1. Anasayfa
  2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2016/13151 K: 2017/7920 T: 30.5.2017


Mal ayrılığı rejiminde, mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe tanınan hak ayni olmayıp, şahsi alacak hakkı niteliğinde katkı payı alacağı niteliğindedir.

DAVA: Taraflar arasında görülen ve yukarda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece karar verilmesine yer olmadığına dair kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemiz’in 01.02.2016 gün ve 2015/19691 Esas, 2016/1703 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmişti. Davacı vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR: Davacı … vekili, … ile davacının 1959’da evlendiklerini, …’in 2004’te vefat ettiği ve geriye mirasçıları olarak davacı ve evlat edindikleri çocukları davalının kaldığını, evlilik birliği içinde … 7. Noterliğinde 25.12.2002 tarihinde yapılan sözleşme ile muris ile davacının mal ortaklığı rejimini kabul ettiklerini, mal ortaklığı rejimi ölümle son bulduğundan, muris adına kayıtlı ortaklığa ait malların açık kanun ve sözleşme hükümleri doğrultusunda tasfiyesi, TMK 279 maddesi uyarınca muris ile davacının birlikte yaşadığı daire ve burdaki ev eşyalarının ortalık payına mahsuben mülkiyeti, olmadığı takdirde ölünceye kadar intifa hakkının davacıya bırakılmasını istemiştir.

Davalı … vekili, murisin kişisel malları ile ortaklık malları belirlendikten sonra tasfiyenin yapılmasını savunmuştur.

Mahkemece, ev eşyaları konusunda dava açılmış ise de talep olmadığından eşyalar konusunda karar verilmesine yer olmadığına, … ada … parsel sayılı 7 numaralı bağımsız bölümün davacı adına tapuya tesciline, … ada … parsel sayılı 4 ve 7 numaralı taşınmazların ve … ada … parsel 3 numaralı taşınmazların 1/2 sinin davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairece 01.02.2016 tarih, 2015/19691 Esas-2016/1703 Karar sayılı ilamda ” …Mahkemece, edinilmiş mallara katılma rejimi dışındaki diğer mal rejimlerinin benimsenmesine dair sonradan yapılan ‘düzenleme şeklinde mal ortaklığı sözleşmesi’nin ancak ileriye etkili olarak ve yapıldığı tarihten sonraki dönem için sonuç doğuracağı gözönünde bulundurulmadan; geçmişe etkili olarak, evlilik tarihinden itibaren geçerli olduğunun kabul edilmesi doğru olmamıştır. Bu durumda, davaya konu taşınmazların tamamının 743 Sayılı TKM dönemindeki yasal mal rejimi olan mal ayrılığı rejimi döneminde edinildiğinin kabulü gerekir (743 Sayılı TKM m. 170). Mal ayrılığı rejiminde ise, mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe tanınan hak ayni olmayıp, şahsi alacak hakkı niteliğinde katkı payı alacağı niteliğindedir (07.10.1953 gün 8/7 YİBK, 4721 Sayılı TMK’nun m. 227/1, 231, 236/1). Açıklanan nedenlerle, davacının ayni hak niteliğinde açtığı davanın reddine karar verilmesi gerekirken; hatalı nitelendirme sonucu yazılı şekilde kabul edilmesi hatalı olmuştur..” gerekçesiyle, yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmiştir. Davacı vekili, süresinde karar düzeltme talebinde bulunmuşlardır.

1-)Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, Yargıtay ilamında açıklanan gerektirici nedenlere ve HUMK’nun 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan karar düzeltme itirazları yerinde görülmemiştir.

2-)Davacı vekilinin … ada … parsel sayılı 7 numaralı bağımsız bölüm yönünden karar düzeltme itirazlarına gelince;

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, mal ortaklığı sözleşmesinin tasfiyesi istemine ilişkindir.

4722 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 10/1 maddesinde; Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabi oldukları mal rejimi aynen devam eder. Eşler, Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde başka bir rejimi seçmedikleri takdirde 01.01.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar. Kanun’un emredici bu hükmü uyarınca ve aynı Kanun’un 10/3. maddesine göre eşler, ancak yukarda öngörülen bir yıllık süre içerisinde yapılmış bir mal rejimi sözleşmesiyle yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin evlenme tarihinden itibaren geçerli olacağını kabul edebilirler. Söz konusu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; eşlerin geçmişe etkili olarak mal ortaklığı rejimini seçemeyecekleri açıktır. Eş anlatımla, taraflar geçmişe etkili bir biçimde edinilmiş mallara katılma rejimi dışında Kanunun tanıdığı başka seçimlik bir mal rejimini (mal ortaklığı, mal ayrılığı ya da paylaşmalı mal ayrılığı rejimlerinden birini) evlenme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere seçemez ve belirleyemezler. Dolayısıyla, böyle bir seçim hükümsüz olup, kamu düzenine dair bu yasal sınırlama sözleşme serbestisi kurallarına dayanılarak aşılamaz. Edinilmiş mallara katılma rejimi dışındaki diğer mal rejimlerinin benimsenmesine dair sonradan yapılan sözleşmeler; ancak ileriye etkili olarak geçerli olur ve yapıldığı tarihten sonraki dönem için sonuç doğurur.

Mal Ortaklığı Rejimi, seyrek uygulanabilen bir mal rejimi türüdür. Bu rejimde, eşlerin kişisel malları birleşerek müşterek (ortak) bir mallar grubu haline gelmektedir. Ortaklık mallarında eşler arasında elbirliği mülkiyet esası geçerli olmaktadır. Eşlerin her biri ortaklığa koydukları malların miktarı ne olursa olsun, ortaklık malları üzerinde yarı paya sahip olurlar. Böylece genel mal ortaklığında eşlerin ortaklığa koydukları mallar üzerindeki bağımsız mülkiyet hakları ortadan kalkar. Artık eşler, ortaklık mallarında yarı yarıya elbirliği mülkiyet halinde malik olurlar. (743 Sayılı TKM. m.629, TMK: m.701) Mal ortaklığı rejiminde yasal kural, yarı yarıya paylaşım olmakla birlikte bunun yerine sözleşmeyle başka bir paylaşım yöntemini de kabul edebilirler. Ölüm halinde tasfiye yapılırken kural olarak, ortaklık malların yarısı sağ eşe, kalan yarısı da sağ kalan eşin miras hakkı saklı kalmak üzere ölenin mirasçılarına geçer (743 TKM m. 221, 222, TMK: m.276).

Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;

Eşler, 20.07.1959 tarihinde evlenmiş, mal rejimi …’un 02.03.2004 tarihinde vefatı ile sona ermiştir (TMK m. 225/1). Dosya arasındaki mirasçılık belgesine göre davacı sağ eş ile davalı çocuk mirasçı olarak kalmıştır. Davacı ile muris eş arasında 25.12.2002 tarihinde … 7. Noterliği’nde ‘Düzenleme Şeklinde Mal Ortaklığı Sözleşmesi’ imzalanmıştır. Evlilik tarihinden eşler arasında sözleşmenin yapıldığı 25.12.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 Sayılı TKM m. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, sözleşme uyarınca mal ortaklığı rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Kanun’un m. 10, TMK m. 202). Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime dair hükümler uygulanır (TMK m. 179).

Davacı taraf, ölen eş ile aralarında yapılan mal ortaklığı sözleşmesine göre ortaklık mallarının tasfiye edilmesini ve payına mahsuben aile konutu olarak kulanılan … ada … parsel sayılı 7 numaralı bağımsız bölüm yönünden ayın istemiştir. Mahkemece, söz konusu taşınmaz yönünden muris adına olan tapu kaydının tamamının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.

Eşler arasında mal ortaklığı rejiminin yasal mevzuat ve noterde yapılan sözleşmeye göre tasfiyesi gerekmektedir. Sözleşmenin 19. maddesinde “ortaklık mallarına dahil olan birlikte yaşadığımız konutun ve ev eşyası birimizin ölümü halinde sağ kalanın payına mahsuben bunların mülkiyetinin kendisine verilmesini isteyebilecektir.” hükmünün kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Eşler, açık ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde birlikte yaşadıkları konutun ortaklık malı olduğunu ve bu taşınmaz yönünden ölüm halinde sağ eş tarafından tasfiye payına karşılık mülkiyetinin tamamının istenebileceği irade beyanında bulunmuştur. Dosya kapsamından aile konutu olduğu anlaşılan tasfiyeye konu 7 numaralı meskenin tarafların iradeleri dikkate alınarak ortaklık malı olduğunun kabulu ile bu taşınmaz yönünden sözleşme ve ilgili yasa hükümleri gereği muris adına olan tapu kaydının sadece 1/2 hissesinin iptali ile belirlenecek tasfiye payına mahsuben davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi hatalıdır.

Bu taşınmaz yönünden kararın yukarda açıklanan gerekçelerle bozulmasına karar verilmesi gerekirken farklı gerekçelerle bozulmasına karar verilmesi doğru olmadığından davacı vekilinin buna yönelik karar düzeltme talebinin 1086 Sayılı HUMK’nun 440-442 maddeleri uyarınca kabulüne karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan sebeple davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulüyle Dairemizin 01.02.2016 tarih, 2015/19691 Esas-2016/1703 Karar sayılı bozma ilamının gerekçesinin … ada … parsel sayılı 7 numaralı mesken yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA, yerel mahkemenin hükmünün bu mesken yönünden 6100 Sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca aynı bentte açıklanan değişik gerekçeyle BOZULMASINA; davacı vekilinin diğer karar düzeltme taleplerinin yukarda (1) numaralı bentte gösterilen sebeplerle REDDİNE, istenmesi halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 30.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.