1. Anasayfa
  2. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1995/7468 K: 1996/1178 T: 6.3.1996


Davacı Hazine dava konusu taşınmazın zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığını ileri sürdüğü takdirde, miras yolu ile gelen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı mülk edinme koşulunun gerçekleştiği yönündeki savunmasını kanıtlama yükümlülüğü davalıya düşmekte, bunun sonucu olarak da tanık, bilirkişi ve keşif vasıtasıyla gerekli tüm deliller beraber değerlendirilerek hüküm verilmesi gerekmektedir.

Taraflar arasındaki tespite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda; davanın reddine ilişkin verilen hüküm davacı Hazine tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR: Kadastro sırasında 379 parsel sayılı 3500 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz mera olarak sınırlandırılmıştır. Davalı M… Ş…’nin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanan itirazı kadastro komisyonu tarafından kabul edilmiştir. Davacı Hazine, çekişmeli taşınmazın zilyetlikle kazanılamayacağına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece, davanın reddine ve dava konusu parselin davalı M… Ş… adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece gerek davacı Hazinenin iddiaları ile davalının kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı savunmasının sabit görülmediği ve gerekse olayda 3402 sayılı Kadastro Yasasının 30/2. maddesinin uygulama yeri bulunmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine ve taşınmazın komisyon kararı uyarınca davalı adına tesciline karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Davacı Hazine, taşınmazın zilyetlikle kazanılması mümkün olmayan yerlerden olduğunu, davalı ise taşınmazın dedesinden babasına ve ondan da kendisine intikal eden bir yer olup 20 yılı aşkın süreyle zilyet bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. Ayrı ayrı tarihlerde olmak üzere iki kez keşif icra edilmiş, birinci keşifte dinlenen üç bilirkişi taşınmazın babasının ölümünden itibaren 25 yıldan beri davalının zilyetliğinde olduğunu, davalı tanığı T:.. K: .. da keza taşınmazın 30 yıl süreyle babasının zilyetliğinde iken ölümü üzerine taksimde oğlu davalıya isabet ettiğini ve son 20-25 yıldan beri de davalının zilyetliğinde olduğunu, ikinci keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tespit bilirkişileri P… B… ve F… K: .. taşınmazın 40-50 yılı geçkin süreyle komşu 380 nolu parselin tespit maliklerinden M… A… ve müştereklerinin zilyetliğinde bulunduğunu söylemişlerdir. Mahkemece, işin esasına etkili olmasına rağmen bilirkişi ve tanık sözleri arasındaki aykırılığın giderilmesi yoluna gidilmemiş, 12.6.1995 tarihli keşif sırasında davalının yapılan keşfe ve beyanlara karşı diyeceği olmadığı yolundaki sözleri esas alınarak birinci keşifte dinlenen tanık ve bilirkişilerin sözlerine değer verilmemiştir. Diğer taraftan 3402 sayılı Kadastro Yasasının 30/2. maddesinde öngörülen üç ayrık halden hiç birisi mevcut bulunmadığından davada anılan hükmün uygulama yerinin olmadığı yolundaki mahkemenin görüşünde isabetsizlik yok ise de, davacı Hazine yönünden 3402 sayılı Kadastro Yasasının 28/2. maddesi hükmünün uygulanabilmesi için davada kanıtlama yükümlülüğünün Hazineye düşmesi gerekir. Davacı Hazine taşınmazın zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığını ileri sürdüğüne göre miras yolu ile gelen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı mülk edinme koşulunun gerçekleştiği yolundaki savunmasını kanıtlama yükümlülüğü davalıya düşmektedir.

Hal böyle olunca mahkemenin aksi yöndeki görüşüne katılma olanağı yoktur. Öte yandan davalıya savunmasını kanıtlayarak delillerini bildirmesi için usulün öngördüğü biçimde bir önel de verilmemiştir.

Eksik inceleme ile hüküm verilemez. O halde, davada iddiasını kanıtlama yükümlülüğünün davalıda olduğu düşünülerek davalıya taşınmazı ve yöreyi iyi bilen yaşlı tanık göstermesi istenilmeli, önceki keşiflerde dinlenen bilirkişiler ve tanık ile tespit bilirkişileri ve davalı tarafından gösterilecek tanıklar hazır edilmek suretiyle yerinde yeniden keşif yapılarak taşınmazın öncesinin ne olduğu, kimden geldiği, kimin zilyet ettiği, zilyetliğin başlangıç tarihi, süresi ve sürdürülüş biçimi olaylara dayalı olarak bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı sorulup saptanmalı, bilirkişi ve tanık sözleri arasında aykırılık doğduğunda yöntemine uygun olarak giderilmeli, gerektiğinde zilyetliğin kimde olduğu ve süresi yönünden komşu parsel tespit maliklerinin tanık sıfatıyla bilgilerine başvurulmalı, davalının iddialarını kanıtlayamaması halinde Hazinenin davasının kabulü gerektiği düşünülmeli ve ona göre toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.

SONUÇ: Davacı Hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (BOZULMASINA), 6.3.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir