1. Anasayfa
  2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2003/09190 K: 2004/01666 T: 9.3.2004


Devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan mera yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanmaz sınırları daraltılamaz. Meralar üzerinde aidiyet iddiası ile el atmanın önlenmesi tapu, tespit iptali ve mera olarak sınırlandırma davaları açılabilir.

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 7.1.1993 gününde verilen dilekçe ile el atmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 2.10.2003 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Davacı köy muhtarlığı, davalı köy ile ortak sınırlarında kalan yaylalarına, idari sınırlarında belirlenmiş olmasına rağmen davalının elattığını ileri sürerek bu el atmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.

Davalı köy, dava konusu yerin kendi kadim meraları olduğunu savunmuştur. Mahkemece, dava konusu yerin davacı köy sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

HUMK’nun 74 ve devamı maddeleri uyarınca, bir davada olayları anlatmak tarafların, hukuki nitelemeyi yapmak ise mahkemenin görevidir. Davacı, sınırlarını tanımladığı yerin kendi yayla ve meraları olduğunu belirterek, davalı köyün idari sınırları da aşarak buraya elattığını ileri sürmektedir. Davalı da cevap dilekçesinde, dava konusu yerin kendi köylerine ait mera olduğunu savunmuştur. Bu durumda, taraf köyler arasında idari sınır çekişmesi değil, mera ve yayla olarak kullanılan yere ilişkin aidiyet çekişmesi söz konusudur ve uyuşmazlığında bu çerçevede çözüme ulaştırılması gerekmektedir.

Mera, bir veya birden fazla köy ve kasaba halkına, bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera yaylak ve kışlaklar, özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanmaz, sınırları daraltılamaz (Mera Kanunu m. 3-4)

31.5.1965 tarihli ve 4/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile “…tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı…” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.

Meralar üzerinde, aidiyet iddiasıyla, el atmanın önlenmesi, tapu iptali mera olarak sınırlandırma veya tespitin iptali ve mera olarak sınırlandırma davaları açılabilir. Davayı, yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da köy, belediye halkından bir ya da birkaç kişi açabilir. Davayı açan köy muhtarının veya Belediye Başkanını davayı kabule, vazgeçmeye ya da sulha yetkisi yoktur.

Mera yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilinir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmada ileri sürdükleri verilerin tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun yeterince araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığı aracılığıyla araştırılması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir. Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan yansız anlatımda bulunabilecek yöreyi iyi bilen ve çevre köy yada kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.

Mahkemece yapılacak keşifte, tahsise dayanılıyorsa, tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun, çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak, uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.

Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.

Somut olayda, mahkemece dava konusunun yanlış nitelendirilmesi nedeniyle açıklanan ilkeler uyarınca araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Dava konusu yerin mera olduğu konusunda taraflar arasında çekişme bulunmadığından, meranın aidiyetinin tespiti ve sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda yazılı nedenlerle; temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 9.3.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir