1. Anasayfa
  2. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2003/13090 K: 2003/13274 T:6.11.2003


Elbirliği (iştirak) halindeki mülkiyet kuralları gereğince, miras ortaklığının (terekenin) tümüne ilişkin davaların, bütün mirasçılar tarafından birlikte açılması gerekir; davacı mirasçının kendi açtığı böyle bir davayı yalnız başına yürütemez davayı tüm mirasçıların birlikte yürütmeleri gerekir.

Dava dilekçesinde 1.000.000.000 lira ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

1- Maddi Olay Davacı, murisi (annesi) adına tapuda kayıtlı olan Ovacık Köyü 3 nolu parseli işgal eden davalının elatmasının önlenmesi ile 1.000.000.000 lira ecrimisilin tahsilini istemiş, davalı bitişik taşınmazın kadastro tespiti sırasında maliklerinin ters olarak yazıldığı için dava konusu yerin davacının murisi adına tapuda kayıtlı görüldüğünü gerçekte kendi dedesine ait olduğundan bu nedenle tasarruf ettiği için davanın reddini savunmuş olup; mahkemece davalının, davacının murisine ait tapulu taşınmaza haksız olarak el attığından elatmasının önlenmesine, davalının taşınmazı kullanması iyi niyete dayandığından ecrimisil isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından ecrimisile hasren temyiz edilmiştir.

Öncelikle şu hususa açıklık getirmek gerekir: Davacı mirasçının, miras şirketinin haiz olduğu (terekeye ait) davanın tamamı için değil de, SADECE KENDİ PAYINA İSABET ETTİĞİNİ İDDİA ETTİĞİ PAYIN (ecrimisilden hissesine düşecek payın) ÖDENMESİ İÇİN DAVAYI AÇMIŞ İSE, İŞTİRAK HALİNDEKİ PAYLARDA TASARRUF (örneğin dava) CAİZ OLMADIĞINDAN VE DAVA DİĞER MİRASÇILARIN HİSSESİNE DÜŞECEK PAYLARI DA KAPSAMADIĞINDAN, BÖYLE BİR DAVAYA DİĞER MİRASÇILARIN KATILMASI İLE DEVAM EDİLMESİNE OLANAK YOKTUR; YANİ DAVA DİĞER MİRASÇILARIN KATILMASI İLE DE SAĞLIK KAZANAMAZ; DAVANIN HİÇ BİR ARAŞTIRMAYA GEREK KALMAKSIZIN REDDİ GEREKİR.

Aşağıdaki açıklamalar, bir mirasçının terekeye ait (yani miras şirketi tarafından açılması gereken) bir davayı bir başına açması durumu ile ilgilidir.

II- Terekedeki Hakların Korunması TMK: mad. 640/II hükmüne göre “Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler” Aynı maddenin IV. fıkrasına göre: “Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır” (Koşut anlamda TMK: mad. 702/IV)

TMK: mad. 640/IV hükmü, mirasçılardan biri ya da bir kısmının başvurabileceği yasal yolları “terekedeki hakların korunması” ile sınırlı tutmuştur. Açılan dava veya başvurulan yasal yolun bu nitelikte olmadığı durumlarda ana kural (TMK: mad. 702/II) geçerli olup, bir ya da bir kısım mirasçının istemi, sıfat yokluğundan reddedilecektir.

Uyuşmazlık konusu olayda, davacı, murisinden intikal eden taşınmaza (paydaş bulunmayan) davalının elatmasının önlenmesi ile birlikte ecrimisil istemiştir. Terekeye dahil bir taşınmaza elatmanın önlenmesi davası “terekedeki hakların korunması” kavramına dahil olduğundan mirasçılardan herhangi birisi veya birkaçı tarafından açılabilir. Buna karşın ecrimisil davası, “terekedeki hakların korunması” ile ilgili olmayıp terekedeki taşınmazdan yararlanmaya yönelik bulunmaktadır. Böyle bir durumda ana kural gereğince birlikte hareket etme gereği vardır. Bu nedenle, iştirak halinde mülkiyet konusu olan bir mal veya hakka ilişkin (örneğin uyuşmazlık konusu olan olayda olduğu üzere – ecrimisil -) davalarının, -bağımsız olarak açıldığı takdirde elbirliği (iştirak) halindeki maliklerin (paydaşların) hepsi tarafından veya hepsine karşı birlikte açılması zorunludur.

II/1) TEREKEDEN (veya tereke mallarının semerelerinden) FAYDALANMA BİRLİKTE HAREKET ESASINA DAYANIR.

Mirasçılar, tereke mallarını kullanabilir ve bunlardan yararlanabilirler. Kullanma ve istifade hakkı müşterektir ve tüm mirasçılara aittir. Bu hak, terekenin idaresine ve birlikte hareket esasına dayanır. Bu konuda, mirasçıların anlaşmaları şarttır. Anlaşmazlık halinde, mirasçılara tayin olunacak temsilci, tereke mallarını idare edeceği gibi, mirasçıların kullanma ve faydalanma haklarını da düzenler.

II/2) Alacak Hakları Üzerinde Tasarruf Terekeye dahil alacakları mahkeme ve cebri icra yoluyla takibe, mirasçıların (ortakların) hepsi birden yetkilidir. Tasarruf mahiyetinde olan tüm işlemler gibi, dava da ancak ortakların hepsi veya mümessilleri tarafından açılabilir. Nitekim İsviçre Federal Mahkemesi de dava yoluyla bir alacağı takipte, tasarruf mahiyeti görmüştür. Terekeye ait bir alacağın tüm mirasçılar tarafından ileri sürülmesi zorunluğu, mirasçılardan birinin davayı kötü idaresi yüzünden diğer mirasçılara da ait olan bir alacağı yok edebileceği düşüncesinden doğmaktadır (Ayiter, Nuşin: Elbirliği Ortaklıkları, AnK: 1961, sh. 133 ve orada anılan Federal Mahkeme Kararları ve sh. 140).

II/3) Yapılması Zorunlu İşlemler Olağan koruma eylemleri ve buna bağlı olarak onarımlar, mahsullerin toplanması, bozulacak olanların satılması, ivedi olarak yapılması zorunlu bulunan işlerin yerine getirilmesi gibi işlemler, tek bir mirasçı tarafından yapılabilir. Çünkü bunlar, tereke mallarının değerlerinin korunması için yapılan eylem ve işlemlerdir.

II/4) Taksimi Kabil Olmayan Talepler (örneğin; istihkak, elatmanın önlenmesi, tapu sicilinde hak sahipliğinin saptanması gibi talep ve davalar) ORTAKLARDAN HER BİRİ TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEBİLİR. ECRİMİSİL GİBİ TAKSİMİ KABİL DAVALARIN ORTAKLARDAN BİRİSİ TARAFINDAN AÇILABİLECEĞİNİN KABULÜ İSE, DİĞER ORTAKLARI ZARARA SOKMASI OLASILIĞINI GÜNDEME GETİREBİLECEĞİ GİBİ TEREKE MALLARININ DOĞRU BİR ŞEKİLDE PAYLAŞTIRILMASINDA DA SAKINCALAR YARATABİLİR.

III- Elatmanın Önlenmesi Davası İle Ecrimisil Davası Arasındaki Farklar

Elatmanın önlenmesi davası ile ecrimisil davası çoğu kez birlikte açıldığı halde, ikisi de aynı mahiyette olmayıp çıkış noktaları ve görevleri (amaçları) birbirinden farklıdır. Şöyle ki elatmanın önlenmesi davası objektif olarak haksız ihlalin giderilmesinin, ecrimisil (tazminat) davası ise haksız eylemin mal varlığından (terekede) meydana getirdiği değişikliklerin giderilmesine hizmet eder (Bkz. Giritlioğlu, Necla: Müdahalenin Men’i (elatmanın önlenmesi) Davası, İsT: 1984, sh. 55 ve orada anılan FEHR).

IV- Objektif Dava Birleşmesi Bu halde davacı, davalıya karşı olan birden fazla talebini (elatmanın önlenmesi + ecrimisil) aynı davada birleştirir; yani birden fazla davasını (aynı davalıya karşı) aynı dava dilekçesi ile açar, buna objektif dava birleşmesi denir. Davaların birleşmesi taleplerin maddi hukuk bakımından hukuksal niteliğini değiştirmediği gibi kendilerine usul hukuku yönünden de bir ayrıcalık sağlamaz. Bir başka anlatımla, talepler ayrı ayrı bağımsızdır, kendilerine özgü hukuk kurallarına bağlıdır ve bu nedenle de ecrimisil istemi başka bir talebin (elatmanın önlenmesi) yukarıda açıklanan hukuksal ayrıcalığından yararlanamaz.

V- Tapu Kapsam Ve Sınırı Yönünden Gerekli Özen Gösterilmelidir. Bundan ayrı, tapu sicili aleni olup tapu kayıtları iptal edilinceye kadar geçerliliğini korur. Davalının, tapu kaydına göre gerekli özeni göstererek taşınmazını kullanması gerekirdi. Zira tapusunun sınırı ve kapsamı yönünden kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse, TMK: 993-995 anlamında iyiniyetli sayılamaz.

VI-Sonuç: Bir davada tarafların taraf ehliyetine sahip olmaları dava şartlarındandır. Bu nedenle, davanın taraflarından birinin taraf ehliyetine sahip olmadığı mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilir ve dava esasa girilmeden (mesmu olmadığından) reddedilir.

Elbirliği (iştirak) halindeki mülkiyet kuralları (TMK: mad. 640, 702) gereğince, miras ortaklığının (terekenin) tümüne ilişkin davaların, bütün mirasçılar tarafından birlikte açılması gerekir (zorunlu dava arkadaşlığı).

Davacı mirasçının kendi açtığı böyle bir davayı yalnız başına yürütemez Davayı tüm mirasçıların birlikte yürütmeleri gerekir. Şu var ki, mahkeme davacının açtığı davayı hemen reddetmemelidir. Mahkemece, diğer mirasçıların davaya katılması (icazet vermelerini) sağlaması veya terekeye temsilci tayin ettirmesi (TMK: mad. 640) için davacıya uygun bir süre vermelidir (Karş. 11.10.1982 gün ve 3/2 sayılı ÇiT: Bir. Kar.).

O halde mahkemece yapılacak iş; yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermekten ibarettir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK:nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 6.11.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir