1. Anasayfa
  2. Yargıtay Kararları

Kamulaştırma Bedelinin Ödenmemesi ve Munzam Zarar Yargıtay Kararları


Kamulaştırma bedelinin geç ödenmesi nedeni ile enflasyon karşısında uğranılan zararın munzam zarar olarak nitelendirilemeyeceği ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi (818 sayılı Kanunun 105. maddesi) kapsamında tazmin edilemeyeceği genel olarak Yargıtay ilgili hukuk daireleri ve Hukuk Genel Kurulu tarafından kabul edilmektedir. Konu hakkında şu yazımıza bakınız: Munzam Zarar Nedir? Aşkın Zarar Nedir? Aşkın Zarar Şartları

AİHM Sınırlı Sorumlu Özulaş Yapı Kooperatifi/Türkiye Davası Kararı

Başvuru No: 42913/98, Karar Tarihi : 8 Kasım 2005, Strazburg OLAYLAR Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) 1995 yılında başvurana ait Ankara’da bulunan araziyi çevre yolu yapımı dolayısıyla kamulaştırmıştır. Kamulaştırma bedeli aynı yıl başvurana ödenmiştir. Başvuran ödenen miktarın yetersiz olduğu gerekçesiyle ek… Devamını Oku…

AİHM Şeyhmus Yaşar ve Diğerleri/Türkiye Davası

Başvuru No : 44763/98, Karar Tarihi : 8 Kasım 2005, Strazburg OLAYLAR Devlet Su İşleri, 1988 yılında başvuranlara ait Çınar’da (Diyarbakır) bulunan arazinin hisselerini istimlak etmiştir. Başvuranlar kendilerine ödenen miktarın yetersiz olduğu gerekçesiyle Çınar Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Mahkeme) ek bedel… Devamını Oku…

AİHM Ergün/Türkiye Davası Kararı

Başvuru No: 45807/99; Karar Tarihi : 13 Haziran 2006, Strazburg OLAYLAR I. DAVA KOŞULLARI 1995 tarihinde, Devlet Karayolları Genel Müdürlüğü, otoyol yapımı için başvurana ait olan ve Ankara’da bulunan taşınmazı kamulaştırmıştır. Ödenen tutar üzerinde anlaşmazlık doğması üzerine başvuran, kamulaştırma bedelinin… Devamını Oku…

AİHM Halil Kendirci/Türkiye Davası Kararı

Başvuru No : 23324/02; Karar Tarihi : 25 Nisan 2006, Strazburg OLAYLAR Başvuran 1947 doğumlu olup Şanlıurfa’da ikamet etmektedir. Türkiye Elektrik Kurumu (İdare) 1999 yılında başvurana ait Keskin Köyü, Birecik (Şanlıurfa) mevkiinde bulunan araziyi Birecik Barajı’nın yapımı için kamulaştırmıştır. Bilirkişi… Devamını Oku…

AİHM Topakgöz/Türkiye Davası Kararı

Başvuru No: 76481/01; Karar Tarihi : 13 Haziran 2006, Strazburg OLAYLAR Karayolları Genel Müdürlüğü (İdare), 1992 yılında İskenderun’da otoyol inşaatı için başvurana ait arsayı kamulaştırmıştır. Ödenen tutar üzerinde anlaşmazlık doğunca başvuran, İskenderun Asliye Hukuk Mahkemesi’ne kamulaştırma bedelinin artırılması talebiyle başvuruda… Devamını Oku…

AİHM Alataş ve Kalkan/Türkiye Davası Kararı

Başvuru No: 57642/00; Karar Tarihi : 11 Ekim 2005, Strazburg OLAYLAR Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) 1993 tarihinde başvuranlara ait İskenderun’da bulunan araziyi çevre yolu yapımı dolayısıyla istimlak etmiştir. Belirlenen kamulaştırma bedeli 17 Temmuz 1996 tarihinde başvuranlara ödenmiştir. Başvuranlar ödenen miktarın… Devamını Oku…

AİHM Mevlüt Aka/Türkiye Davası Kararı

Başvuru No: 107/1997/891/1103, Karar T: 23 Eylül 1998, Strazburg USULİ İŞLEMLER 1. Dava, 30 Ekim 1997 tarihinde, Sözleşmenin 47. Maddesi, ve 32. Maddesinin 1. Fıkrası’nda öngörülen üç aylık süre içerisinde, Mahkeme tarafından Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na (“Komisyon”) sunulmuştur. Dava, Türk vatandaşı olan… Devamını Oku…

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2001/10387 K: 2002/4874 T: 29.04.2002

Uğranılan zararın, borçlunun ve alacaklının dışında gelişen Ülkenin ekonomik politikasına bağlı verilere endekslenmesi durumunda, bunlardan hangisinin uygulanacağı konusu da ayrı bir kargaşa yaratmaktadır. Örneğin zararın hesaplanmasında TEFE mi, TÜFE mi, döviz mi, mevduat faizi mi, yoksa Devlet Tahvili mi esas alınacaktır! Nitekim somut olayda bilirkişi, davacının zararını Devlet İstatistik Enstitüsü´nün TEFE (toptan eşya fiat endeksleri), Döviz ve Faiz oranlarına göre ayrı ayrı hesaplamış, mahkemece de gerekçe gösterilmeden Devlet İstatistik Enstitüsü´nün TEFE verilerine göre saptanan miktar esas alınmıştır. Bu da gösteriyor ki, davacı ileri sürdüğü munzam zararını somut olgularla kanıtlamadıkça zarar miktarının saptanması gerçekçi olmayacak, bir bakıma varsayıma dayanacaktır. Devamını Oku…

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2015/5164 K: 2015/18416 T: 14.12.2015

Bu durumda TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan-munzam zararın, Ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların (enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri vb. gibi) “malum ve meşhur” olgular olarak kabulü ile değil, bunlar dışında davacının durumuna özgü somut olaylarla kanıtlanması gerekir. Bu konularda alacaklı, önemli bir kanıtlama külfeti altındadır. Kanıtlama yükünü yerine getirirken, kural olarak her hangi bir kanıtlama kolaylığından yararlanabilir. Örneğin enflasyon, somut olguların kanıtlanmasında özellikle zararın miktarının saptanmasında kolaylık sağlayabilir ise de, kanıtlama zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Devamını Oku…

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2002/8869 K: 2002/11638 T: 25.11.2002

Borçlunun borcunu ödemede temerrüde düşmesi durumunda, alacaklının başkaca bir hususu kanıtlamadan salt ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklar (enflasyon, yüksek faiz, döviz kur farkı, paranın değerindeki düşüş vb. gibi olgular) Borçlar Yasasının 105. maddesindeki munzam zararın kanıtları olarak gösterilip, bunların doğurduğu olumsuzluk gerçek zarar olarak gösterilemez. Devamını Oku…

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2002/6633 K: 2002/9163 T: 03.10.2002

Munzam zararın tazmini konusuyla ilgili olup Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Dairemizin 22.3.1994 gün ve 1994/2060-3571 sayılı kararı ve bunu izleyen kararlarında belirtildiği gibi; alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu somut olgulara dayanarak inanılır, kesin ve net bir biçimde kanıtlanmak zorundadır. Genel ve soyut nitelikteki enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temmerrüt faizden yüksek oranda olması, munzam zararın gerçekleştiği ve kanıtlandığı anlamına gelmez. Burada davacının kanıtlaması gereken husus, enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olgular değil, şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğü keyfiyetidir. Devamını Oku…

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2002/9510 K: 2002/10583 T: 31.10.2002

Borçlunun borcunu ödemede temerrüde düşmesi durumunda, alacaklının başkaca bir hususu kanıtlamadan salt ortak olduğu şirketteki kurumlar vergisi matrahındaki artış oranı Borçlar Yasasının 105. maddesindeki munzam zararın kanıtı olarak gösterilip, bu oranda kazançtan mahrum kalındığı varsayılarak bunun doğurduğu olumsuzluk gerçek zarar olarak gösterilemez. Bunu kabul etmek hukuk tekniği bakımından da olanaklı değildir. Devamını Oku…

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2005/2572 K: 2005/4492 T: 02.05.2005

Bu konularda alacaklı, önemli bir kanıtlama külfeti altındadır. Kanıtlama yükünü yerine getirirken, kural olarak her hangi bir kanıtlama kolaylığından yararlanabilir. Örneğin enflasyon, somut olguların kanıtlanmasında özellikle zararın miktarının saptanmasında kolaylık sağlayabilir ise de, kanıtlama zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Zararın varlığı ileri sürülerek somut olgular ile kanıtlandıktan sonra miktarının belirlen-mesinde -yukarıda açıklandığı gibi- zamanında ödeme yapılmadığı için alınmak zorunda kalınan borca ödenen yüksek faiz oranının, malvarlığında oluşan azalmanın veya dövize ödenen yüksek kurun ve ülkede geçerli diğer ekonomik göstergelerin dikkate alınacağı doğaldır. Devamını Oku…

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2005/68 K: 2005/2133 T: 14.03.2005

Borçlar Yasasının 105. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan-munzam zararın, Ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların (enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri vb. gibi) “malum ve meşhur” olgular olarak kabulü ile değil, bunlar dışında davacının durumuna özgü somut olaylarla kanıtlanması gerekir. Bu konularda alacaklı, önemli bir kanıtlama külfeti altındadır. Kanıtlama yükünü yerine getirirken, kural olarak her hangi bir kanıtlama kolaylığından yararlanabilir. Örneğin enflasyon, somut olguların kanıtlanmasında özellikle zararın miktarının saptanmasında kolaylık sağlayabilir ise de, kanıtlama zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Devamını Oku…

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2013/370 K: 2013/3521 T: 11.03.2013

Munzam zararın tazmini konusuyla ilgili olup Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Dairemizin 22.03.1994 gün ve 1994/2060-3571 sayılı kararı ve bunu izleyen kararlarında belirtildiği gibi; alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu somut olgulara dayanarak inanılır, kesin ve net bir biçimde kanıtlamak zorundadır. Genel ve soyut nitelikteki enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek oranda olması, munzam zararın gerçekleştiği ve kanıtlandığı anlamına gelmez. Devamını Oku…

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2010/9860 K: 2010/12447 T: 04.10.2010

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.6.1996 gün ve 1996/5-144 esas 1996/503 karar sayılı kararında da değinildiği üzere; bu konuda kanıtlanması gereken, belli paranın (somut olayda kamulaştırma bedelinin) gününde ödenmemesinden doğan zarardır. Açıkçası alacaklı, borcun kendisine geç ödenmesi yüzünden uğradığı zararın ne olduğunu ve miktarını kanıtlamak durumundadır. Doğaldır ki bu zarar paranın zamanında ödenmemesinden dolayı mahrum kalınan olası (muhtemel) kar ya da varsayılan (farzedilen) gelir değildir. Bu zarar davacının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan somut olgular nedeniyle uğramış olduğu zarardır. Devamını Oku…

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2003/3459 K: 2003/4151 T: 20.05.2003

borçlunun borcunu ödemede temerrüde düşmesi durumunda, alacaklının başkaca bir hususu kanıtlamadan salt ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklar (enflasyon, yüksek faiz, döviz kur farkı, paranın değerindeki düşüş vb. gibi olgular) Borçlar Yasasının 105. maddesindeki munzam zararın kanıtları olarak gösterilip, bunların doğurduğu olumsuzluk gerçek zarar olarak gösterilemez. Bunu kabul etmek hukuk tekniği bakımından da olanaklı değildir. Devamını Oku…

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2017/17121 K: 2019/604 T: 21.01.2019

Kanun koyucu para borcunun geç ödenmesi yada ödenmemesi halinde bir zararın mevcut olduğunu kural olarak benimsemiştir. Diğer bir deyişle temerrüt faizi miktarınca alacaklının zarara uğradığı yasal bir karine olarak kabul edilmiştir. Bunun dışında davacının herhangi karineden istifade etme olanağı yasal olarak mevcut değildir. Devamını Oku…

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2011/730 K: 2012/373 T: 13.06.2012

Munzam zarar, bu hukuki niteliği ve karakteri itibariyle, asıl alacak ve faizleri yönünden icra takibinde bulunulması veya dava açılmasıyla sona ermeyeceği gibi, icra takibi veya dava açılması sırasında asıl alacak ve temerrüt faizi yanında talep edilmemiş olması halinde dahi takip veya davanın konusuna dahil bir borç olarak da kabul edilemez. Hal böyle olunca, asıl alacağın faizi ile birlikte tahsiline yönelik icra takibinde veya davada munzam zarar hakkının saklı tutulduğunu gösteren bir ihtirazi kayıt dermeyanına da gerek bulunmamaktadır. Devamını Oku…

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/588 K: 2003/753 T: 10.12.2003

Davacı ileri sürdüğü munzam zararını somut olgularla kanıtlamadıkça zarar miktarının saptanması gerçekçi olmayacak, bir bakıma varsayıma dayanacaktır. Yukarda ayrıntılı biçimde açıklandığı üzere; davada somut olaylara dayanılarak -geçmiş günler faizini aşan- bir zararın gerçekleştiği ileri sürülüp, yöntemince kanıtlanmış bulunmadığı cihetle, Borçlar Yasasının 105. maddesi gereğince tazminata hükmedilemeyeceği gözetilmeden, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Devamını Oku…

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1996/144 K: 1996/503 T: 19.06.1996

(Kamulaştırma bedelleri hk) Borçlar Kanununun 105. maddesinde karşılanması öngörülen faizi geçen zararın, ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri) “malum ve meşhur” olgular olarak kabulü ile değil, bunlar dışında, somut ve davacının durumuna özgü, somut vakıalarla kanıtlanması gerekir. Devamını Oku…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir