1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/8-370 K: 2002/432 T: 29.5.2002


Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki  yerler için, resen araştırma kuralı geçerli bulunduğundan, usuli müktesep hakkın doğup doğmadığı değerlendirilirken, öğreti ve yargısal kararlar ile birlikte çekişmeli taşınmazın niteliğine ilişkin kanıt ve saptamalar birlikte irdelenmelidir; uyulan bozma kararının taraflarından birisi yararına herhangi bir hak meydana getirmediği durumlarda, usule ilişkin kazanılmış haktan söz edilemeyeceği.

Taraflar arasındaki tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; A. Asliye 19. Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 5.12.2000 gün ve 1993/600 E. 2000/756 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 27.2.2001 gün ve 2001/1380-1632 sayılı ilamiyle; (… Davacılar tarafından 16900 m2 yüzölçümlü taşınmazın MK.nun 639. maddesi gereğince tesciline ilişkin olarak açılan davanın mahkemece kısmen kabulü ile 5049 m2’lik taşınmazın davacılar adına tesciline, 6200 m2’lik kısma yönelik talebin reddine dair verilen hüküm davacılar vekili tarafından usuli müktesep hakka aykırılık sebebiyle, davalı Hazine vekili tarafından ise, kabul edilen kısımda zilyetlik ve imar ihya şartlarının gerçekleşmediğinden bahisle temyiz edilmiştir.

Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına göre Hazine vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazının reddine,

Davacılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince: Mahalli mahkemenin 10.6.1997 tarih 1993/908 esas, 1997/512 sayılı kararıyla talep konusu 16900 m2’lik taşınmazın 12200 m2’lik kısmının davacılar adına tesciline karar verdiği anlaşılmaktadır. Dairemiz davalı Hazinenin temyizi üzerine”…mahkemece 12200 m2. yüzölçümlü tarlanın tesciline karar verilmiş, artan miktar hakkında olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmamıştır…” gerekçesiyle hükmü bozmuş, yerel mahkeme 23.12.1998 tarihli ara kararı ile Dairemizin bozma kararına uymuştur. Böylece davacılar lehine usuli müktesep hak oluşmuştur.

Yargıtay’ca bir kararın bozulması ve mahkemenin bozma kararına uyması halinde bozulan kararın bozma sebeplerinin şümulü dışında kalmış cihetlerinin kesinleşmiş sayılması davaların uzamasını önlemek maksadı ile kabul edilmiş çok önemli bir usul hükmüdür. Taşınmazın zilyetlik ve imar ihya sebebiyle iktisap edilemeyeceği davalı Hazine vekili tarafından temyiz sebebi, olarak ileri sürülmüş, Dairemizce yapılan inceleme sonunda dosyada bulunan delillerden bu cihetin bozma sebebi sayılmayacağı anlaşılarak karar verilmiştir. Dairemizce verilen kararda talep konusu 16900 m2’lik alandan kabul edilen 12200 m2’lik yer dışındaki kısım yönünden olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmamış olması bozma sebebi yapılmış ve yerel mahkemece de buna uyulmuştur. Artık oluşan usuli müktesep hakka uygun hareket etmek gerekir. Mahkemece bu kurala aykırı hareket edilerek bozmadan sonra yapılan yargılama ile davacılara 5049 m2’lik alanın tesciline karar verilmiştir. Usuli müktesep hak müessesesi, Usul Kanununun dayandığı ana esaslardan olup amme intizamı ile ilgilidir. Mahkemece yapılacak iş; Dairemizin 18.6.1998 tarih, 1997/9906 Esas 1998/7059 sayılı kararına uygun hüküm kurmak olmalıdır. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve Yasaya aykırıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, MK. 639. maddesine göre açılmış tescil davasıdır. Davanın fen krokisinde (A) harfi ile gösterilen 5049 m2 lik bölümünün kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Özel Dairesince yukarıda belirtilen gerekçe ile bozulmuştur.

1954 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında, çekişmeli taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması nedeniyle kadastro harici bırakıldığı, Çankaya Kadastro Müdürlüğünün 14.12.1995 gün, 260/1951 sayılı yazısı içeriğinden anlaşılmaktadır. Gerçekten, bu yazıda; dava konusu yerin kısmen yamaç, kısmen de dere yatağı niteliğindeki Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle tespit harici bırakıldığı bildirilmiş olup, bu durum, yargılama sürecinde yapılan keşifler sonucu, dosyaya ibraz edilen Ziraat Yüksek Mühendisi bilirkişiler İlhan T… ve Ahmet T…, Jeolog bilirkişi Oğuz D… ve Harita mühendisleri Hasan D… ile Mustafa İ…’nin raporlarıyla da doğrulanmıştır. Bu raporlarda; fen krokisinde: (B) harfi verilerek gösterilen bölümün, %23 meyile sahip, yabani bitki örtüsü ile kaplı ve kayaların yüzeysel hale geldiği bir taşınmaz olduğu açık bir şekilde ifade edilmiştir.

Belirtilen nitelikteki yerler için, resen araştırma kuralı geçerli bulunduğundan, somut olayda, usuli müktesep hakkın doğup doğmadığı değerlendirilirken, öğreti ve yargısal kararlar ile birlikte çekişmeli taşınmazın niteliğine ilişkin kanıt ve saptamalar birlikte irdelenmelidir.

Hemen belirtmek gerekir ki; uyulan bozma kararının taraflarından birisi yararına herhangi bir hak meydana getirmediği durumlarda, usule ilişkin kazanılmış haktan söz edilemeyeceği, gerek yargısal kararlarda ve gerekse öğretide ittifakla kabul edilmektedir. (Bkz.Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı cilt V sh:4758,HGK. 21.4.1965 gün, 191/184 sayılı kararı).

Somut olayda; davacı şahıslar tapulamaca tespit dışı bırakılan 16900 m2 yüzölçümlü taşınmazın M.K.nun 639/1 maddesi uyarınca tescilini talep etmişlerdir, Yerel mahkemece 12200 m2 lik bölümün tesciline karar verilmesi ve hükmün davalılardan Hazine vekilince temyizi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesi vermiş olduğu ilk bozma kararında aynen; (“Davacılar, dava dilekçelerinde; tapulama tespit dışı bırakılan 16900 m2 yüzölçümlü taşınmazın, M.K.nun 639/1.maddesi uyarınca tescilini istemişlerdir. Mahkemece 12200 m2 yüzölçümlü tarlanın tesciline karar verilmiş artan miktar hakkında olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmamıştır. Ayrıca dava tescil talebine ilişkin olup davalı Hazine ve Karataş köyü tüzel kişiliği kanuni hasım olmasına rağmen davalılardan yargılama gideri ve vekalet ücreti tahsiline ve davacılar tarafından yatırılan harcın da istek halinde iadesine karar verilmiştir. Oysa açıklandığı gibi davalılar, davanın özelliği gereği kanuni hasım durumunda olup tüm mahkeme masrafları ve harcın davacılardan tahsiline karar verilmesi ve reddi gereken fazlaya ilişkin miktar üzerinden de davalılar vekiline ücreti vekalet takdiri gerekirken bu hususlar gözardı edilerek mahkeme masrafı ve harcın davalılardan tahsiline ve peşin harcın davacılara iadesine karar verilmiş olması isabetsiz ve temyiz itirazları yerinde görüldüğünün kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA”) oybirliği ile karar vermiştir.

Belirtilen bozma kararında; kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile mülk edinme koşulları yönünden hiçbir değerlendirme yapılmaksızın ve dava konusu edilen 16900 m2 nin. bir bölümünün hüküm altına alınmaması nedeniyle bir usul bozması yapılmış olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten Özel Dairece verilen bozma kararında; “Sair temyiz itirazlarının reddine” ilişkin bir hükmün yer almamış olması da bu yargı ve saptamayı duraksamaya yer vermeyecek biçimde güçlendirmektedir. Sonuç olarak; metni aynen yukarıya alınan ve yerel mahkemece uyulmasına karar verilen bozma ilamı taraflardan biri yararına bir hak meydana getirmemekte, sadece çekişmeli taşınmazın bir bölümü hakkında hüküm kurulmayış nedenini bozma sebebi saymakta, kazandırıcı zamanaşımı koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda herhangi bir yargı belirtmemektedir. Bu durumda usuli kazanılmış haktan bahsedilmesinin olanaksız bulunduğu gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda ayrıntılı biçimde değerlendirilip açıklanmıştır. (Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü VI.Baskı Cilt V sh:4758 vd. HGK: 21.4.1965 gün 191/184 sayılı kararı.) O halde;

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan ve yukarıda belirtilen gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

Sonuç: Davacılar vekili ile davalılardan Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASI, gerekir temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 29.5.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir