1. Anasayfa
  2. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1995/8663 K: 1996/1047 T: 6.2.1996


Taşınmazın özel harman yeri olarak nitelenebilmesi için ya tapu kaydı kapsamında olması ya da uzun süre ve ekonomik amacına uygun olarak zilyetliğinin, harman yeri niteliğiyle sürdürülmesi gerekir. Sadece yılın belirli bir ayında harman dökme işlemi, taşınmazı özel harman yeri niteliğine sokmaz, bu itibarla zilyetlik yolu ile kazandırıcı zamanaşımı iktisabı koşulları da oluşmaz.

Taraflar arasındaki kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle, temyiz isteğinin yasal süresinde olduğu anlaşıldı. Tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:

K: Mahkemece hükmüne uyulan bozma kararı gereğince mahalline uygulanan Teşrinisani 1310 gün 26 ve 27 sayılı tapu kayıtlarının temyiz konusu 4143, 4144 ve 4145 sayılı parselleri kapsadığı ve bu parsellerin adlarına tescil kararı verilen kişiler tarafından özel harman yeri olarak kullanıldığı gerekçe gösterilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de davacı tarafın dayandığı 2 dönüm yüzölçümlü tapu kayıtları doğuda ve güneyde hali, kuzeyde dere sınırı itibariyle genişletilmeye elverişli kayıtlardandır. Bu niteliği ile tapu kaydının kapsamının 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20/C maddesi hükmü gereğince yüzölçümüyle belirlenmesi zorunludur.

Tapu kaydında batı sınır olarak yazılı H… M… bağının davacı taraf adına zilyetlikle tesbit edilen 184, 191 ve 188 sayılı parsellerin batısında bulunan derenin batısındaki taşınmazlar olduğu, mahkemece getirtilen kadastro tutanaklarının içeriğinden anlaşılmaktadır. O halde sözkonusu tapu kayıtlarının sabit sınırının H… M…’nin bağı olarak kabul edilmesi gerekir. Bu sınır ile çekişmeli parseller arasında dere ve tapu kayıtlarının yüzölçümünden fazla miktarda olan 184, 191 ve 188 sayılı parseller bulunmasına göre tapu kayıtlarının dava konusu taşınmazları kapsaması olanaksızdır.

Bu nedenle taşınmazların tapu kayıtlarının kapsamında kaldığı yolundaki mahkeme gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. Diğer taraftan yerel bilirkişi ve tanıklar davacıların senenin belirli günlerinde yani yalnız harman dökme zamanı taşınmazları harman yeri olarak kullandıklarını, senenin diğer aylarında köy hayvanlarının serbestçe dolaştıkları, hali yerler niteliğinde bulunduğunu bildirmişlerdir. Bir taşınmazın genel harman yeri olarak nitelendirilebilmesi için bir köy halkının tümünün harman yapmaları için tahsis edilmesi ya da kadimden beri bu şekilde kullanılmış olması gerekir.

Olayda sözkonusu unsurlar bulunmamaktadır. Taşınmazların özel harman yeri olarak kabul edilebilmesi için ise ya tapu kaydı kapsamında olması ya da uzun süre ve ekonomik amacına uygun olarak zilyetliğin harman yeri niteliğiyle sürdürülmesi gerekir. Sadece yılın belirli bir ayında harman dökmek suretiyle kullanma taşınmazın özel harman yeri olarak kabulünü ve zilyetlik yoluyla kazanılmasını gerektirmez. Şu hale göre davacılar yararına kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap koşulları dahi gerçekleşmemiştir.

SONUÇ: Bu nedenlerle dava ve temyiz konusu 4143, 4144 ve 4145 parsel sayılı taşınmazların Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, Hazinenin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (bozulmasına), 6.2.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir