1. Anasayfa
  2. Yargıtay 16. Hukuk Dairesi

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 1990/9760 K: 1990/13359 T: 15.10.1990


Kural olarak tapu kayıtlarının çatışması durumunda doğru temele dayanan ve önceki tarihi taşıyan tapu kaydına değer verilerek uyuşmazlığın çözümü gerekir. Ancak iskân mevzuatı çerçevesinde temlik ve tapu siciline tescil olunan taşınmazların daha sonra tekrar aynı mevzuat uyarınca başka birine temliki halinde, önceki kayıt malikinin fiilen el koyma tarihinden itibaren bir yıl içinde dava açması gerekir.

Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:

K: Kadastro sırasında 1949 parsel sayılı 14400 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalılar adına tesbit edilmiştir. Davacı Z… tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece, davanın reddine ve dava konusu parselin davalılar adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Tarafların dayanaklarını oluşturan tapu kayıtlarının Hazine tarafından iskanen temlik suretiyle oluşturulduğu ve tapu kayıtlarının çatıştığı mahkemece toplanan ve doğru olarak değerlendirilen delillerle saptanmıştır. Taşınmaza sonraki tarihi taşıyan tapu kaydı maliklerinin zilyet oldukları belirlenmiştir. Kural olarak tapu kayıtlarının çatışması durumunda doğru temele dayanan ve önceki tarihi taşıyan tapu kaydına değer verilerek uyuşmazlığın çözülmesi gerekir. Ancak, 14.5.1984 gün, 1983/10 esas ve 1984/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile iskan mevzuatı çerçevesinde temlik ve tapu siciline tescil olunan gayrimenkullerin daha sonra aynı mevzuat uyarınca başka birine temliki halinde, önceki kayıt malikinin 2510 sayılı Kanunun 23. maddesine, 3667 sayılı Kanunla eklenen 3. fıkra gereğince fiilen el koyma tarihinden itibaren bir yıl içinde dava açmasının gerektiği hükme bağlanmıştır. Önceki kayıt malikleri tarafından bir yıllık hak düşürücü süre zarfında dava açılmadığından davacıların ayın davası açma hakları düşmüştür. Bu nedenle mahkemece sonraki tarihli tapu kaydına değer verilerek uyuşmazlığın çözümlenmesi isabetlidir. Bu çözüm tarzı genel kuralın istisnasını oluşturmaktadır. Açıklanan nedenlerle davacıların sair temyiz itirazları yerinde bulunmamakta ise de; kadastro hakimi itirazlı parsellere ilişkin olarak doğru sicil oluşturmak zorundadır. Çekişmeli parselin miktarı kadastro tutanağında 14400 metrekare olarak belirtilmiş, mahkemece de bu miktar uyarınca tescil kararı verilmiştir. Harita mühendisi teknik bilirkişi tarafından düzenlenen 25.6.1982 tarihli raporda tesbit tutanağındaki miktarın yanlış hesaplandığı gerçek yüzölçümün 5020 metrekare olduğu belirtilmiştir.

SONUÇ: Mahkemece, taşınmazın gerçek yüzölçümüne uygun şekilde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğundan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bu sebeple (BOZULMASINA), 15.10.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir