1. Anasayfa
  2. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2004/91 K: 2004/554 T: 24.2.2004


Davacının davası zemine yöneliktir. Dayanılan vergi kaydında mera sınır olarak tarif edilmiştir. Hal böyle olunca mera sınırı itibariyle değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlı vergi kaydının miktar fazlasından oluşan dava konusu taşınmazın öncesinin kamu malı niteliğinde mera olup olmadığının saptanması gerekir

Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:

Kadastro sırasında 181 ada 22 parsel sayılı 9562,20 m2 yüzölçümündeki taşınmaz dava dışı parsellere uygulanan vergi kaydının doğu ve güney sınırında mera okunduğundan söz edilerek vergi kaydı miktar fazlası olarak ifraz edilmiş, kadastro komisyonunun kararına istaneden bu adada mera olmadığından Hazine adına tespit edilmiş, taşınmaz üzerindeki kestane ve elma ağaçlarının Bekir oğlu Abdullah’a ait olduğu beyanlar hanesinde gösterilmiştir. Davacı Abdullah imar-ihyaya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Davalı Hazine savunmasında taşınmazın vergi kaydı sınırında mera okuması sebebiyle miktar fazlası olarak Hazine adına tespit edildiğini, komisyonun mera niteliğini değiştiremeyeceğini, taşınmazın imar-ihya ve zilyetlikle kazanılamayacağını bu nedenle tespit gibi Hazine adına tescili ile şerhin iptalini istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne, 181 ada 22 parsel sayılı taşınmazın davacı Abdullah adına tapuya tesciline, 100.000.000 TL vekalet ücretinin KDV ile birlikte davalıdan alınarak davacı vekiline ödenmesine, 116.930.000 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş; hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.

Dava konusu taşınmaz dava dışı 10 ve 11 parsel sayılı taşınmazlara revizyon gören vergi kaydının miktar fazlası olarak davalı Hazine adına tespit edilmiş, davacı yararına tutanağın beyanlar hanesinde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 19. maddesi hükmü uygulanmıştır.

Davacı vergi kaydına, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece dava konusu taşınmaz üzerinde tespit gününde adına tescile karar verilen zilyet davacı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma, uygulama, hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.

Davacının davası zemine yöneliktir. Dayanılan vergi kaydında mera sınır olarak tarif edilmiştir. Hal böyle olunca mera sınırı itibariyle değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlı vergi kaydının miktar fazlasından oluşan dava konusu taşınmazın öncesinin kamu malı niteliğinde mera olup olmadığının saptanması gerekir.

Kural olarak mahkemece bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi için taşınmazın yetkili idari merciiler tarafından mera olarak tahsis edilmesi yada öncesi bilinmeyen bir zamandan beri taşınmazın geleneksel biçimde mera olarak kullanılageldiğinin saptanmasına bağlıdır. Ne var ki mahkemece yöntemine uygun şekilde mera araştırması yapılmamıştır.

O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için dava konusu taşınmazı bulunduğu bölgede tespit gününden önce yetkili idari merciiler tarafından mera tahsisinin yapılıp yapılmadığı sorulup saptanmalı, mera tahsisi yapılmış ise tahsis haritası ve eki belgeler getirtilmeli, bundan sonra davacının dayandığı vergi kaydı revizyon gördüğü dava dışı 10 ve 11 parsel sayılı taşınmazlar ile dava konusu taşınmazı ve dıştan komşu taşınmazları bir arada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita kadastro müdürlüğünden getirtilmeli, tutanak bilirkişileri hazır olduğu halde dava sonucunda yararı olmayan komşu köyler halkından seçilecek elverdiğince yaşlı, yerel uzman bilirkişi tarafların aynı yöntemle gösterecekleri tanıklar hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, mera tahsisi yapılmış ise tahsis haritası ve eki belgeler yerel bilirkişi yardımı uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada kadastro paftasının ölçeği ile mera tahsis haritasının ölçeği eşitlenerek çakıştırılmalı, haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal yada yapay sınır yerlerinden yararlanılmalı, mera tahsisi yapılmamış ise dava konusu taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kullanılagelen kamu malı niteliğinde mera olup olmadığı yönünde bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, dava konusu taşınmazın mera olmadığı sonucuna varıldığı takdirde davacının dayandığı dava dışı 10 ve 11 parsel sayılı taşınmazlara revizyon gören vergi kaydı yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca kapsamı belirlenmeli, bu uygulama yapılırken revizyon gördüğü dava dışı 10 ve 11 parsel sayılı taşınmazlar göz önüne alınmalı, daha sonra bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmaz üzerinde davacının sürdürdüğü zilyetliğin başlangıç günü, süresi, sürdürülüş biçimi hakkında olaylara dayalı bilgi alınmalı, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı gerekçeli rapor alınmalı, tutanak bilirkişileri taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenerek hükme dayanak yapılan keşifte dinlenen bilirkişi ve tanık sözleri arasındaki aykırılık giderilmeli, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve dayanakları kayıtlarla bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir.

Sonuç: Mahkemece bu olgular gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı Hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 24.2.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.