Parselasyon planına konu yerdeki kamu alanlarının tüm parsellerden eşit şekilde alınacak paylarla oluşturulması gerektiğinden, düzenleme işleminin sadece bir parsel malikine daha fazla müstakil parsel tahsisinin mümkün olup olmadığı noktasından incelenmesinde isabet görülmediği hk.<
3194 sayılı İmar Kanununun 18.maddesinde, imar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakati aranmaksızın birbirleri ile, yol fazlaları ile kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunlar yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve resen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyelerin yetkili oldukları kuralı yer almıştır.
Bu kuralın amacının, kadastral parselleri imar parselleri haline dönüştürerek imar planına uygun sağlıklı yaklaşmayı temin etmek olduğu açıkça ortadadır.
Olayda, davacıya ait kadastral parselin yürürlükteki imar planında büyük bölümünün terminal alanında kaldığı, yapılan düzenleme işlemi ile Düzenleme Ortaklık Payı çıktıktan sonra … m2’sinin imara tahsis edildiği, düzenleme sınırı içinde terminal alanında kalan taşınmazların terminal alanına ortak edilebilmesi amacıyla sadece … m2’sinin kamulaştırılmasının öngörüldüğü, dava konusu parselin imara ayrılan kısmına karşılık çoğu Kadastral taşınmazın bulunduğu bölgeden 18 adet imar parselinin müstakilen verildiği, düzenleme alanı içerisinde öteki maliklerin hakları da göz önüne alınarak 11 ayrı imar parselinde ise muhtelif miktarlarda hisselendirildiği anlaşılmaktadır.
İdare Mahkemesince mahallinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda ise, yapılan düzenleme bütünü ile ele alınarak düzenleme alanındaki öteki parsel sahiplerinin de hakları gözetilmeksizin sadece davacıya daha fazla müstakil parsel verilebileceği hususunun tartışıldığı, nitekim anılan bilirkişi raporuna davalı belediyece vaki itirazın mahkemece ciddi bulunarak bilirkişilerden ek rapor istendiği, bu istem üzerine bir bilirkişi tarafından ek rapor adı altında yine davacıya daha fazla müstakil parsel verilebileceğini öne süren bir alternatif düzenleme planının ibraz edildiği keza dosyada bulunan bilirkişi ve ek bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır.
Yukarıda da değinildiği gibi, imar planına uygun imar parselleri oluşturmayı amaçlayan düzenleme işleminin yapılması sırasında göz önüne alınması gerekli en önemli hususun, düzenleme alanında yer alan, yeşil alan, terminal alanı vs. gibi kamu hizmet ve tesislerine tüm parsel maliklerinin eşit ölçüde katılımını sağlamak ve bu yolla kamu külfetlerinin dengeli dağılımını gerçekleştirmek olduğu kuşkusuzdur.
Oysa düzenleme işleminin sadece bir parsel malikine daha fazla müstakil parsel tahsisinin mümkün olup olmadığı noktasından hareketle sonuca ulaşan bilirkişi raporuna itibar edilmek suretiyle işlemin iptalinde usul ve yasaya uyarlık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle eksik incelemeye dayalı temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verildi.