1. Anasayfa
  2. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2005/2091 K: 2005/2190 T: 1.7.2005


Kural olarak meraların çıplak mülkiyeti hazineye, intifaı taşınmazın bulunduğu köy ya da belediye tüzel kişiliğine aittir.

Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davacı hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi. Dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi, gereği görüşüldü:

Kadastro sırasında dava dışı 77 parsel sayılı 4500 m2 yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydına ve paylaşmaya dayanılarak davalı Ahmet adına dava konusu 69 parsel sayılı 94900 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ise mera niteliğiyle sınırlandırılmak suretiyle tespit edilmiştir.

Kadastro Komisyonu’nca davalı Ahmet’in itirazının kabulüne, 69 ve 77 parsel sayılı taşınmazların kadastro sınırlandırılmasının kısmen iptaline uzman bilirkişi haritasında (A) harfi ile gösterilen kesimin dava dışı 77 parsel sayılı taşınmaza ilave edilerek yüzölçümünün 25900 m2, 69 parsel sayılı taşınmazın da yüzölçümünden (A) harfi ile gösterilen 20850 m2 bölümün çıkarılarak yeni yüzölçümünün 74050 m2 olarak düzeltilmesine karar verilmiştir.

Davacı hazine dava konusu 69 parsel sayılı taşınmazdan ifraz edilerek dava dışı 77 parsel sayılı taşınmaza ilave edilen 20850 m2 yüzölçümündeki taşınmazın mera olduğunu öne sürerek dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine, 77 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün 25.756.18 m2 olarak tashihi ile tespit gibi davalı Ahmet adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm davacı hazine tarafından temyiz edilmiştir.

Kadastro sırasında dava konusu 69 parsel sayılı taşınmaz 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16/B maddesi hükmü gereğince mera niteliği ile sınırlandırılmak suretiyle tespit edilmiştir.

Davalı Ahmet’in itirazı kadastro komisyonunca kabul edilerek kadastro komisyonunca düzenlenen 27.1.1984 günlü haritada (A) harfi ile işaretli 20850 m2 yüzölçümündeki taşınmaz kesimi davalı Ahmet adına tespit gören dava dışı 77 parsel sayılı taşınmaza ilave edilerek davalı Ahmet adına tespit edilmiştir. Aleyhindeki komisyon kararına karşı davacı hazine 69 parsel sayılı taşınmazın dava ve temyize konu davalı taraf adına tescile karar verilen 20850 m2 yüzölçümündeki bölümünün mera olduğunu öne sürerek dava açmıştır.

Mahkemece 69 parsel sayılı taşınmazın dava ve temyize konu kesiminin mera olmadığı davalı tarafın dayandığı dava dışı 75, 76 ve 77 parsel sayılı taşınmazlara revizyon gören davacı hazinenin taraf olduğu tescil hükmü ile oluşan tapu kaydının ve dayanağı haritanın kapsamında kaldığı gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de, mahkemece yapılan araştırma, soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir.

Kural olarak meraların çıplak mülkiyeti hazineye, intifaı taşınmazın bulunduğu Köy ya da Belediye Tüzel Kişiliğine aittir. 69 parsel sayılı taşınmaz mera olarak sınırlandırılmak suretiyle tespit edildiğine göre, öncelikle taşınmazın bulunduğu Y. Köyü Tüzel Kişiliğine aleyhindeki komisyon kararının 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Nizamnamesi uyarınca yöntemine uygun biçimde Kadastro Komisyonunca tebliğ edilip edilmediği, Kadastro Müdürlüğü’nden sorulup saptanmalı, tebliğ edilmiş ise tebliğ belgesinin aslı ya da onaylı örneği getirtilmeli, dava açma süresinin geçip, geçmediği bu yolla sağlıklı biçimde belirlenmeli, tebliğ edilmemiş ise Y. Köyü Tüzel Kişiliğine aleyhindeki komisyon kararı yöntemine uygun şekilde tebliğ edilmeli, yasal süresinde dava açtığı takdirde bu dava dosyası ile Köy Tüzel Kişiliği tarafından açılan dava dosyası usulün 45. ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca fiili ve hukuki irtibat nedeniyle birleştirilmeli, Köy Tüzel Kişiliği dava açmadığı takdirde, meraların intifa hakkının bulunduğu Köy Tüzel Kişiliğine, çıplak mülkiyetinin hazineye ait olduğu yolunda az yukarıda vurgulanan hukuksal olgu göz önünde tutularak dava dilekçesi ve duruşma günü Y. Köyü Tüzel Kişiliğine tebliğ edilmeli, husumet bu yolla yaygınlaştırılarak taraf koşulu oluşturulmalı, Köy Tüzel Kişiliği temsilcisi yargılamaya geldiğinde kendisinden davaya karşı diyecekleri delilleri, sorulup saptanmalı, gösterecekleri deliller toplanmalıdır. Mahkemece taraf koşulu oluşturulmaksızın işin esası hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz başlı başına bozma nedeni olduğu gibi, davalı tarafın tutunduğu tapu kaydının uygulaması da yetersizdir. Kural olarak 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi hükmüne göre, tapu kayıtlarının haritaya dayanması halinde kapsamlarının haritasına göre belirlenmesi zorunludur. Ne var ki, sözü edilen tapu kaydının haritası da yerine yöntemine uygun şekilde uygulanmamıştır. Uzman bilirkişi tarafından ibraz edilen hükme dayanak yapılan harita ve rapor yetersizdir. O halde, yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, dava sonucunda yararı olmayan taşınmazın bulunduğu köye komşu köyler halkından seçilecek yerel ve uzman bilirkişi, tarafların aynı yöntemle gösterecekleri tanıklar, hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, öncelikle davalı tarafın tutunduğu hazinenin taraf olduğu tescil davasında oluşan tapu kaydının dayanağı haritanın ölçeği ile kadastro paftasının ölçeği eşitlendikten sonra yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle çakıştırılmak suretiyle yerine uygulanmalı, uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile, arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden yararlanılmalı, bu yolla tutunulan tapu kaydının kapsamı duraksamasız belirlenmeli, bu belirleme yapılırken dayanılan tapu kaydının dava dışı 75, 76 ve 77 parsel sayılı taşınmazlara revizyon gördüğü özellikle göz önünde tutulmalı, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı gerekçeli rapor alınmalı, 69 parsel sayılı taşınmazın dava ve temyize konu kesiminin tümü ya da bir bölümü tescil yoluyla oluşan tapu kaydını dayanağı haritanın kapsamı dışında kaldığı takdirde tapu kaydının oluştuğu günden kadastro tespit gününe kadar iktisap sağlayan 20 yıllık sürenin dolmadığı dikkate alınarak ve hazinenin davada 69 parsel sayılı taşınmazın temyize konu kesiminin mera olduğunu öne sürdüğü ve dava ekonomisi de göz önünde tutularak yöntemine uygun mera araştırması yapılmaksızın sözü edilen açık bir anlatımla davalı tarafın tutunduğu tapu kaydının dayanağı haritanın kapsamı dışında taşınmaz kesiminin 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16/B maddesi hükmü uyarınca mera niteliğiyle sınırlandırılmasına karar verilmelidir. Mahkemece bu olgular gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi kabule göre de davalı taraf adına tespit edilen 77 parsel sayılı taşınmaz dava konusu olmadığı tespitte saptanan geometrik durumu ve yüzölçümü kesinleştiği, itiraz edilmekle tespitin dava açılmakla komisyon kararının kendiliğinden hükümsüz kaldığı gözardı edilerek kesinleşen geometrik durumu değiştirecek biçimde hüküm kurulması, hazinenin komisyon kararına karşı dava açtığı dikkate alınarak hüküm yerinde komisyon kararı gibi tescile karar verilmesi gerekirken tespit gibi tescile karar verilmesi dahi isabetsiz olup;

Sonuç: Davacı hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.7.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.