1. Anasayfa
  2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2004/4239 K: 2004/8044 T: 22.11.2004


Dava konusu parsel, tahsisli mera olmadığı gibi, kadim kullanım bakımından da öncesi mera olan yerlerden değildir; taşınmazın bazı bölümlerinde zamanla mera bitkileri oluşması, buraya mera niteliği kazandırmaz.

Davacı tarafından, davalı aleyhine 3.3.1975 gününde verilen dilekçe ile 1230 sayılı parselin tapusunun iptali ve 700 dönümlük kısmının mera olarak sınırlandırılması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 8.6.1999 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Uyuşmazlık, 1230 parsele ilişkindir. 730.950 metrekare yüzölçümündeki bu taşınmaz 1964 yılındaki tapulama sırasında ırmak metrukatı niteliği ile davalı Hazine adına tespit görmüştür. Davacı köy, “Yerli Köy” birliğindeki 1230 parselin otlakiye ve sıvat mahalli olması nedeniyle adına tescilini istemiştir. Davacı Köyün “Yerli Köy”den bölünerek hükmi şahsiyet kazandığı dosyadaki bilgilerden anlaşılmaktadır.

3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/B maddesine göre meralar, kamunun yararlanmasına tahsis edilen veya kadimden beri mera olarak yararlanılan orta malı taşınmazlardandır. Mera, üzerinde çok değişik türde ve genellikle uzun ömürlü bitkilerle örtülü, hemen hemen her mevsimde hayvanların beslenmesini sağlayan genelde de özel bir ıslah ve korumayı gerektirmeyen bir veya birkaç köyün ucuz ve masrafsız olarak yararlandıkları yerlerdir.

Bir yerin mera olduğunun belirlenmesinde o yerin yukarıda sayılan unsurları bulundurması gerekir. Somut olayda ise, 1230 parsel “ırmak metrukatı” niteliği ile davalı Hazine adına tespit edilmiştir. Bu tespiti 5.5.1987 tarihli raporu düzenleyen bilirkişi Kemal de 1961 tarihli Askeri Haritada dava konusu bölümün tümüyle (kumluk) olduğunu saptayarak doğrulamaktadır. Görülüyor ki, 1230 parsel tahsisli mera olmadığı gibi, kadim kullanım bakımından da öncesi mera olan yerlerden değildir. Taşınmazın bazı bölümlerinde zamanla mera bitkileri oluşması, buraya mera niteliği kazandırmaz. Üstelik, az yukarıda söylendiği gibi, davacı köy de kadim köy değildir. Böyle olunca, davanın reddi yerine bir kısım tanık sözlerine bakılarak kısmen kabul edilmiş olması bozmayı gerektirir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 22.11.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir