1. Anasayfa
  2. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2006/7603 K: 2006/7364 T: 05.10.2006


Arsa paylarının yeniden düzenlenmesi istenildiğinde, taşınmazdaki tüm bağımsız bölümlerin birlikte değerlendirilmesi, dava konusu edilen ve edilmeyen bağımsız bölümlerden her birine özgülenmiş olan arsa paylarının kat irtifakının kurulduğu tarihteki değerleri ile oranlı olup olmadığının saptanması, arsa paylarında değişiklik (artma veya azalma) olan bağımsız bölümlerden her birinin bu yeni arsa payı oranlarının hükümde açıkça belirtilmesi ve sonuçta tapuya tescili kamu düzeni ile ilgili olduğundan aynı taşınmazda dava konusu edilen bağımsız bölümlerle birlikte arsa payları değişen diğer bağımsız bölümlerin saptanan yeni arsa paylarının kararın hüküm fıkrasında açıkça gösterilmesi gerekir.

Davacı vekili, Bolu Sulh Hukuk Mahkemesine verdiği 27.06.2006 günlü dilekçede, 2004/540 Esas-2005/265 Karar sayılı olup kesinleşmiş bulunan mahkeme ilamının infazı için Tapu Sicil Müdürlüğüne başvurulduğunu, ancak bu kararda yer almayan bağımsız bölümlerin de arsa payları değişmiş olmasına karşın, bunların hükümde gösterilmemesi nedeniyle ilamın infaz edilemediğini belirterek; Sözü edilen mahkeme kararının dayanağını oluşturan 15.02.2005 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda 19 parsel sayılı taşınmazdaki bağımsız bölümlerin arsa paylarının tavzihen karara dercedilmesini (eklenmesini) istemiştir.

Mahkemece; dava dilekçesinde taşınmazdaki salt davacının 21, 29, 30 ve 2 numaralı bağımız bölümlerinin arsa paylarının düzeltilmesinin istenildiği ve istem gibi karar verildiği; bunların dışında kalan bağımsız bölümler dava konusu edilemediğinden arsa paylarının düzeltilmesinin yeni bir yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle tavzih isteminin reddine karar verilmiş; davacı vekili bu kararı temyiz etmiştir.

YARGITAY KARARI Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Dava, kat irtifaklı taşınmazda bağımsız bölümlere özgülenen arsa paylarının düzeltilmesi istemine ilişkindir.

Davacı vekili dava dilekçesinde 139 ada 19 parsel sayılı taşınmazda mesken nitelikli 2 ve dükkan nitelikli 21, 29, 30 Nolu bağımsız bölümlerde müvekkilinin kat irtifak hakkı sahibi olduğunu, bu bağımsız bölümlere özgülenen arsa paylarının, bunların kat irtifakının kurulduğu tarihteki değerleri ile oranlı olmadığını ileri sürerek, arsa paylarının yeniden düzenlenip düzeltilmesini istemiştir.

Dosyada toplanan bilgi ve belgelerden; kat irtifaklı 19 parsel sayılı taşınmazda toplam 34 bağımsız bölümden (2, 21, 29 ve 30 nolu olmak üzere) dördünde davacı Yaşar Karataş lehine, diğer bağımsız bölümlerde ise davalı Satılmış Bilgin lehine kat irtifakının kurulmuş olduğu, taşınmazda davacının toplam 120/1000 ve davalının toplam 880/1000 oranında arsa paylarının bulunduğu, taşınmazın yerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda bağımsız bölümlere özgülenmiş olan arsa paylarının kat irtifakının kurulduğu 17.10.1990 tarihindeki değerleri ile oranlı olmadığının saptandığı, özellikle 15.02.2005 günlü ek rapor ve bunun ekindeki listede 34 bağımsız bölümden her birinin büyüklüğü (yüzölçümü) ile nitelik ve özellikleri (konumu, cephesi, katı, ışık durumu) gözetilerek -kat irtifakının kurulduğu tarihe göre- değerlerinin ve bu değerleri ile oranlı yeni arsa paylarının ayrı ayrı tespit edildiği; mahkemece, bu 15.02.2005 günlü bilirkişi ek raporu ile ekindeki liste doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş olmasına karşın, taşınmazdaki salt 21, 29 ve 30 nolu bağımsız bölümlerin arsa paylarının artırılarak düzeltilmesine hükmedildiği, böylece diğer bağımsız bölümlerin arsa payı oranları da değişmiş iken, bunların yeni arsa payları konusunda hükümde bir açıklık bulunmadığı bu nedenle de tapuda infaz işleminin yapılamadığından davacı vekilince hükmün tavzihinin istenildiği anlaşılmaktadır.

Davanın yasal dayanağını 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Yasasının 3. maddesi oluşturmaktadır. Bu madde hükmü uyarınca kat irtifaklı bir taşınmazda arsa paylarının yeniden düzenlenmesi istenildiğinde, taşınmazdaki tüm bağımsız bölümlerin birlikte değerlendirilmesi, dava konusu edilen ve edilmeyen bağımsız bölümlerden her birine özgülenmiş olan arsa paylarının kat irtifakının kurulduğu tarihteki değerleri ile oranlı olup olmadığının saptanması, arsa paylarında değişiklik (artma veya azalma) olan bağımsız bölümlerden her birinin bu yeni arsa payı oranlarının hükümde açıkça belirtilmesi ve sonuçta tapuya tescili kamu düzeni ile ilgili olduğundan aynı taşınmazda dava konusu edilen bağımsız bölümlerle birlikte arsa payları değişen diğer bağımsız bölümlerin saptanan yeni arsa paylarının kararın hüküm fıkrasında açıkça gösterilmesi gerekir.

Somut olayda mahkemece, 15.02.2005 günlü bilirkişi raporuna dayanılarak bu rapora ekli liste uyarınca davanın kabulüne karar verilmiş iken, salt 21, 29 ve 30 nolu bağımsız bölümlere ilişkin yeni arsa payları hüküm altına alınmış, diğer bağımsız bölümlerin arsa paylarındaki değişiklikler hükümde açıkça gösterilmediğinden, davacı vekili bu kararın tavzihini istemiştir. HUMK.nun 455. maddesine göre tavzih, mahkeme hükmünün müphem olması veya birbirine aykırı (çelişik) fıkraları içermesi durumunda hükümdeki gerçek anlamın ortaya çıkarılması için başvurulan bir yoldur. Bu yolla hüküm değiştirilemez; kesin hükmün sonucunu bertaraf edecek biçimde tavzih kararı verilemez. Somut olayda davanın yukarıda açıklanan niteliği gözönünde tutulduğunda, dava konusu 19 parsel sayılı taşınmazda bağımsız bölümlerin değişin yeni arsa paylarının bilirkişinin 15.02.2005 tarihli raporuna ekli “kriter listesi”ne uygun olarak hükmün açıklanması (tavzihi), asıl hükmü değiştirecek ve kesin hükmün sonucunu ortadan kaldıracak nitelikte olmadığı gibi; asıl hükmün infaz edilebilmesi de sözkonusu tavzih ve tashihin yapılmasına bağlıdır. Şu halde tavzih isteminin kabulü gerekirken, taşınmazda 21, 29 ve 30 nolu bağımsız bölümler dışındaki diğer bağımsız bölümlerin dava konusu edilmedikleri, bunun yeni bir yargılamayı gerektirdiği gerekçesi ile tavzih isteminin reddi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir