlikte; ancak öğreti ve yargısal içtihatlarda oybirliği ile hukukumuzda açılabileceği kabul edilmişken; 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nda açıkça düzenlenmiştir. (HMK.md.106). Buna göre; tespit davaları bir hukuki ilişkinin (hakkın) var olup olmadığının ya da bir belgenin sahte olup olmadığının mahkemece belirlenmesini talep eden davalardır. Bir tespit davasının dinlenebilmesi için öncelikle kanunda belirtilen istisnalar dışında davayı açanın bu davayı açmakta “güncel bir yararı” bulunmalıdır. Buna “hukuki yarar” şartı denilmektedir. Hukuki yarar şartı kapsamında kabul edilmesi gereken bir husus, kanunda açıkça yer almamakla birlikte, gerek içtihatlarla gerekse öğretide kökleşmiş olan, “eda davasının mümkün olduğu hallerde kural olarak tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı” hususudur(Y.HGK.nun 10.2004 T.2004/7-411 Esas, 2004/477 Karar sayılı kararı;…..-……Tespit davaları, İstanbul 2010,sh.127). Tespit davasının koşulları yönünden muhtesat tespiti davaları için aşağıdaki değerlendirmeler yapılabilir: (1) Muhtesatın tespitinin istenebilmesi için öncelikle paylı mülkiyete veya miras ortaklığına(terekeye) dahil taşınmaz veya taşınmazalar için açılmış “satış suretiyle ortaklığın giderilmesi davasının mevcut olması, (2) bu ortaklığın giderilmesi davasında satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmeden önce bir muhtesat uyuşmazlığı çıkarılmış ve bu uyuşmazlığın davanın taraflarının tamamının anlaşmasıyla giderilememiş olması, (3) ortaklığın giderilmesi davasında anlaşılamaması durumunda mahkemece muhtesat için hak iddia eden taraf(lar)a bu konuda asliye hukuk mahkemesinde dava açma konusunda süre verilmesi ve bu konunun bekletici sorun yapılması (HMK:md.165/2) gereklidir. Öyleyse,ortaklığın giderilmesi davasında satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmiş ise- satış henüz yapılmamış olsa bile- muhtesat tespiti davasının artık dinlenmesinde hukuki yarar kalmayacaktır. Zira ,artık hak iddia edenin genel hükümlere dayalı (sebepsiz zeginleşme,TBK.md.77 vd.) bir eda davası açma imkanı devreye girecektir).Ayrıca, paydaş veya miras ortağı olmayanın (üçüncü kişilerin) ortaklığın giderilmesi davasında taraf sıfatı olmayacağından; muhtesat tespiti davası açma hakkının da bulunmadığının da kabulü gerekir. Bu konuda Kamulaştırma Kanunu’nun 19.maddesine 2004 yılında eklenen “… Başkası adına tapulu, sahipsiz ve/veya zilyedi tarafından iktisap edilmemiş yerin kamulaştırmasında binaların asgarî levazım bedeli, ağaçların ise 11 inci madde çerçevesinde takdir olunan bedeli zilyedine ödenir…” şeklindeki 12. fıkra hükmü uyarınca başkasının arazisine “haksız inşaat (TMK.md.722 vd.) yapan zilyedin de istisnaen bu muhtesatın tespiti için dava açabileceğini de kabul etmek gerekir.

Nezdinde yukarıda açıklanan nitelikte bir muhtesat tespiti davası açılmış olan asliye hukuk mahkemesi; yukarda açıklanan şekilde güncel hukuki yararın bulunup bulunmadığını bir dava şartı olarak inceleyecektir. Mahkeme hukuki yararın davanın devam ettiği süre içinde de mevcut olmasını da arayacaktır. Mahkeme usul hukuku yönünden yapacağı bu incelemeden sonra, hukuki yararın mevcut olduğu sonucuna varır ise, gösterilen delilere göre maddi hukuk yönünden incelemeye girişecek, keşif ve bilirkişi incelemesi de yapacaktır. Kanımca, muhtesatın kendi başına bağımsız bir bütünlüğünün bulunması gerekli değildir. Bu bakımdan bağımsız bir bütünlüğü olmamakla birlikte, taşınmazın bizzat kendisine veya üzerindeki yapı, bitki, ağaç gibi unsurlara yapılan ve satış parasına arttıcı etkide bulunacak nitelikteki zenginleştirme faaliyetlerinin de tespit edilmesi ve olası satış parası içindeki yansıma miktarının oransal olarak gösterilmesi ve bunun tespiti de mümkün olmalıdır. Zira tespit davası ile tespit edilecek husus bir hak ve hukuki ilişkiden ibarettir. Bu nedenle, aidiyeti çekişmeli olmamakla birlikte; tarla olan bir taşınmaz tesviye, nitelikli toprak taşıma ve gübreleme faaliyeti sonucu zengin bir toprak haline getirilmiş olabileceği gibi; verimsiz, yabani ağaçlar aşılanarak üstün cins haline getirilmiş; yine harap eski bir yapı yıkılıp yeniden yapılmış veya nitelikli bir tamirat ve yenileme ile zenginleştirilmiş de olabilir. Bu nedenle bütün bu zenginleştirme durumlarının tespit edilip, satış parasına yansıma durumunun kararda oransal olarak gösterilip tespit kararı verilmesi de mümkün olmalıdır. Diğer yandan, bazı durumlarda tespiti istenen muhtesatın taşınmazın olası satışında sürüm değerine hiçbir etki yaratmayacak nitelikte olması da mümkündür. Üzerinde yıkılması gerekli harap bir yapı(muhtesat) bulunan taşınmazın sürüm değerinin, sadece arsa değerinden ibaret olduğunun bilirkişice bildirilmesi durumu buna örnek olup; kanımca böyle bir olasılıkta, açılan tespit davasının mahkemece reddine karar verilmesi gerekir.

Davacı tarafından dava dilekçesinde gösterilen taraflar arasında paylı mülkiyete tabi olup, satış suretiyle ortaklığın giderilmesi davasına konu edilen taşınmaz üzerinde bulunan iki ayrı yapıdan iki katlı avlulu kerpiç binanın alt katının davacı tarafından esaslı tadilat yapılarak zenginleştirildiğinin, diğer iki katlı betonarme binanın tamamen davacı tarafından meydana getirildiğinin tespiti istenmiş; mahkemece yapılan tahkikat ve inceleme sonucu, iki katlı betonarme binanın tamamen davacı tarafından yapıldığı, diğer kerpiç evde ise esaslı tamiratlar yapıldığı benimsenerek, bunların değerleri esas alınarak taşınmazın değerine ek olarak davacının 94.070,20 TL. katkısı olduğunun tespitine karar verilmiş; hükmü taşınmazda 2/4 oranında pay sahibi davalılardan … temyiz etmiştir.

Yukarıda açıklandığı gibi, açılan tespit davasıyla, ortaklığın giderilmesi davasına konu edilen paylı mülkiyete konu taşınmaz üzerindeki muhtesat için, bunun hangi paydaş tarafından meydana getirildiğinin, eş anlatımla hangi paydaşın satış bedelinde hak sahibi olduğunun tespitine karar verilmesi mümkün olduğu gibi; muhtesat bağımsız bir varlık niteliğinde olmayıp, hak iddiası muhtesatdaki yenileme/zenginleştirme unsurları için isteniyorsa, bunun satış bedeline yansıtılmasının oransal tespit olarak da yapılması mümkündür. Mahkemenin davacının taşınmazda meydana getirdiği muhtesatlar ve zenginleştirmeler için parasal bir değer olarak katkısının tespitine karar vermesi hatalı olmuştur. Mahkemece yapılacak işlem ve inceleme; bir bütün olarak yapılan esaslı tadilat(zenginleştirme) ile tamamen meydana getirilen iki katlı betonarme binanın taşınmazın toplam değeri içindeki yansıma oranının belirlenmesi için önceki bilirkişilerden ek rapor alınması, bununla sonuca gidilemediği takdirde ise, aynı konuda yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması, gerçekleşecek sonucuna göre satış parasına yansıma durumunun kararda oransal olarak gösterilmek suretiyle tespit kararı verilmesi olmalıdır. Bununla birlikte davacının mahkemenin incelemeye konu temyiz etmediği, kararı davalılardan sadece …temyiz ettiğinden, usulü kazanılmış hak durumu da gözetilerek; kararda “bu tespit hükmünün sadece davalılardan…. yönünden etkili olacağının ve satış parasına bu oran yansıtıldığında miktarının 94.070,20 TL’nı geçmemek üzere” kaydının da eklenmesi gerekecektir.

Yukarıda açıkladığım sebeplerle; Değerle çoğunluk kararın (2) numaralı bendindeki bozma sonucuna katılmakla birlikte, bozma kapsam ve gerekçesine katılmıyor; temyiz edilen hükmün açıkladığım yönde işlem ve inceleme yapılmak üzere bozulması gerektiğini düşünüyorum.22.06.2015