1. Anasayfa
  2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 1994/15258 K: 1994/926 T: 31.1.1994


Kadastrosu yapılacak ve daha önce tapulama veya kadastrosu tamamlanmış olan yerlerde 766 s. Tapulama Kanunu’nun 37. maddesi veya 4753 s. Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu uyarınca Hazine adına kaydedilen taşınmaz malların, 3402 s. Kadastro Kanunu hükümlerine göre doğan iktisap koşullarına dayalı olarak zilyetleri adına tescili mümkünse de daha önce kadastrosu yapılan yerlerde, ilgililerin talep ve dava hakkı, 3402 s. Kadastro Kanunu’nun yürürlüğe girmesi tarihinden itibaren 2 yıl geçmekle düşer.

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR: 12 Mayıs 1966 tarihinde yürürlüğe giren Tapulama Yasasının 37. maddesi; “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu hükümlerine göre Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunup kamu hizmetlerine tahsis olunmayan taşlık ve delicelik araziden 27.3.1950 tarihinden önce masraf ve emek sarfı ile bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik veya tarla haline getirilmek suretiyle ihya edilmiş gayrimenkuller Hazine adına tesbit ve tescil olunur. İhya edenlerle kanuni ve akdi halefleri tutanakta ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir…” hükmünü getirmiştir. Bu tarihlerde imar-ihya ile taşınmaz edinme imkanı olmadığı için yasakoyucu kişilerin bu şekilde yapmış oldukları çalışmaları değerlendirmek, ilerde çıkması muhtemel yasalarla kendilerine tanınacak haklarda ispat kolaylığı sağlamak yönünden bu imkanı getirmiştir. Nitekim, 766 sayılı Tapulama Yasasını yürürlükten kaldıran ve 9.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Yasası, bu kişilere taşınmazın mülkiyetini edinme imkanı tanımıştır. Adı geçen Yasanın, Hazine adına kayıtlı taşınmaz mallarda iktisap başlıklı 46. maddesi; “kadastrosu yapılacak veya daha önce tapulama veya kadastrosu tamamlanmış bulunan yerlerde 766 sayılı Kanunun 37. maddesi veya 4753 sayılı Kanun ile ek ve tadilleri uyarınca Hazine adına kaydedilen taşınmaz mallar bu kanun hükümlerine göre doğan iktisap şartlarına istinaden zilyetleri adına tesbit ve tescil olunur…) şeklinde olup, aynı maddenin son fıkrası; “ilgililerin daha önce kadastrosu yapılan yerlerde bu maddeye dayanan talep ve dava hakkı, bu kanunun yürürlüğe girmesi tarihinden itibaren 2 yıl geçmekle düşer” demek suretiyle, kişilerin kişisel haklarını kullanmalarını bir süre ile kısıtlamıştır. Bu iki yıllık süre sükutu hak süresi olup bundan sonra kullanılması imkanı yoktur. Bu durum yasanın amacına da uygundur. Çünkü, bilindiği üzere Kadastro Yasası bir tasfiye yasasıdır. Bu şartlar altında bu şerhin davalıya sağlayacağı bir fayda ve menfaat yoktur. Bu şerhin mahkeme kararı ile konmuş olması da neticeye etkili değildir.

Davaya konu 158 parsel, davalı tarafından 1950 yılından önce ihya edilmiş, tapulamada beyanlar hanesine şerh verilmiş, 1977 yılında Hazine adına kayıt olunmuştur. 3402 sayılı Yasanın 46. maddesindeki iki yıllık sükutu hak süresi 9.10.1989 tarihinde son bulmuştur. Bu durumda, dava konusu şerhin davalıya sağlayacağı bir menfaat ya da bir hak yoktur. Diğer bir anlatımla, davalının taşınmazın mülkiyetini kazanma imkanı kalmamıştır. Arzın tabii sahibinin Hazine olduğunda kuşku yoktur. Hazineye ait mülkiyet hakkının davalı tarafından iktisabı mümkün olmadığına göre kullanılması olanağı kalmayan kişisel hak sağlayan şerhin tapu kaydından silinmesini istemesi davacı Hazinenin mülkiyet hakkının gereğidir. Ayrıca taşınmazın rayiç fiyattan değerlendirilmesi yönünden menfaati de vardır.

Öte yandan, aynı hakla kullanılma imkanı kalmayan, bu nedenle hukuken hak olma niteliğini yitirmiş kişisel hakkın çatışması halinde, aynı hakkın üstün tutulacağı şüphesizdir.

SONUÇ: Bu açıklamalar sebebiyle davacı Hazinenin davasının kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme ile reddi doğru değildir. Hazinenin temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK: nun 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.1.1994 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.