1. Anasayfa
  2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2005/1076 K: 2005/4231 T.3.5.2005


Kural olarak ilke olarak mülkiyet hukuku yönünden kıyı-kenar çizgisinin belirlenme görevi adli yargı yerine aittir; ancak 3621 sayılı yasanın 5 ve 9. maddeleri hükmünce idarenin belirlediği ve idari yargı yerine başvurulmaması yüzünden yargı yolunun kapanmış olması nedeniyle kesinleşmiş kıyı-kenar çizgisi bulunursa adli yargı yerinde saptamanın buna uygun yapılacağı kabul edilmiştir.

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.8.2002 gününde verilen dilekçe ile kıyı kenar çizgisine dayalı tapu iptali, terkin ve kal istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 28.5.2004 günlü hükmün Yargıtay?ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Davacı Hazine, davalılara ait tapuda kayıtlı taşınmazın kısmen kıyı-kenar çizgisi kapsamında kaldığını ileri sürerek bu kısma ilişkin tapu kaydının iptalini ve mevcut yapının kal?ini istemiştir.

Davalılar davanın reddini savunmuş, mahkemece çekişmeli yerin saptanan kıyı kenar çizgisi dışında kaldığı kabul edilerek dava reddedilmiş, hükmü davacı temyiz etmiştir.

Uyuşmazlık Türk Medeni Kanunun 715 ve 3621 sayılı Kıyı Kanununa dayanılarak açılan tapu iptali istemine ilişkindir. Uyuşmazlığın bu niteliğine göre önemli olan kıyı-kenar çizgisinin yöntemince saptanmasıdır.

Az yukarıda söylendiği üzere kıyıların niteliği Türk Medeni Kanunun 715. maddesinde gösterilmiş, 13.3.1972 tarih 7/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kıyıların menfaati umuma ait yerlerden olduğu, 28.11.1997 tarih ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu Kararında da ilke olarak mülkiyet hukuku yönünden kıyı-kenar çizgisinin belirlenme görevinin Adli yargı yerine ait bulunduğu, ancak 3621 sayılı Yasa?nın 5 ve 9.maddeleri hükmünce idarenin belirlediği ve idari yargı yerine başvurulmaması yüzünden yargı yolunun kapanmış olması nedeniyle kesinleşmiş kıyı-kenar çizgisi bulunursa adli yargı yerinde saptamanın buna uygun yapılacağı kabul edilmiştir. Dairemizce de benimsenen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu?nun- başka emsalleri varsa da- 26.6.2003 tarih 2003/14-97 Esas ve 2003/110 karar sayılı kararı da bu doğrultudadır. Bütün bunlardan mülkiyet hukukundan kaynaklanan tüm uyuşmazlıkları çözmekle Adli Yargı yerinin görevli olduğu, 3621 sayılı Yasa?nın kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesinde ve uygulanmasında ortaya çıkacak çekişmelerde Adli Yargı görevini kısıtlayacak bir hüküm içermediği sonucu çıkmaktadır. O halde mahkemece kıyı-kenar çizgisinin az yukarıda sözü edilen 13.3.1972 tarih 7/4 sayılı ve 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları doğrultusunda saptanmasını benimseyen uygulaması yasalara aykırı değildir. Ne var ki; mahkemece eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmiştir. Şöyle ki;

Yukarıdan beri söylendiği üzere somut olayda idari merci olan Valilik taşınmazın bulunduğu mahalde 3621 sayılı Kanunun 5 ve 9.maddelerine dayanarak kıyı-kenar çizgisini belirlemiştir.

Bu belirleme 28.11.1997 günlü İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilen ilkeye göre ilgililerine tebliğ edilerek kesinleştirilmediğinden Adli Yargı yerini bağlamaz. Ancak orta yerde idarenin bir saptaması ve bu konuda kurulan komisyonun çalışmaları ve ortaya çıkardıkları bilimsel değerleri vardır. Bu değerleri yok saymakta doğru olmaz. O yüzden mahkemece kıyı-kenar çizgisi çalışmalarına ilişkin kamu görevlilerinden oluşturulan komisyon çalışmalarını içerir kayıt ve belgeler getirtilmeli, bunlardaki verilere rağmen niçin dava konusu taşınmaz bölümünün kıyı-kenar çizgisi dışında sayıldığına dair bilirkişilerden gerekçeli ve doyurucu ek rapor alınmalıdır. Daha açığı eldeki bu uyuşmazlıkta idari saptamanın yok sayılmaması bundan takdiri delil olarak yararlanılması zorunludur.

Ayrıca kıyı-kenar çizgisinin yöntemine uygun olarak belirlenmesi amacıyla oluşturulacak olan bilirkişi kurulunda, işin mahiyetine uygun nitelikte ve sayıda bilirkişilerin yer alması gerekirken mahkemece üçü de jeoloji mühendisi olan bilirkişiler ve bir de kadastro teknisyeni bulundurulmak suretiyle eksik teşekkül ettirilen bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılmıştır.

Mahkemece, yukarıda açıklanan bu nedenler üzerinde durulmadan davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından karar bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 3.5.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir