Kadastro tespitinin kesinleştiği tarihte vakıf şerhinin bulunup bulunmadığı somutlaştırılmalı, yoksa tapu kaydına vakıf şerhinin ne zaman işlendiği hususu araştırılmalı, şerhin sonradan işlendiğinin anlaşılması halinde, kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile şerhin kayda işlendiği tarih arasında 10 yıllık hak düşürücü süre gerçekleşmiş ise vakıf şerhine değer verilmeksizin davanın kabulüne, aksi halde şimdiki gibi reddine karar verilmelidir.
Dava dilekçesinde 372.408.505.000.- Lira alacağının faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı, T: Merkez K: Mah. 94 parselde kayıtlı taşınmazın tapuda intikal işlemi için H. Bey Vakıf şerhi nedeniyle ödemek zorunda kaldığı 372.408.505.000.- Lira taviz bedelinin sebepsiz tahsil edilmiş olmasından ötürü faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, yasa uyarınca taviz bedeli tahsil edildiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, vakıf türünün sahih vakıf olması nedeniyle taviz bedeline tabi olduğu gerekçesiyle davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyaya taşınmazın kadastro tutanağı getirtilmiş ise de, vakıf şerhinin tapu kaydına ne zaman işlendiği dosya kapsamından anlaşılamadığı gibi, bu hususta herhangi bir araştırma da yapılmamıştır. Oysa vakıf şerhinin tapu kaydına sonradan konulması halinde, kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile şerhin kayda işlendiği tarih arasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin gerçekleşmesi halinde, şerhe değer verilmeksizin davanın kabulü gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
O halde, bu ilke uyarınca kadastro tespitinin kesinleştiği tarihte vakıf şerhinin bulunup bulunmadığı somutlaştırılmalı, yoksa tapu kaydına vakıf şerhinin ne zaman işlendiği hususu araştırılmalı, şerhin sonradan işlendiğinin anlaşılması halinde, kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile şerhin kayda işlendiği tarih arasında 10 yıllık hak düşürücü süre gerçekleşmiş ise vakıf şerhine değer verilmeksizin davanın kabulüne, aksi halde şimdiki gibi reddine karar verilmelidir.
Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.12.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.