1. Anasayfa
  2. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 1992/4104 K: 1992/11686 T: 21.4.1992


3402 s. Kadastro Kanunu’nun 28. maddesinde bahsi geçen delillerin bildirilmesi yükümlülüğü; ispat külfeti kendisine düşen tarafa ait olduğundan, asıl olan ülke topraklarının Devlete ait olduğu göz önüne alındığında, belgesiz zilyetlikle kazandırıcı zamanaşımı koşullarının oluştuğunun kanıtlanması, zilyetliğe dayanan tarafa düşer.

Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin kanuni süresinde olduğu anlaşıldı, tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:

K: Dava konusu taşınmazın kadastro sırasında Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki çalılık yerlerden olduğundan söz edilerek Hazine adına tesbit edilmiştir. Davalı tarafın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanan itirazı üzerine komisyonca taşınmazın davalı taraf adına tesbitine karar verilmiştir. Hazine taşınmaz edinme koşullarının davalı taraf yararına oluşmadığını ileri sürerek dava açmıştır. Mahkemece, Hazine temsilcisinin itiraz sebep ve delillerini bildirmemesi nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına, taşınmazın tesbit gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, Hazine tarafından temyiz edilmiştir.

Dava dilekçesinde dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve zilyetlikle edinilmesine olanak bulunmayan yerlerden olduğu ileri sürüldüğüne göre davanın sebebi açıklanmıştır. Bu itibarla; dava sebebinin bildirilmediğinden söz edilemez. Diğer taraftan, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 28. maddesinde öngörülen delillerin bildirilmesi yükümlülüğü ispat külfeti kendisine düşen tarafla ilgili olup asıl olan ülke topraklarının Devlete ait olduğu gözönünde tutulduğunda belgesiz zilyetlikle kazandırıcı zamanaşımı koşullarının oluştuğunun kanıtlanması zilyetliğe dayanan davalı tarafa düşer. O halde; mahkemenin kabulü bu ilkelere ters düştüğü gibi kabule göre de, komisyon kararında olduğu gibi davalı taraf adına tapuya tescile karar verilmesi gerekirken tesbit gibi tesciline karar verilmesi şeklinde hüküm oluşturulması dahi isabetsizdir.

SONUÇ: Bu nedenlerle; tarafların delilleri toplandıktan sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, Hazinenin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 21.4.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir