Zilyedin, Kadastro Kanunu’nun 13/B-b maddesi hükmünden yararlanabilmesi için, tapulu taşınmazı, kayıt malikinden tapu dışı bir yolla iktisap ettiğini kanıtlaması gerekir. Tapu kaydı maliki sağ ise, ayrıca tapu da hukuki geçerliliğini koruyorsa, uyuşmazlık tapu kaydı esas alınarak çözümlenmelidir.
Taraflar arasındaki kadastro tesbitinden doğan, dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
K: Kadastro sırasında 113 ada 16 parsel sayılı 53000 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz; tapu kaydı, harici satın alma, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı Y… adına tesbit edilmiştir. İtirazı, tapulama komisyonunda reddedilen davacı, taşınmazın miras bırakanı F… adına tapuda kayıtlı olduğunu ve satılmadığını belirterek dava açmıştır. Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu parselin davacı ve müşterekleri adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Y… mirasçıları tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazın davacının dayandığı Hazinenin temliki ile oluşan tapu kaydı kapsamında kaldığı ve taşınmazda davalının zilyet olduğu, mahkemece toplanan ve doğru olarak değerlendirilen delillerle saptanmıştır. Davalı taraf taşınmaza zilyet ise de, zilyetliğin kayıt malikinin rızasına dayandığını kanıtlayamamıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-b maddesinde öngörülen hükmün zilyet yararına uygulanabilmesi için; zilyedin, tapulu taşınmaz malı kayıt malikinden tapu dışı bir yolla iktisap ettiğini kanıtlaması zorunlu bulunmaktadır. Tapu kaydı maliki sağ olup, tapu hukuki geçerliliğini koruduğundan mahkemece tapu kaydına dayanarak uyuşmazlığın çözümlenmesi isabetlidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun hükmün (ONANMASINA), 28.10.1994 gününde oybirliğiyle karar verildi.